Dumanlı’nın pervasızlığı Cemaat kararı mı?
HAKKI GÖRÜR/ HABER 10
Zaman gazetesinin Genel Müdürü Ekrem Dumanlı, nicedir hafta başı yazılarına Cemaat adına grup konuşması tadında, medyaya, kendisini eleştirenlere ayar veren, had bildiren bir üslupla ve kenarından vaaz havasındadevam ediyor.
Bazen, insan yazının başlığını görünce “acaba kendilerinden mi, yani cemaatten mi bahsediyor?” diye bir hisse kapılıyor. Ama maalesef yazıyı okuyunca çuvaldızı başkalarına sapladığını iğnenin ise lügatinde olmadığını görüyorsunuz.
Şark kurnazlığının zirvesinde dolanıyor, aklınca karartmalar yapıp oynadıkları tehlikeli oyunları gizlemeye çalışıyor.
Sadece son bir kaç hafta içerisinde Taksim’de ve Tahrir’de yaşananlara dair en mide bulandırıcı yorumların ve analizlerin Dumanlı’nın başında olduğu gazetede yayınlanmış olması bile ‘kaygılanmak için yeterlidir’ herhalde.
Neler mi? Taksim olaylarıyla Erdoğan’ı hasta, melekelerini kaybetmiş ilan edip çekilmesi için çağrı yapan Zaman yazarıydı. Mısır’ın darbe yanlısı gazetesine verdiği söyleşide Erdoğan’a diktatör diyen kişi Zaman Kahire temsilcisiydi.
Gezi kalkışmasında olayları Türkiye’de iç savaş varmış havasında yansıtan Zaman’ın web sitesiydi.
Mısır’da onlarca Müslümanın kanının akıtıldığı sabah, bir Zaman yazarı Müslüman Kardeşlere şiddete bulaşmamaları konusunda vaaz-u nasihat veriyordu. Bir başka Zaman yazarı ise darbeye karşı direnen Mısırlı Müslümanlara ahlaksız bir teklifte bulunarak ‘işbirliğine davet’ ediyordu.
Bütün bunlara, Cemaat’in İngilizce gazetesinde artık Türkiye düşmanlığına dönüşen yayın politikasına, istisnasız bütün yazarlarının hükümeti eleştirmesini, dışarıdaki dünyaya felaket bir yönetimin Türkiye’de hüküm sürdüğünü bitmez tükenmez bir garezle habire ihbar etmelerini de eklemiyoruz. Dumanlı ne der bilmeyiz ama bu söylediklerimizi test etmenin basit bir yolu var. Dumanlı, Todays Zaman’ı bir hafta Türkçesiyle beraber Zaman’da yayınlamaya cesaret edebilir mi mesela?
Today’s Zaman’ın Türkiye’ye dair nasıl bir felaket fotoğrafını dünyaya pazarlamakta olduğunu Türkiye halkının bilmesine hakkı var! Dumanlı’nın bunu Türkçe yayınlamaya yüreği yeter mi?
Ya da bitmez tükenmez Hakan Fidan düşmanlığının, artık bir siyasal puta dönüşen İrancılık masalının daha ne kadar sürdürülebileceğini düşünüyor? İsrail’i, ABD’yi, Avrupa’yı ve Rusya’yı unutup sabah akşam İran’a saplanmış bir akıl ne yapmak istiyor? İran’ın Esed’i korumaya çalışan taktiklerini sürekli görmezden gelen ama mezhep çatışmasına yönelik tahrikçi yayın yapan da kendileri üstelik! Sen mezhep çatışması zeminini hazırlamaya yönelik yayınları her gün gazetende, radyonda, televizyonunda bıkmadan sürdüreceksin ve şimdi kalkıp mezhep çatışması tehlikesinden dem vuracaksın!
Çözüm sürecini sabote etmeye kuşkular uyandırmaya, halkı demoralize etmeye yönelik sinsice, satır aralarına yansıyan taktiklerini de unutmasın Dumanlı!
Sinsiliğin ipliği pazara kolay kolay çıkmaz mı sanıyor?
En garip olanı ise liderinin Amerika’da yaşadığı ve memleketine dönmeyi de hiç düşünmediği bir hareketin abileri/mensupları olma iddiasındakilerin Türkiye’de birilerini sürekli bir yerin adamı olmakla suçlama aymazlığı. Eğer düzey buraya çekilirse tartışacak fazlaca bir şeyin de kalmadığını anlamakta da ne kadar zorlanıyorlar? Hayret ediyoruz.
Neredeyse Zaman gazetesinin MİT’e saldırmadığı bir gün bulunmuyor. Hem de o kadar hoyratça ve komikçe yapılıyor ki artık işin cılkı çıkmış durumda. Son dönem trend ise başka bir gazetede önce operasyonel haberi yaptırtıp ardından Zaman’da kullanmak. Ne kadar zekice! Kimsenin aklına böyle bir rezillik gelmemiştir! Kimse de zaten Zaman’la o paçavra arasında bir ünsiyet kuruyor değildir!
Siz uyanıkların dışında herkes son tahlilde kör!
Mesela MİT’in yeni bir yasal düzenleme talebini rasyonel gerekçeler ışığında incelemek ve muhalefet etmek yerine akla ziyan komplo teorileri ve polis istihbarat servislerinin ipe sapa gelmez malzemeleriyle ele alıyorlar. Zaman’ın bir yazarı MİT, polis ve jandarmanın sahip olduğu yetkilere sahip olursa ‘Türkiye muhaberat devleti olur’ diye yazılar yazabiliyor. Lakin medyaya yansıdığı kadarıyla polis istihbarat arşivinin çalınmış olmasını ne Zaman görüyor ne bu müthiş liberal kalem ve ne de tetikçi paçavra.
Sadece yukarıdaki bir kaç örnek bile Zaman çevresinin gizli öznelerle sürdürmeye çalıştığı siyasal kavgalara işaret ediyor ancak bunları ne amaçla yaptıklarını ya da insicamını bize açıklamıyor. AK Parti’siz ve Erdoğan’sız bir Türkiye’den ne umduklarını açıklamadıkları sürece de bu siyasal garabet her geçen gün büyümeye devam edeceğe benziyor.
Biz Dumanlı’ya dönecek olursak, diğer bir sinsi dalga gözümüze çarpıyor. Çözüm süreci karşısında en az BDP kadar sancılar çeken, ulusalcılar kadar kıvranan bir kafa var karşımızda.
Dumanlı’nın sıkça başvurduğu “Kim istemez kanın durmasını, kim desteklemez terörün son bulmasını…?” ya da “kan akmasını kim ister…?” şeklindeki anlamsız, klişe, aptallara hitap eden meşrulaştırma numaralarını bir kenara bırakalım. “Kim istemez kanın durmasını” klişesi bir kişinin durduk yerde “ben hırsız değilim” diye bağırması gibidir.
Yaran yoksa gocunmazsın!
Dumanlı’nın aylardır işlediği bir tek tez var: PKK silah bırakmaz. Bu bir tespit düzeyinde kalsa fazlaca sorun yok aslında. Çünkü ciddi haklılık payı var. PKK’nın silah bırakması kolay değil. Ama burada kalmıyor elbette. Çözüm sürecini sıkıntıya uğratacak her olay dev bir mercekle gazetede arzı endam ediyor. Hani PKK’dan bir damar gidip bir karakola saldırsa ve çözüm süreci bitse zil takıp oynayacak havasında. Dumanlı istediği kadar “yok böyle bir şey” desin. Sapla samanı birbirine karıştırıp bol ayetli duygu sömürüleri yapsın ama durum maalesef bu. Başından beri çözüm sürecine karşı olan bir akıl sürekli korku üretip duruyor. Bunu da yaparken üç beş tane yarım akıllı ex-polis lümpen köşe yazarının ve kıytırık istihbarat yemlemelerine yaslanıyorlar.
Kaldı ki çözüm sürecinin kesinlikle başarıya ulaşacağına dair bir teminat hiç kimsede yok.
Olmasına gerek de yok.
Çünkü devam eden sürecin alternatifi otuz yıldır bildiğimiz senaryoya yeniden dönülmesi: PKK’yı yok etmeye devam etmek. Bir kaç kez bitirilen örgütü bir kez daha bitirmek. Bir kaç bin şehit vermek, beş on bin PKK’lı öldürmek. Bunu mu istiyorsunuz?
İsteyebilirsiniz.
Sorun yok. Ama siyasal zeka düzeyiniz eğer bu seviyede ise size ve küresel örgütlenmenize dair Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve sizi ayakta tutan Anadolu’nun cefakar yiğitlerinin ciddi anlamda endişelenmesi gerekiyor, demektir. Hizmet, sizlere teslim edilmeyecek kadar çok kıymetli bir mefkuredir çünkü!
Bizden söylemesi, bu kafadan sadece sizin çok sevdiğiniz ‘kaos ve provokasyon’ çıkar. Aylardır çıkmasına uğraştığınız şey!
Ve cemaatin samimi, fedakar ve cefakar mensuplarının sizin bu “kaos ve fitneciliğe” su taşıyan çabalarınızı fark etmeyeceğini de sanmayın.
Onlar bilirler ki karanlık ve emperyalist odaklarla işbirliği içinde yakmaya çalıştığınız fitne ateşi bu toprakların öz evlatlarına zarar verir. Hesabını da size sorarlar.
Sizin bu sinsi operasyonlarınızı gördükçe hizmet için “gel de kaygılanma” diyoruz, samimi ve dostça!
Biz sizin kimlerden işaret alıp Ekrem Beye saldırdığınızı biliyoruz. Ekrem Bey evet cemaat adına yazıyor ve uyarıyor. İster dost acı söyler nevinden bu uyarıları dikkate alırsınız, ister almazsınız bu size kalmış. ama camiayı Ak partinin uşağı sanmayın. İşinizi doğru yaptığınız sürece destekleriz yanlış yaparsanız dostça uyarırız yok bu uyarıyı bu şekilde provakasyonmuş gibi algılarsanız kendinize yazık etmiş olursunuz. Hem camiayı eleştirenlere kızıldığında camia eleştirilere tahammül edemiyor eleştrisinde bulunacaksınız hemde camiadan bir eleştri gelince camiayı provakatör ilan edeceksiniz kusura bakmayın cemaat yoluna devam eder. Allah yolunda hizmete devam eder kimseyede eyvallah demez.
Bitirirken yazdığınız gibi samimi ve dostça olmamış..
Yazınız içeriğindeki bir çok çarpıtmayı günlük gazete, internet takipçileri bile kaçırmaz..
Velhasılı dost çarpıtmaz.. Sarılıyorum gösterip hançeri batırmaz..
vesselam.