MEDYAGUNDEM.COM- Bugün Zaman gazetesinde Ekrem Dumanlı’nın yazısını okuduğunuzda “battık, bittik”, “çözüm süreci tıkandı” imasıyla pompalanan karamsarlık ve aşırı kaygılılık yazısından sonra yine cemaatin bir gazetesi olan Bugün’de Gülay Göktürk’ün yazısı ezber bozdu.
PYD’nin Suriye’nin kuzeyini kontrol altına almasını ve çözüm sürecinde gelinen noktayı “ufukta beliren ihanet” diye yorumlayıp, “Ya Polyannacılık oynayan kalem erbabı?” diyen Dumanlı, Göktürk’ün yazısına ne diyecek peki?
Bugün Göktürk’ün yazısı Dumanlı ve onun gibi düşünenlerin nasıl “eski Türkiye ezberleri” ile hareket ettiklerinin ilanı olmuş.
İşte o yazı:
(…)
Suriye Kürdistanı
“Tepkiler, Irak’ta Kürt özerk yönetiminin kurulması sırasındaki tepkilere ne kadar da çok benziyor… Korkular, refleksler ne kadar benzer…
Dört parçalı Kürt bölgesinin Irak’tan sonra, ikinci parçasında da özerk bir yapı kurulması ihtimalinin ortaya çıkması, devletin ve siyaset sınıfının (tabii babalarının korktuğunu gören çocuklar ondan da fazla korkacağı için) ve halkın iliklerine işlemiş olan o mahut korkuyu; ‘Ya bizimkiler de ayrılırsa’ korkusunu nasıl da hortlatıverdi.
Oysa, pekala görmüştük Kuzey Irak Kürt yönetiminin hiç de öyle sandığımız gibi domino etkisi yaratmadığını; Türkiyeli Kürtler arasında ayrılma yönünde bir hareket doğurmadığını…
Ama işte yine de korkuyoruz. Devletiyle, milletiyle hep beraber bölünme fobisinin kıskacında kıvranıyoruz.”
Geçen yıl temmuz ayında, PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde özerk bir Kürdistan bölgesi kurduğunu ilan etmesi üzerine böyle yazmıştım.
Şu son günlerde bu paniğin daha da arttığı bir döneme girdik.
Görünüşte endişeye sebep olan durum PYD’nin bölgeyi PKK üssüne çevirmesi ve Türkiye’nin güvenliği için ciddi risk oluşturması olarak ifade ediliyor
Eğer mesele sadece bu olsaydı, Türkiye’nin oluşturulacak bu “terör üssü”ne karşı sınırlarını korumak için alacağı önlemler, o bölgeden gelecek saldırılara karşı doğacak meşru haklarımız konusunda herhangi bir fikir ayrılığı söz konusu olmazdı aramızda.
Ama endişenin kaynağının sadece bu olmadığını biliyor. Asıl endişe, Irak’tan sonra yeni bir özerk Kürt bölgesinin ortaya çıkmasından kaynaklanıyor. Ve bu endişe içinde, tıpkı bir yıl önce olduğu gibi, yine ölçüsüz ve uzak görüşlülükten uzak açıklamalar yapılıyor:
“Böyle bir emrivakiye izin vermeyiz”, “Suriye Kürdistanı kabul edilemez” ve benzeri…
İzin vermek-vermemek Türkiye’nin haddi mi?
Önce prensipten başlayalım:
Türkiye, Suriye’de özerk bir Kürt bölgesi oluşmasına izin verme ya da vermeme durumunda olamaz. Bir ülkenin komşusunun sınırları içinde özerk bir bölge kurulmasına burnunu sokma, hatta daha ileri giderek “Anında tepki veririz” gibi açıklamalar yapma hakkı yoktur.
Bu bir…
İkincisi ise, bu tutumun siyaseten yanlışlığı…
Türkiye yıllar yılı, Irak’ın kuzeyinde oluşacak bir Kürt devletinin Türkiye için bölünme, iç savaş ve kaos; yani felaket demek olduğuna dair korkularla şartlandırıldı. Sonra da bu korkuların üzerine vesayetçiler tarafından bol kırmızı çizgili devlet politikaları oturtuldu.
Oysa, Kuzey Irak’taki oluşumla daha başından itibaren iyi ilişkiler kurulabilseydi, onların kendi federe devletlerini oluşturma hakkına saygı gösterilseydi, sorunların çözümünde Barzani ve Talabani ile el ele vermek çok daha kolay olacaktı. İşte yıllarca bunları yazdık çizdik. Türkiye Kuzey Irak’taki PKK varlığını Güney Kürdistan Federe Devleti’ne rağmen ve onu hasım alarak değil, onunla birlikte çözebilir; dedik.
Sonunda AK Parti olması gerekeni yaptı; Güney Kürdistan Federe Devleti’ne karşı izlenen politika değiştirildi. Ve bu değişikliğin meyvelerini de kısa zamanda almaya başladık.
Ama bakıyoruz sanki bu deneyim hiç yaşanmamış gibi şimdi aynı yanlışlık Suriye Kürtlerine karşı yapılıyor.
Esed’in oyununu boşa çıkarmak
Esed’in bu özerkliğe (şimdilik) izin vermesinin Türkiye’den intikam alma amaçlı olduğunu; Kürt kartını kullanmaya çalıştığını biliyoruz.
Peki onun intikam hevesini kursakta bırakmanın, “Kürt kartı’nı boşa çıkarmanın yolu Suriye özerk bölgesiyle düşmanlık değil, dostluk ilişkileri içine girmek değil midir?
Şu anda Türkiye’de -kör topal da olsa- yürütmeye çalıştığımız çözüm süreci Türkiye Kuzey Suriye’deki oluşuma cephe alırsa mı gerginliğe girer; Suriye Kürtlerinin iradesine saygı gösterirse mi?
İç savaş koşullarının Suriyeli Kürtlerin karşısına çıkardığı özerklik şansını engellemeye çalışan bir Türkiye, Türkiyeli Kürtleri statü talepleri dahil bütün taleplerini demokratik siyaset içinde ortaya koyarlarsa saygıyla karşılanacaklarına nasıl inandırabilir?
Hükümet Suriye politikasında ciddi öngörüsüzlükler yaptı. Şimdi buna yeni bir öngörüsüzlük daha eklememek için, fevri tutumlardan kaçınmak, bütün bu soruları ve daha başkalarını uzun uzun düşünmek ve tartışmak gerekiyor.
(…)