Aydın Doğan medyasındaki büyük değişim Doğan’ın büyük operasyondan kendini kurtarmak için mi?
MEDYAGUNDEM.COM- Aydın Doğan’ın Hürriyet’i bugünlerde her gün şaşırtıyor. Teröre terör demeyen, PKK’ya da hiç terör örgütü demeyen Hürriyet, sanki müthiş bir “aydınlanma” yaşamış gibi uyandı! Başkanlık sistemini savunmak onlarda, FETÖ’ye vurmak onlarda, HDP ve PKK’ya tavır onlarda… Bugün Ahmet Hakan çıkmış “Kandırdın bizi Selo” diye vurdukça vuruyor Demirtaş’a. Ama niye? CNN Türk’te saz çaldırıp parlatan da Doğan medyası değil miydi?
Peki ne oldu da böyle bir “aydınlanma” yaşadı Aydın Doğan’ın Hürriyet’i?
Kulislerde çok çarpıcı iddialar konuşuluyor.
Aydın Doğan için “yolun sonu” deniliyor. Özellikle bugün Yeni Akit’in sürmanşetinde yer alan “İdrisler iblisleri sattı” sürmanşetinin bir işaret fişeği olduğundan söz ediliyor. İnternet sitelerine de yansıyan iddialara göre, üst düzey yargı mensupları, TÜSİAD’ın bazı üyelerine ve Aydın Doğan’a operasyon yapılacak!
Yeni Akit’in sürmanşetinde yer alan haberde İdris Bal’ın, parti kurduğu dönemde FETÖ mensuplarıyla yaptıkları toplantıların detaylarını anlattığı, Gezi’den bu tarafa FETÖ’nün planlarına maddi manevi destek veren kişi ve kuruluşları da ifşa ettiği iddia edildi.
İdris Naim Şahin ve İdris Bal’ın ifşaatları sonrası Emniyet, yargı ve bürokraside yuvalanan kripto paralelcilere yönelik kapsamlı operasyonların yapılacağı öğrenilirken, özellikle Gezi olayları sırasında dış destekli terör gruplarına destek veren TÜSİAD üyesi önemli isimlere de operasyon yapılabileceği belirtildi. İki İdris’in savcılara verdiği önemli bilgiler sonrası operasyonların, FETÖ’nün şantajıyla hareket ettiği ileri sürülen Aydın Doğan’a kadar uzanabileceği ifade edildi.
FETÖ’nün baskısıyla parti kurdurulan iki ismin, AK Parti teşkilatlarında halen görev yapan kripto paralelci isimleri de deşifre ettiği öğrenildi. 17/25 Aralık darbe sürecinde şantaj ve baskıyla AK Parti’yi bölme görevi verilen İdris Naim Şahin ve İdris Bal’ın, darbe sürecinde kendileriyle yapılan toplantılara katılan AK Partili isimlerden bazılarının partide halen önemli görevlerde bulunduklarını anlattıkları da öğrenildi.
AYDIN DOĞAN’DAKİ DEĞİŞİM TAMAMEN OPERASYON KORKUSU MU?
Aydın Doğan’daki büyük değişimin tamamen operasyon korkusundan kaynaklandığı iddia ediliyor. Önümüzdeki günlerde Ertuğrul Özkök ile Ekrem Dumanlı arasındaki ya da Aydın Doğan’ın FETÖ ile ilişkisine dair bazı telefon kayıtlarının ortaya çıkmasıyla Doğan medyası ve FETÖ arasındaki kirli ilişkinin de deşifre olabileceğinden söz ediliyor.
Doğan’ın korkusu büyük olmalı ki, bugün Hürriyet’te Mehmet Yakup Yılmaz isimli en 17-25 Aralık FETÖ darbe girişiminin en ateşli tetikçisine bile şu HDP ve PKK’nın nasıl emperyalist bir kirli savaşın parçası olduğunu deşifre eden yazıyı yazdırdılar:
(***)
Türkiye’nin ateşle imtihanı
TÜRKİYE, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük tehlikeyi yaşıyor.
Bu söylediğim söz birçok kişiye çok iddialı gelebilir. Ama değil.
Savaş kaybedilip Anadolu ve Trakya paramparça olacak şekilde paylaşılmak istendiğinde de böyle bir tablo vardı.
O tarihte, bu halkın özverili mücadelesi ve birçok dış faktörün de katkısı sayesinde parçalanmadan bir arada yaşayabildik, bir devletimiz oldu.
Evet, bu devlet ile de sorunlarımız oldu. Alevilerin, Kürtlerin, sosyalistlerin, Müslümanların ağır bir baskı gördükleri bir ülkede yaşadık.
Çoğumuz bunu fark etmedi bile, bu ülkede bir de söz var çünkü “Bana dokunmayan” diye başlayan.
Ama şunu unutmayalım ki bu ülkede bir içsavaş yaşamadık.
Acılar yaşadık, genellikle boyun eğmek zorunda kaldık ama birbirimizi öldürmedik, evleri yakmadık, kitlesel etnik temizliklere maruz kalmadık.
Şimdi PKK, “özyönetim” peşinde.
Bodrumlular kendilerini yönetsin, Antalyalılar da. Cizreliler de, Diyarbakırlılar da. Yozgatlıları, Rizelileri, Trabzonluları da unutmayalım.
Sayısız “özyönetim” bölgesi kurulabilir.
Yerinden yönetim ilkesine inanıyorsak, bunun gerçek demokrasi olduğunda hemfikirsek, olabilir tabii.
Ama PKK’nın sözünü ettiği “özyönetim” bundan çok farklı.
Bu coğrafyayı ve bu coğrafyada yaşayan insanları tanıyorsak bunun bir tek sonucu olur:
Etnik ya da mezhepsel temizlik.
Bundan asla ve asla bir demokratik özgürlükler ülkesi çıkmaz.
Ülkenin bir bölümü PKK’nın Stalin-Kaddafi tarzı yönetiminin altında inlerken, diğer bölümü de ağır bir faşizmin altına girer.
Sorun, sadece Türklerin, Kürtlerin, Alevilerin, Arapların, Boşnakların, Çerkezlerin sorunlarına indirgendiğinde varabileceğimiz yer sadece ve sadece faşizmdir.
Sonunun nereye varacağını bilemeyeceğimiz, tahmin etsek bile dile getiremeyeceğimiz bir uçuruma doğru sürüklenmek mi istiyoruz?
Bu ülkede kim kimdir, kim Kürt’tür, kim Türk? Kim Boşnak, kim Arap, kim Çerkez?
Artık birbirimizden ayrılamayacak kadar iç içeyiz ve böyle bir ülkede etnik milliyetçiliğin tek sonucu faşizm olur, acılar olur.
Hepimizin sorunu aslında aynıdır: Demokratik, medeni bir ülkede yaşamak!
İnançlar ve etnik kökenler üzerinden sürdürülecek bu tartışma ve çatışma, özgür bir toplum yaratmaz.
Hepimizin aklımızı başımıza toplayıp sakince oturup konuşmanın tam zamanıdır!
(***)