Yeni Şafak’ta Tamer Korkmaz’ın “ABD (CIA) için ‘seferber’ olmuş!” başlıklı yazısı şöyle:
Hürriyet’inden CNN Türk’üne kadar Doğan Medyası, 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin sahne arkasındaki CIA/ABD gerçeğinin üzerini itina ile örtmeye çalışıyor! Derin baronların kontrolündeki bir medya grubu oldukları için böyle yapıyorlar. Grubun geçmişten beri “derin bir misyonu” var. “ABD’nin, İsrail’in, Almanya’nın ulusal menfaatlerine koltuk çıkmak” gibi bir “özel bir görev”den söz ediyoruz! “Bağımsız Müslüman Türkiye”ye karşı Batı Cephesi’nin yandaşı olarak mücadele veriyorlar!
*
Hürriyet; önceki günkü manşetiyle bu kez de “28 Şubatçıların Başbakanı Mesut Yılmaz’ın söyledikleri üzerinden” ABD’yi ve CIA’i “aklamaya” ya da “kurtarmaya” yeltendi!
Ertuğrul Ö.’nün kısa bir süre önce Mesut Yılmaz’ı parlatmaya yönelik yazdıkları bir işaret fişeğiydi. Hemen arkasından, Hürriyet’in “Batılı devletlerin politika ve tezlerine eklemlenmiş” elemanı Cansu Çamlıbel’in Mesut Yılmaz’la yaptığı röportaj geliverdi…
Eski başbakanlardan Yılmaz, New York’taki “Başarısız Darbe Girişiminin Anatomisi” başlıklı paneli yönetmişti: Güya, 15 Temmuz darbe girişimini dünyaya anlatmak için “seferber” olmuştu!
Hürriyet’in yeniden ısıttığı, parlatmaya çabaladığı Mesut Yılmaz, “Gülen uluslar arası bir projedir” diyordu. Manşette bu cümle vardı…
Eski Başbakan’ın, “Gülen’in uluslararası bir proje olduğuna dair” saptaması yüzde yüz isabetliydi de; sadece bu başlığı okuyanların aklına ilk anda Mesut Yılmaz’ın ABD’yi veya CIA’i kastettiği geliyordu!
Oysa, o manşetin spotuna da çıkarılmış olan sözleri (tam tersine) Mesut Bey’in CIA’i “koruyup, kolladığını” gösteriyordu!
Mister Yılmaz, şöyle diyordu: “ABD’de önemli görevler yapmış birisine 15 Temmuz’un arkasında CIA olabilir mi?’ diye sordum. ‘Öyle olsa başarısız olmazdı’ dedi ve darbenin başarılı olması için iletişimin nasıl çökertilebileceğini anlattı.”
Hürriyet’in röportajındaki “Gülen teşkilatına yüklenen uluslar arası misyon nedir?” sorusuna; Mesut Yılmaz “O hikayenin detaylarına vakıf değiliz. Benim iddiam bunların arkasında yabancı odaklar vardır. Bu, ABD demek değildir” diye cevap veriyordu!
Yılmaz’ın bu sözleri; yıllar önce bir filminde “Adam öldürebilirim ancak asla cinayet işleyemem” diye konuşan Müslüm Gürses’in “akla ziyan” repliğine benziyordu!
*
Yılmaz’ın ismini açıklamadığı “önemli görevler yapmış kişi” CIA’e “yenilmezlik” atfediyordu! CIA’in tarihindeki başarısızlıkları bir çırpıda göz ardı ediyordu. “Bir işin içinde CIA varsa, muhakkak başarır” diye bir “ön kabul” içindeydi. “Yenilmez CIA!”i putlaştırıyordu!
Mesut Yılmaz da, bu Amerikalı şahsı referans alarak aynı vahim yanlışı ve dahi illüzyonu tekrarlıyordu!
CIA’in, 15 Temmuz’da FETÖ ile birlikte Türkiye’de yenildiği hiç kimsenin kaçamayacağı bir gerçektir.
ABD başkanlık kampanyasında İslam Düşmanlığı ile sahne alan Donald Trump bile “15 Temmuz’da 13 CIA ajanı Türkiye’de darbeye yardım etti” diye tweet atmıştı. Sonra, CIA’den gelen baskı üzerine o tweet’i silmişti. En iyi belge, itiraftır!
*
Locaefendi’nin elebaşı olduğu FETÖ “dini cemaat” görünümlü bir Gladyo projesidir. Mesut Yılmaz’ın politikaya atılışı, bakanlığı, ANAP’ın başına getirilişi ve başbakanlığı da “siyasi bir proje” idi!
Türkiye’deki Eski Rejim’in yani ABD-NATO’ya bağlı Üst Yapı’nın (Derin Baronlar) siyaset mühendisliğinden bahsediyoruz!
Yani? Mister Locaefendi ile Mesut Yılmaz’ın “derin patronları” aynıdır. Her ikisi de Batı Cephesi’nin projesidir!
Hal böyleyken; Yılmaz’ın, Hürriyet’e “Turgut Özal’ın vefatından sonra Gülen’le üç kere görüştüm. Ondan hiç etkilenmedim. Onun da benden etkilendiğini sanmıyorum” demesinin hiçbir kıymeti yoktur!
Gülen de Yılmaz da; 28 Şubat darbesini canla başla destekledi…
Locaefendi’nin gazetesi Zaman, 28 Şubat sürecinde Refahyol’a havlu attırıldıktan sonra kurulan Mesut Yılmaz hükümetini “Hayırlı Olsun” manşetiyle alkışlamıştı!
Yılmaz’ın kurduğu üç hükümet de Paralel’in devlet içindeki yapılanmasına yol verdi veya göz yumdu!
*
Mesut Yılmaz, 1983 yılı sonunda Kenan Evren’in Turgut Özal’a bir telefonuyla ilk kez bakan olmuştu: Yılmaz, Özal’ın kalesine atılan derin bir “gol”dür!
Türkiye’deki Baronsal Eski Rejim, 1991’in Haziran ayında ANAP yönetiminin, artı Başbakanlık koltuğunun el değiştirmesinde perde arkasındaki güç odağıdır.
Derin baronların “politik lider” yaptığı Mister Yılmaz, bu tarihten 13 ay evvelinde (11-13 Mayıs 1990’da) New York eyaletinde bulunan Glen Cove’daki Bilderberg toplantısına katılmıştı!
Küresel Baronlar’ın lokomotifi konumundaki Rockefeller Ailesi’ne ait otelde yapılan toplantının önde gelenleri arasında Baronlar Baronu David Rockefeller (Türkiye’deki Mister R.Simit’in kankasıdır) ile Derin İtalya’nın baronu Giovanni Agnelli vardı!
O yıl, Bilderberg’e Yılmaz dışında “Türkiye’den iki ünlü isim” daha davetliydi: Birisi G.S. Kulübü eski başkanı Selahattin Beyazıt, diğeri ise “İsmet Paşa’nın oğlu” Erdal İnönü idi!
işte komprador sermayeye bu yüzden karşıyız çünkü dünyanın her yerinde ulusal menfaatlerini önceleyen milli ve yerli hükümetler için en biyük tehlike komprador sermaye olmuştur geçmişte Türkiyede olduğu gibi brezilyada da arjantinde de hep o ülkelerin komprador sermayesi ile işbirliği yaparak ülkeler abd tarafından teslim alınmıştır abd demek çok uluslu şirketler demektir ve onların sahibi 60 aile demektir yani kapitalist emperyalizm demektir abd bu şirketler vasıtasıyla tüm dünyada aydın doğan gibi komprador ortaklarıyla beraber ülkeleri ve dolayısıyla dünyayı yönetir uluslararası tüm siyasi, ekonomik kurum ve kuruluşlarda bunların tetikçileri olarak çalışırlar bm, imf, kredi derecelendirme kuruluşları, vakıf adı altında sorosun fonladığı turuncu devrimler gerçekleştiren stklar da bunların ülkelerdeki truva atlarıdır nato bu ağın askeri kanadıdır nato aracılığıyla da kontrol altında tutulması gereken ülkelerde aynen bize yaptıkları gibi darbe yaptırılır işte c.başkanımızın üst akıl dediği şey bu küresel şebekedir doğan da üst aklın türkiyede ki küçük ortaklarından biridir yani doğanla meselemiz kişisel değildir