Star gazetesinde Ahmet Kekeç’in “Doğan Holding’in FETÖ’cüleri ve sihirli çizmeler!” başlıklı yazısı şöyle:
Doğan Holding’in Ankara temsilcisi FETÖ soruşturması nedeniyle gözaltına alındı.
FETÖ’yle irtibatı bu temsilci sağlıyormuş, hâkim ve savcıları ayarlıyormuş.
Başka iddialar da var…
Detaya girmek istemiyorum, yargı en doğru kararı versin, suç oluşturacak irtibatları ortaya çıkarsın…
Bakarsınız, kimi kriminal durumlar ve “pozisyonlar” açığa çıkar, “ananas”la ne murat edildiği anlaşılır.
Belki de Aydın Doğan’ın adamları için “aklanma fırsatı” doğar. Belli mi olur!
Dikkatinizi çekerim: “Aydın Doğan’ın adamları” diyorum.
Burada bir sıkıntı olduğu vakıa; kaç yıldır “adamlarına” atfedilen cürümleri konuşuyoruz. “Gezi”den ve 17/25 Aralık’tan itibaren geriye doğru sarın; bütün “netameli” işlerin altında onların parmağını göreceksiniz. (Hep Aydın Doğan’ın adamlarıyla: gazetecileriyle, televizyoncularıyla, holding çalışanlarıyla karşılaşacaksınız.)
Ünlü casusluk davasında bile Aydın Doğan’ın eski bir adamının parmak izleri var.
Bu adam bir dönem Hürriyet’in Ankara temsilciliğini yapmıştı. Başarılı da bir temsilciydi. Sonra genel yayın yönetmenliğine terfi etti. FETÖ’yü üzmeyecek bir yayın çizgisi izledi. Sonra da, CHP listesinden (bir iddiaya göre Cemaat kontenjanından) parlamentoya girdi.
MİT TIR’larına ait görüntü ve belgeleri bu adamın temin ettiği söyleniyor… “Söyleniyor” lafın gelişi… Bunu, casusluk davasının bir numaralı sanığı Can Hans Dündar itiraf etmişti, “Bu görüntüleri CHP milletvekili olan bir arkadaşımdan aldım” demişti.”
Bitmedi…
Ünlü “Gezi” kalkışmasında da “Aydın Bey’in adamları” vardı.
Hem “kışkırtıcı” bir yayıncılık izlediler, hem de parçalanmış polis araçlarının önünde “devrim pozları” verdiler. Eylemlerin kitleselleşmesi için de sosyal medya üzerinden bol asparagas ve melanet yayını yaptılar.
FETÖ soruşturmasının Doğan Holding’e uzanması, grupta haklı bir tedirginliğe yol açtı.
Bir şey “başladığında”, ortada “irtibatlara” ilişkin somut kanıtlar varsa, nerede duracağını bilemezsiniz.
Nitekim, dün Doğan Medya Grubu’nun bir kalemi, savunma niyetine de okunabilecek bir yazı yazdı ve “Bizim FETÖ’yle, terörle, darbeyle ne işimiz olur ki?” diye meydan okudu.
FETÖ’ye en çok onlar karşı çıkmış…
Hükümet FETÖ’yle ittifak halindeyken, bu cerahati onlar deşmiş, vs…
Mesele tam da bu işte…
Hükümet FETÖ’yle ittifak halindeyken ortada bir “darbe girişimi” ve “suikast hazırlığı” yoktu…
Fakat, bu cerahat deşildikten sonra Doğan Medya Grubu, FETÖ’yle kurduğu ortaklığı bozmadı, FETÖ’nün temin ettiği kirli malzemeler üzerinde tepinmeye devam etti.
Elbette “savunma pozisyonu” alsınlar, “FETÖ’yle bir irtibatımız yok” desinler ama şu “sihirli çizmeler” meselesine de bir açıklık getirsinler.
15 Temmuz girişiminin hemen öncesinde, her akşam CNN Türk’te izlediğimiz bir haberci, kameraların karşısına geçti ve aynen şunları söyledi: “Bunların iktidarı, lümpenin iktidarı, terbiyesizin edepsizin iktidarı. Böyle bir dönem yaşıyoruz. Bilemiyorum o sihirli çizmeler gelecek mi hakikaten bu ülkenin önüne bir gün ve bu ülke o sihirli çizmeleri giyip uçacak mı? Onu bilmiyorum ama şu aralar sığlığın iktidarını yaşıyoruz, o kesin!”
Beklenen “sihirli çizmeler” gelemedi.
Çünkü halk duruma el koydu.
Doğan Medya Grubu FETÖ’yle arasına bir sınır çizgisi çekmek istiyorsa, önce “sihirli çizme” beklentisindeki elemanına hangi müeyyideyi uyguladığını açıklasın.
Bu konudaki inandırıcılığına bakarak, diğer hususları konuşabiliriz!