ATV’nin sevilen dizisi Kertenkele’ye yönelik eleştirilere Yeni Şafak yazarı Salih Tuna’dan tokat gibi cevap… Tuna, paralel örgüt tetikçileri tarafından yalan ve maksatlı bir şekilde yapılan haberlere Diyanet’in de ortak olmasına sert tepki gösterdi.
Paralel örgüt çöküşe geçtikçe saldırmaya devam ediyor. Pensilvanya’daki malikanesinde oturup Türkiye’yi içten yıkmaya çalışan Fethullah Gülen’in kirli işlerini ortaya çıkaran A Haber’i yıldırmak için sürekli dava üstüne dava açan ve kendi medyasında yıpratma girişiminde bulunan Gülen örgütü şimdi de Kertenkele dizisi üzerinden ATV’ye saldırıyor. Bunun yanı sıra Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan da Kertenkele dizisiyle ilgili skandal üstüne skandal açıklamalar geliyor. Son olarak Diyanet’in bu açıklamalarına Yeni Şafak yazarı Salih Tuna’dan tokat gibi bir cevap geldi. Diyanet kulaktan duyma veya ezbere algıların etkisiyle hareket edemez diye belirten Tuna, “Diyanet söz konusu diziyi izlemeden yaptığı açıklamadan dolayı özür dilemelidir. Yoksa bu ayıbın (ve vebalin) altından ömür boyu kalkamaz.” diye vurguladı
İşte Salih Tuna’nın Diyanet bu İmam’a mı karşı? başlıklı yazısı:
Kertenkele diye bir dizi var atv’de, malumunuz. Sezon ortasında yayına girdiği halde yayınlandığı güne (Cumartesi) daha ilk bölümünde damgasını vurdu.
Kanallar arasında ‘rating’ bakımından kıyasıya bir yarış olduğu için diğer kanalların huysuzlaşması veya dahil oldukları networkun ‘kıpraşması’ gayet doğaldır.
Kertenkele’nin yayınlandığı atv’nin (ve bağlı olduğu medya grubunun) ’17 Aralık darbe teşebbüsünün’ akim kalmasındaki olağanüstü fonksiyonu nedeniyle ‘paralelci güruh’un kara propagandaya başvurması da anlaşılır bir şeydir.
Bir de ‘paralelci güruhun’ malum kanalında aynı gün yayınlanan malum (köşe yazarlarını ajan ilan eden) bir dizisi de var.
İşin içinde bin türlü iş var yani.
Bütün bunların yanı sıra masum tepkiler de olabilir elbette. Yeşilçam’da ‘din adamı figürü’ bidayetinden beri aşağılandığı için ezberden karşı çıkanlar da, hiç izlemeden şavullayanlar da olabilir.
Mesela, Kertenkele, 1. Bölüm’de hapse giriyor ya, bir insan evladı mezkur bölümün tekrarını izleyip şöyle twit attı: ‘Arkadaşlar tepkimiz işe yaradı; Kertenkeleyi hapse atmışlar…’
Bu da bana yıllar önce başka bir insan evladının aynı romanın bütün baskılarını (muttali olduğumda 5. baskısını okuyordu) farklı cilt zannedip okumasını hatırlattı.
Adamcağızın tek şikayeti romanın biraz ağır ilerliyor olmasından ibaretti.
Böyle ‘naif’ birçok örnek verebilirim, hülasa, olur böyle şeyler der, güler geçeriz.
Lakin…
Diyanet İşleri Başkanlığı hiçbir zaman böyle ‘naif’ olamaz, olmamalıdır.
Hakkı yok buna.
Dolayısıyla araştırmadan, sormadan herhangi bir açıklama yapamaz. Kulaktan duyma veya ezbere algıların etkisiyle hareket edemez. Hele ki, kara propagandanın etkisinde kalarak tuhaf açıklamalar yapamaz.
Tam aksine, Diyanet İşleri Başkanlığı mahut ‘naif’ seylaplara kapılanları uyarmak, aydınlatmak zorundadır.
Yahu hepsinden geçtim; neye karşı çıktığını bilmek için karşı çıktığı şeyi izlemek zorundadır.
Diyanet İşleri Başkanlığı, ‘Kertenkele’ adlı dizinin neyine karşı Allah aşkına?
Evvela şöyle bir hülasa edelim:
‘Kertenkele’ oldukça ilginç bir ‘suçludur.’ O kadar ki, The Lizard (2004)dan da, onun esinlendiği ‘We’re No Angels'(1989)tan da (ki, basit bir google bilgisidir, 1955’te Michael Curtiz marifeti aynı adlı filmin tekrar uyarlanmasından ibarettir.) çok farklıdır.
Mesela, meskeni Ki Ki Duk’un ‘Boş Ev’ (Bin Jip)’ine bir selam çakma mesabesindedir.
Yaşam tarzını da, tezgahtarın, ‘Eski kıyafetlerinizi ne yapalım beyefendi’ sorusuna, ‘Çöpe atın, kıyafet biriktirmeyi sevmem…’ repliği özetler.
Kertenkele, diskoda bir adamdan ‘kaptığı’ cüzdandaki bir yığın kredi kartlarına bakıp, ‘Herkes hırsızını cebinde taşıyor’ der; Brecht’in, ‘Banka soymak, banka kurmak ve işletmenin yanında nedir ki’ sözünü çağrıştırırcasına.
Yersiz yurtsuzdur.
Yıllar önce anne babasını kaybetmiş; daha 10 yaşındayken 7 yaşındaki kız kardeşi evlatlık verilmiştir: Kız kardeşini bulmaya hayatını adamıştır. (2. Bölümü’nü izleyenler, kız kardeşinin mütesettir doktor Betül olduğunu anlamışlardır.)
Kertenkele günün birinde, bir yangından bir çocuğu kurtarmak için ölümüne atılır, çocuğu kurtarır ama, yıllar yılı kendisini yakalamaya çalışan takıntılı bir komisere (Ünsal) yakalanır.
Cezaevine düşer; en kötüsü de işlemediği (cinayete tam teşebbüs) bir suç üzerine kalır. Bu haksızlığa hapishanede maruz kaldığı haksızlıklar eklenince intihar teşebbüsünde bulunur.
Sarıklı cüppeli son derece sevecen ama amansız hastalığın pençesinde son günlerini yaşayan bir imamla aynı hastane odasına (yer yokluğundan) yatırılır.
Diyaloglar şöyle akar:
İMAM: ‘Geçmiş olsun… Çok mutsuz görünüyorsun.’ / KERTENKELE: ‘Nasihat vermeyi düşünüyorsan çeneni hiç yorma…’ / İMAM: ‘Öyle bir niyetim yok. Sadece kendini kötü hissediyorsan Allah’a şükür et. Madem ki Allah var dert yok, sıkıntı yok, tasa yok…’
Kertenkele, bunların hepsinin kendisinde olduğunu söyleyince, İMAM şu karşılığı verir: ‘Herkes imtihan olur bu dünyada kardeşim. Sabredenler ve hakkı tavsiye edenler kazanır. Cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil.’
Diyanet bu cevaptan mı rahatsız oldu? Ki, Asr Süresinin hülasası ve Said’i Nursi’nin bir sözünden ibarettir.
Devam edelim…
İMAM, ‘İnsan sadece ‘hazreti insan’ olduğu için saygıya layıktır. Makam mevki mal mülk şan şöhret, güzel kıyafetler ona değer katmaz.’ der, Mevlana’yı çağrıştırırcasına.
Kertenkele umutsuzluğa düşüp, ‘Allah bütün kapıları yüzüme kapatıyor. ‘ deyince İMAM şöyle cevap verir: ‘Hayır kardeşim, Allah hiçbir kulunun yüzüne kapı kapatmaz. Bütün kapıları ardına kadar açıktır onun. Sonsuz rahmet sahibidir…’
Kertenkele, ‘Bana değil ama! Unuttu beni’ karşılığını verince, İMAM, ‘Allah yarattığı hiçbir kulunu unutmaz. İnsanlar kendini unutur sadece, yani nefsini, öz benliğini…’ cevabını verir.
Diyanet bu cevaba mı karşı? Ki, Haşr Süresi 19’uncu ayetin vaazı mesabesindedir.
Ve, İMAM, Kertenkele’ye şöyle der: ‘İnsanların sayısı kadar Allah’a ulaşmanın yolları vardır… Asla umutsuz olma…’ Sonra da cüppesinin cebinden çıkardığı ‘not defterinden’ okur, ‘İnsanlar her şeyi marketlerden, alışveriş merkezlerinden satın alırlar. Ancak dost satan hiçbir alışveriş merkezi yoktur. Dost satın alamadıkları için de yalnızlık çekerler. Eğer dost arıyorsan gönül alacaksın. Çünkü insan gönüldür, gönül. Peki gönül nasıl alınır? İnsanlara yakınlaşarak, dertlerini paylaşarak, hemhal olarak.. Bunun için de sabırlı olmak gerek, hem de çok. Ama gerçek dost seni hiçbir zaman terk etmeyendir…’
Yani, Üstadın, ‘Toprak post Allah dost’ sözü misali…
Budur.
Diyanet bundan mı rahatsız olmuştur?
Kertenkele bu İmamın ‘not defterini’ ve cüppesini alır ve kaçar.
Bu ‘not defteri’ Ömer Muhtar’ın idam sehpasına düşen gözlüğünün mufassal karşılığı gibidir.
İşte, atv’nin Kertenkele adlı dizisinde, bu defter üzerinden bir suçlunun dönüşüm (hidayet) hikayesi anlatılmaktadır.
Diyanet (bu) hidayete mi karşıdır?
Şimdiye değin ‘Çocuklarım için seve seve diyorsan Binbir Gece / Çocuklarım küçük yaşta (…) diyorsan Küçük Kadınlar / Çocuklarımın hepsi bir kişiye (…) diyorsan Yaprak Dökümü /Çocuklarım kankalarına (…) diyorsan Kavak Yelleri /Bütün sülale birbirine (…) diyorsan Aşk-ı Memnu izle…’ yollu mavrası yapılan bilumum dizilere ağzını açmayan Diyanet İşleri Başkanlığı azcık feraset sahibi olmak zorundadır.
Bugün ‘Kertenkele’ dizisi üzerinden heyula kopartmaya çalışan malum çevrelerin iğvasına kanıp da (şöyle veya böyle) bir dizinin kaderiyle oynar da yayımdan kaldırılmasına neden olursa, aynı çevreler bu sefer de ABD kapılarında (malum İhsan misali) ‘Bakın bakın, Erdoğan’ın Yeni Türkiye’sine bakın; bir diziye bile tahammül edemediler. Erdoğan otoriter, diktatör diyorduk da inanmıyordunuz…’ derler.
Diyanet söz konusu diziyi izlemeden yaptığı açıklamadan dolayı özür dilemelidir.
Yoksa bu ayıbın (ve vebalin) altından ömür boyu kalkamaz.