Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu, 28 Şubat-27 Nisan Alt Komisyonu’nda dinlenen dönemin Sabah Grubu patronu Dinç Bilgin, yaşadıklarını anlattı.
Bilgin, “Türkiye koptu, biz de koptuk. Şimdiki gibi bir başbakan, şimdiki gibi bir meclis olsaydı, böyle araştırma komisyonları, darbeleri araştırma komisyonları kurulabilseydi, Türkiye’nin başına bunlar gelmezdi.” dedi.
28 Şubat’tan önce çok zengin olduğunu ve her şeyinin bulunduğunu dile getiren Bilgin, ancak sonrasında bir şeyinin kalmadığını vurguladı. Grup olarak, Doğru Yol Partisi’ni desteklediklerini belirten Bilgin, dağıtım işinde Tekel olayının ise doğru olmadığını kaydetti.
BİLGİN: FATİH ÇEKİRGE 5 MİLYON DOLAR ALDI
“Banka işlerine nasıl girdiniz, niye girdiniz?” sorusuna Bilgin, “Kamuya borcum yok, alacaklıyım. Tahsil etme peşindeyim. Banka zararı meydana getirmedim. 28 Şubat döneminde banka sahibi olmadım. İhaleyi kazanan Cavit Çağlar’dı, sonra ben ortak oldum. Hata yaptım. Bankanın kötü durumda olduğu bana söylenmedi.” karşılığını verdi.
Bilgin, bankalarda generallerin yer aldığına ilişkin olarak ise bankalarda generalin olmadığını söyledi. Amiral Vural Beyazıt’ın bulunduğunun doğru olduğunu anlatan Bilgin, tavsiye üzerine yönetim kuruluna alındığını kaydetti. Kendisinin hata ettiğini, onun da kabul etmesinin hata olduğunu ifade eden Bilgin, manşetlerin ortak atılma işinin abartı olduğunu, öyle bir şey olmadığını kaydetti. Bilgin, zamanın ruhunun bugünkünden farklı olduğuna dikkat çekti.
Bilgin, Fatih Çekirge’nin Star Gazetesi’ne geçerken, Uzanlardan 5 milyon dolar aldığını duyduğunu açıkladı. Zafer Mutlu’nun bugün patron, kendisinin de fakir olduğunu söyleyen Dinç Bilgin, bunun nasıl olduğunun sorulması üzerine, çok iyi patron olduğunu, kendisine yönelik operasyon yapıldığını belirtti.
“GAZETELERİN ANKARA BÜROLARI ÜZERİNDEN TELKİNLER YAPILIRDI”
Bilgin, “Eğlenerek gazetecilik yapan biriydim. Generalleri tanımadım. İstanbul’da Orduevine bile gitmedim. Gazetede çalışan hiçbirinin işine son verilmedi. Genelkurmay’da öğlen yemeğine davet edildim. Önce bir odaya alındım. Çevik Bir ve Özkasnak ile pek hoş olmayan bir 15-20 dakika geçirdim. Yazarlarla ilgili bir konuşma geçti. Tatsız bir konuşma oldu. Yemekte Özkasnak yoktu, orada havadan sudan konuşuldu. Gazetecilerin çalıştırılmaması yönünde kendisine bir mektup telkin gelmedi. Daha çok Ankara büroları üzerinden telkinler yapılırdı. Bana manşet telkini yapılmadı.” şeklinde konuştu.
“İhale almak için bir baskı yapmadım. Cavit Çağlar’ın baskı yapıp yapmadığını bilmiyorum. Sadece tahminde bulunabilirim. Yapmış olabilir.” diyen Bilgin, Çağlar’ın bankayı aldıktan sonra ortaklık teklifi için kendisini aradığını kaydetti. Etibank’ta kamu zararının oluşmadığını savunan Bilgin, Çağlar’ın değil, Tansu Çiller’in Doğru Yol’unu desteklediklerini, garip bir Türkiye’nin olduğunu ifade etti.
“İHALE PEŞİNDE KOŞMADIM”
Hiçbir kamu ihalesine girmediğini dile getiren Bilgin, etik olarak çok büyük yanlışlıklar olduğunu, basının bu tür işlere girmemesi, sadece gazetecilik yapması gerektiğini vurguladı. 11 ay tutuklu kaldığını anlatan Bilgin, aradan 11 sene geçmesine rağmen hüküm giymediğini, sabıkası olmadığına dikkat çekti.
“Gazetecilere neyi tavsiye edersiniz” sorusuna Bilgin, “Şimdiki aklım olsaydı, yapmazdım. Türkiye bütün müesseseleriyle ayarı kaçmıştı. İhale peşinde koşmadım. Gazetecilerin saf gazetecilik yapması, kamuyla ilişkisi olmaması lazım ki gerçek gazetecilik yapsın.” diye konuştu.
“BARLAS AİLESİNİN İŞİNE 28 ŞUBAT’TA SON VERMEDİM”
Barlas ailesine, 28 Şubat döneminde işlerine son vermediğini vurgulayan Bilgin, “Daha sonra Mehmet Barlas çok yüksek maaşlı bir yazardı. Başka televizyonda program yapmaya başladı. Aramızda ihtilaf bundan dolayıydı. Siyasi olarak bir ilgisi yoktur. Hanımefendi çok önem verdiğimiz bir yazar değildi. Hakaret yapmak istemem. Farkında değildim. İşine son verilip verilmediğinin farkında değilim. Mehmet Barlas’a ait tasarruf bana ait. Yurt dışına çıkacaktım, Zafer Mutlu’yu çağırdım, bu adamın işine son verin dedim. Tasarruf bana aittir. 25 bin dolar da olabilir, ayda para alıyordu. Yazarlar istediği zaman ayrılabilirler, patronlar da istediği zaman yazarları ayırabilirler.” diye konuştu.
Bilgin, “Türkiye koptu, biz de koptuk. Şimdiki gibi bir başbakan, şimdiki gibi bir meclis olsaydı, böyle araştırma komisyonları, darbeleri araştırma komisyonları kurulabilseydi, Türkiye’nin başına bunlar gelmezdi. O dönemin iklimini düşünün. O dönemki savcıları, başsavcıları hatırlayın. Kahramanca direnen bir basın sonuç alabilir miydi? Pek emin değilim.” dedi.
“Sizi bu işlere iten kuvvet kimdir” sorusuna ise Bilgin, “O kuvvet sizin komisyonun araştırdığı kuvvettir. Daha çok Avrupa’ya gitmek, zenginlik, tehditlerden uzak kalmak elbette var. Sivil askeri vesayet hepsi var.” karşılığını verdi. (CİHAN)