MEDYAGUNDEM.COM- Demirörenlerin gazetesi Milliyet’te “Bizdeki Maskeler Herkesi Kurtarırdı” başlıklı bir yazı var. Aslında “reklam” desek daha iyi olur. Çünkü metin cıvık cıvık reklam kokuyor. Özeti ise şu:
“Koç’un madeni çok iyi, iş güvenliği süper, herkes orada çalışmak istiyor!”
Yazar, kazanın yaşandığı madenin 4 km uzağındaki başka bir madenin işçileriyle konuşmuş. İşçilerden biri ellerindeki maskeleri övmüş. Alman malıymış. 1.5-2 saate kadar dayanabiliyormuş. Bu maskeler olsaymış 301 işçi ölmezmiş. Buraya kadar bir sorun yok. İşçinin söylediklerinde haklılık payı olabilir. Çünkü riskin yüksek olduğu ortamlarda malzeme ve teçhizatın en kalitelisinin kullanılması gerekiyor. Fakat işçilerin çalıştığı “Demir Export” adlı maden şirketinin Koç’a ait olması, objektif gazetecilik açısından biraz mide bulandırıyor. Ayrıca yazıda bu maskelerin Koç’un madeninde kullanıldığına işçinin beyanlarından başka bir delil yok.
Bakın yazı nasıl devam ediyor:
“Facianın gerçekleştiği maden ocağına yaklaşık 4 kilometre uzaklıkta bulunan Demir Export adlı şirkette çalışan işçiler, isimlerini vermekten çekiniyor. Koç Holding’e bağlı olan ve 2015’de üretime geçmesi beklenen Demir Export, halen hazırlık çalışmalarının sürdüğü bir yer. İşçiler, bütün malzemelerini Almanya’dan sipariş veren ve en iyi iş güvenliği koşullarının sağlanması için çaba gösteren şirkete yoğun istihdam talebi olduğunu söylüyor. Almanya’dan ithal edilen malzemeler arasında gaz maskeleri de var.”
Bugün Sayın Yusuf Yerkel konusunda bende bir şeyler söylemek için hiçbir haberi okumadan bir şeyler yazmak istedim. Medya Gündem bu yorumumu yayınlamazsa gidip en muhalif bir gazetede olsa bu yorumu yayınlatmaya kararlıyım.
Dün akşam AHaber büyük bir başarıya imza atarak Yusuf Yerkel olayının görüntülerini yayınladı.
Görüntülerde ne gördüm? Sayın Başbakanımıza suikast girişimi zannıyla şerefsizin birini etkisiz hale getirmeye çalışan, silahlı olmadığını anladığında o şerefsizi güvenlik görevlilerine teslim edip görevine dönen yiğit bir adamı, Yusuf Yerkel’i gördüm. Yanılıyor muyum Hasan ağabeyim (Karakaya)? Yanlış mı ağabey? Hasan ağabeyim bizden önce zaten bu konun böyle olduğunu yazdığını da belirteyim. Evet, olay tamı tamına bundan ibarettir. Gazeteciliği önüne gelen malzemeyi yayınlamaktan ibaret sanan sözüm ona gazetecilere duyurulur. Yok, öyle değil, böyle diyenlerle de bu konuyu enine boyuna buradan tartışırım.
Orada bulunanlardan Hikmet Genç’e de teşekkürleri mi sunarım. Allah razı olsun, doğru olanı yapmıştır.
Fidel’ gelecek olursak; yav sen gerçekten kimsin ki Yusuf Yerkel’i istifaya davet ediyorsun? İstifaya davet edilecek mesela; Çalışma Bakanı gibi biri varken, çıkıp yiğit bir adamı istifaya cüret etmeni hazmedemiyorum. Elinizden bir halt gelmez, gözünü dikenden esirgemeyen insanları linç girişiminde bulunursunuz. Ne ayak be? Bakın normal bir zaman da olsa Çalışma Bakanını malum medya yerden yere vururdu, ne hikmetse adeta ödüllendiriyorlar. Çıkıp onun hakkında konuşsana! Yok, olur mu? Kendilerin kıyısından köşesinden bile geçemeye cesaret edemedikleri bir olay için propaganda, ajitasyon dahil her türlü hile varken ne diye haklı, haksız ayırt edilsin ki!
Önder Aytaç’tan yemediği zılgıt, fırça, hakaret kalmayan biri çıkmış Başbakanına olan sevgi, sadakat sahibi birine sapur supur saldırılarda bulunmasını hazmedemiyorum. Çıkıp Önder’ konuşta görelim.
Dünya bu olayı konuşuyormuş, konuşsun! Ne yani dünya konuştu diye gereği yapılamayacak mı, dünyanın her dediğini yapmak zorunda mıyız? Dünya dediği de Yahudi medyası haa! Bugüne kadar hep aman şunu söylediler, bunu söyleyecekler, aman onu yapmayalım bunu yapalım diye diye senin gibi tiplerin ajiteleri bu toplumu sindirirken Aslan gibi bir Başbakanımız çıkıp bu olayı Davos’ta yerle bir ederken bile yanlış yaptı diyenler de sizler değil miydiniz?
Yav ne derlerse desinler zağarlar iki gün ürüyüp üçüncü günü susuyorlar işte! Susmasalar ne olacak? Belli bir süre sonra insan kulağı yaratılış gereği o ürümeleri duymayacağını bilmeyen var mı?
Her ürümeleri karşısında, tamam, haklısın abimi diyeceğiz? Dememiz lazım? Geçti geçti o günler! Sayın Başbakanımızın yerle bir ettiği tabuları geri ayağa kaldırmada ne kadar maharetlisiniz? Bakıyorum da kalan bu tabuların mirasçıları hala çaktırmadan işlerini pek maharetli bir şekilde devam ettiriyorlar.
Yav işte kritik bir dönemmiş de, onlarında istedikleri de oymuş gibi de bir sürü malzeme icat etme gibi, eşşekoğlu eşekleri aklına karpuz kabuğu düşürmede de üstüne kimse yoktur. Başbakanlık arabasına çitme atan hayvan oğlu hayvanın olayını vatandaş kendine yapılmış bir suikast olarak gördü. Ne demek ya, sen kalk bu ülkenin Başbakanlık aracına çitme at ve bu hayvanla ilgili tek kelime etme Yusuf Yerkel’e saldır da saldır.
Bu Fidel denen herif geçen günkü tv programında; zamanın da asker, ulusalcılar diyormuş da, ee bizler inanmıyormuşuz, al ağa, ne edersen et, lafa bak! Adam o dönemin vesayetçilerini haklı göstermeye çalışıyor, onarlın vesayetçi olduklarını görmemeye, göstermemeye çalışıyor. Bu bide hukukçu haa! O dönemin vesayetçileriyle, Ciamaatin bugün nasıl iş tuttuklarını da göremeyecek kadar safdirik her halde! Bunu duydum benim sınıfımda kaldı.
Geçen gün yine bu Fidel, şu yangından çıkardıkları cd leri falan gösterdikleri programda şöyle diyor; Sam Hodja’nın inancından kimsenin şüphesi yo muş! Onu söndür, bidene daha yak hele! Var mı böyle bir düşünce? Benim şüphem var Fidel, benim! Anadın mı? Adam milli manevi bütün değerleri yerle bir etmiş, üstünde tepiniyor, ülkesinin Başbakanına suikast üzerine suikastlar düzenleyecek, milleti yatak odaları kameralarla gözlem altına alınacak, hukukçuyum diye geçinen biri çıkacak çok araştırmalar yapmış, eee, inancından kimsenin şüphesi yokmuş diye methiyeler düzenleyecek, yetmiyormuş gibi kendi gibilerinin hiçbir zaman yapamayacağını yapanları istifaya davet edecek, la yürü geet. Bunu duyduktan sonra da tasdik namesini eline verdim.
Eyy vatandaş sizler soruyorum; linç girişimine hazır o toplumda, Sayın Başbakanımızın ekibinden biri olduğu belli olan Yusuf Yerkel gibi arabadan inipte kaç kişi makam arabasını takip etmeye cesaret eder? Hiç bunu düşündünüz mü? Fidel o topluma giripte Yusuf Yerkel’in yaptığı gibi makam aracını takip et de görelim. Hadi, hodri meydan, bakalım sıkıyor mu? Stüdyodan ahkam kesen kadar bir kere de sen Sayın Başbakanımız için bu fedakarlığı yapsana! Geç geç, hariçten gazel okuyorsun.
Sen hukukçu olsaydın suçun şahsiliği ilkesinden hareket ederek Yusuf Yerkel’in hareketinin Sayın Başbakanımızı bağlamayacağını söylerdin. Hanefi Avcı’nın hala neden içeride yattığını sadece Ciamaate bağlamak, benim gözümde senin hukukçuluğunun seviyesini gizlemeye yetmez.
Sadece olay bu da değil, adam kalkmış Yusuf Yerkel’in aldığı raporları birilerinin fellik fellik araştırdığını söyleyerek ihanete, dalalete, hainliğe, hinliğe imza atmasına ne demeli? Orada birilerinin aklına karpuz kabuğu düşürmek için elinden gelen bütün gayreti sarf eden bu adamı Sevilay Yüksel hala o programa çıkaracaksa töbe izlemeyeceğimizi bilsin. Var mı ya böyle bir şey? Adam Deşifre ekibi gibi ortalığı allak bullak edecek ve bu yutulacak öyle mi?
Sanan ne kardeşim rapordan, şundan bundan, sana ne? Güya aklı sıra Sayın Başbakanımıza güzellik yapayım derken zarar verdiğinin farkında mısın? Sana ne rapordan?
Hasan ağabeyim, Yusuf Yerkel’e olayın haricinde sırayla nasıl tekmeler atıldığını, nasıl darplar edildiğini sende gördün mü? Ben gördüm. Tv de bile sırayla sayısız tekmeleri, darp etmeleri görülüyorken, çıkmış aklı evvelin birisi rapordan bahsediyor. Eğer varsa o raporun olay için alındığını senden başka iddia eden var mı?
Senden hukukçuda olmaz başka bir haltta olamaz. Senin hukukçuluğun buysa adamı ipe vereceğinden hiç şüphem yoktur. Senin gibi dost varken düşmana ne gerek var ki? Yalan mı millet!
Bizim medya öyle garip bir medya ki sormayı gitsin. Bir anda herkes birbirine bakarak demokrasi havarisi kesilir, dürüstlük abidesi oluverir… olur da olur. Bakın günlerdir Yılmaz denen dümbüğü kendi medyasından hiç kimse çıkıp eleştirmiyor. Ama bize gelince, kendi kendilerine halt koymayıp karıştırıyorlar. Çıkıp söylenmesi gereken yerlere söyleyemeyenleri biranda aslan parçası kesilmesini hazmedemiyorum.
Tabi bu olayın farklı boyutları olma ihtimalleri de olabilir. Mesela; (bakın buraya çok içtenlikle kulak verin) eğer Yusuf Yerkel bu işte mağdur edilirse, (görülen o ki edilmeye çalışılıyor) Allah esirgesin bundan sonraki bu tip olaylarda Sayın Başbakanımızın korumalarının, Yusuf Yerkel nasıl mağdur edildiyse bizlerde mağdur oluruz mantığıyla hareketsiz kalacaklarını unutmayalım. Fidel gibi fitnecilerinde bu konuyu bir daha gözden geçirip konuşmalarını tavsiye ediyorum. Ne demek istediğimi umarım anlaşılmıştır. Gün Yusuf Yerkel’in yanında olma günüdür. Aydın Axel medyası şunu diyormuş, Yahudi medyası bunu diyormuş gibi takıntılara altı yaşındaki oğlumun…gösteriyorum.
Aynı şeyleri Sayın Zeyit Aslan olayında da gördük. AK Partili ağabeylerden biri oturup kalkıp Sayın Zeyit Aslan’ın küfürbazlığından bahsederken o zaman Kamer Genc’i sen sustur diyen biri çıkmadı. Her dakika Sayın Başbakanımıza en ağır hakaretlerde bulanan alçağın birini kimse susturamadı. Yiğidin biri çıkıp iki kelime edip kıçının üstüne oturttuğunda da aynı şeyleri yaşamadık mı? Sanki birileri Kamer Gencin küstahlığından memnunmuş gibi sürekli Sayın Zeyit Aslan’a saldırmadı mı? Yalan mı?
Ciamaatında bu kadar cesaretli olmasının sebebi birisinin çıkıp cevap vermemesi değil miydi?
Yusuf Yerkel kardeşimize yapılan saldırıları hazmedemiyorum. Bu saldırılar Sayın Başbakanımızın yakın korumalarını da etkileyecek saldırılar olduğu gerçeğinin bir kere daha altını çiziyorum. Yanlış yapıyorsunuz.
Herkes işine gücüne baksın tokatlanması, fırça atılması gereken biri varsa onu yapacağa bırakalım. Surda bir gedik açtık kutsal mı kutsalın peşinde olan çakallara fırsat vermeyelim, verenlere de gereken cevabı verelim.
Yusuf Yerkel konusunda dünyaya tüyolar dağıtan Fidel Castro’ya soruyorum; Allah esirgesin oradaki çitme atan saldırgan silahlı olsaydı ve Yusuf Yerkel aynı şekilde davranıp, saldırganı etkisiz hale getirseydi ne derdin ola? Onu Kahraman ilan eder miydin? İyi yapmış eline sağlık, helal olsun der miydin? İşin bir de bu yönüyle bakalım. O ilk resim servis edilmiş bir resim olduğu belli, öyle telefonla çekilmiş bir resim değil. Olayın farklı bir boyutu, perde arkası varsa onu bilemem, bizler sıradan bir vatandaşız, öyle bir şey olması durumunda burnumuzu da sokmayız, ama sırf saldırganı etkisiz hale getirme girişiminden dolayı bunlar yapılıyorsa, yazık derim. Sayın Başbakanımız için kendini paralayacak insanlar için kötü bir örnek oldu derim.
Görüntüleri defalarca inceledim, halada inceliyorum. O görüntüler de çok önemli bir kare var. Çitme atan şerefsiz saldırgan yere yatırıldığında uzun namlulu silah taşımaya yarayan bir çanta ile kamuflaj kabanlı ve bereli şahıs Yusuf Yerkel’e doğru hamle yapıyor. Kim bu şahıs? Kim bu şahıs, Kim bu şahıs!
Bugün bir rüya gördüm, Feto emiceden öğrendik ya! Castro bizim evin oraya gelesiymiş! Yalnız bu Castro sakalsız! Karşı karşıya gelince bana bir kesik attı ki, korkudan bacaklarım titreyip kaçacak delik ararmışım! Medyada gördüğüm kadar kasıntı mı kasıntı, artiz mi artiz! La olum yanlış meslek seçmişsin boyun posunda yerinde ya podyuma çık, yada artizlik yapıvereydin ne diye başka meslek seçersin ki? Baktım kafa atmaya boyumda yetmez, ancak ve ancak Feto emicenin taktiğiyle paçasından çekersem ancak olur diye de taktik geliştirmeye başladım. Dün olan bir olayı rüyamda bugün farkına varmamla beraber suya mı söyleyip yorumlayayım, yosam Medya Gündemde yazıp oradan sulara, sellere, okyanuslara, deryalara mı yorumlatayım diye düşünürken, yazıverdim işte!
Artık kolum kanadım kalkmıyor. Merhum Müslüm Babanın ‘yaşamak içimden gelmiyor artık’ dediği gibi, ‘artık yazmak içimden gelmiyor’. Kendime bu konuda pek güvenememekle beraber bu son yazım herhalde!
Yusuf Yerkel’i hiç tanımam, nedir, ne değildir Allah’ın huzurunda yemin ederim ki hiç bilmem! Hiç tanımadığım birinin olayında o kadar etkilendim ki anlatamam! Ölüme bıyık altından gülen bir insan böyle bir olay karşısında nasıl etkilenir diye de kendi kendime hayret ediyorum. Bu olayları kendi başıma gelmiş gibi düşündükçe, kendi kendime lanetler okumaya başladım. Olum sonun Neyzen Tevfik 21. Koğuş demeye başladım.
Okumalarım her zaman farklı olduğunu bilirim, ama bu toplumdan bu kadar ayrışacağımı hiç tahmin etmezdim.
Ben manyak mıyım acaba?
Farklı okuma olayı Yusuf Yerkel olayında da kendini gösterdi. Dün farklı yazan, bu gün farklı yazan muhafazakar medyanın içindeki delikanlı ağabeylerim beni hayal kırıklığına uğrattı. Onlarda bugün Yusuf Yerkel’e karşı tavır almış vaziyette olmaları karşısında ‘aklıma mukayyet ol Ya Rabbim’ demeye başladım. Demek ki farklı bir konu mevzu bahis! Öyle olsa bile seçilen yer, zaman doğru mudur?
Bir insanın yanlışı tespit edilirse, gözden çıkarılmışsa hadi anca gidersin deyip usulünce yol verilir. Yanlış mı? Bu yapılmadığına göre, neden böyle bir yöntem izlenmiş olabilir ki?
Ben nasıl okudum?
Şöyle okudum;
Anadolu’nun yiğit insanı, adam gibi adamı, zalimleri sürüngen haline getiren Sayın Başbakanımıza operasyon çekilecekti, bunu Yusuf Yerkel’in üzerinden yaptılar.
Burada aranması gereken o fotoğrafları kimin servis ettiği olmalıydı. Olmadı. Konuyu başka mecralara kaydırılarak bu soruyu sordurtmadılar.
Ben soruyorum?
Bu fotoğraf servis edilerek, Yusuf Yerkel üzerinden Sayın Başbakanımıza bir operasyon çekildi mi, çekilmedi mi? Bu fotoğraflar servis edilmeseydi, Sayın Başbakanımıza bu saldırılar olur muydu? Tabii ki olmazdı. Yusuf Yerkel’in elimine edilmesinin bir sürü yolu varken, bu sıkıntılı, kritik dönemde bunun yapılaması kime zarar verdi? Bunu yapanların amacı ne olabilir? Bu işten zararı Yusuf Yerkel mi gördü? Bunu yapan zekaya hayret etmemek mümkün değil. Buna benzer sayısız sorulara birilerinin cevap vermesi gerekir.
Yav sen Yusuf Yerkel’in avukatı mısın?
Tabii ki değilim. Ama Sayın Başbakanımız için canını esirgemeyen biriyim. Burada Sayın Başbakanımızın zarar gördüğünü söylerken; ‘Yav sen Yusuf Yerkel’in avukatı mısın? sorusunun anlamsızlaştığını umarım anlamış tırsınız. Burada Yusuf Yerkel mi zarar gördü, Sayın Başbakanımız mı zarar gördüğünün muhasebesini yapma mantığı devreye sokulması gerekmez mi?
Burada sırf bu olaydan dolayı sadece bu kişiler mi zarar gördü?
Bence Sayın Başbakanımıza sevdalılar daha çok zarar gördü. Bu gün ona, yarın bana demiş olsalar gerekir.
Anlaşılan bizim yapacağımız, ellerimiz Rabbime açıp Sayın Başbakanımız için bol bol dua etmekten başka bir yol kalmadığına artık kanaat getirdim.
Sayın Başbakanım, sizlerin en kötü gününüzde yanında olacağımızdan hiç şüpheniz olmasın, dualarımız seninle, Allah yolunu bahtını açık etsin, muvaffak kılsın İnşallah.
Sayın Medya Gündem yöneticileri bu son yazımı yayınlayıp yayınlamamak sizin bileceğiniz bir mevzu, Sayın Başbakanımıza ettiğimiz duaları sizler içinde yapıyorum.
Allaha emanet olun.