Belgesel çekmek için gittikleri Suriye’de 58’i hücrede olmak üzere 70 gün geçiren gazeteciler Adem Özköse ve Hamit Coşkun’un Başbakanlığa ait uçakla Tahran’dan İstanbul’a yaptıkları yolculuğa Anadolu Ajansı (AA) tanıklık etti.
Suriye’de serbest bırakılan Türk gazeteciler Adem Özköse ve Hamit Coşkun, alıkonuldukları 2 ay boyunca yaşadıklarını AA’ya anlattı.
Adem Özköse, Suriyeli bir çocuğun gözünden Suriye’de yaşanan çatışmaları belgesel yapmak için Suriye’ye gittiklerini belirterek, ”Gazeteciler, resmi olarak gittikleri zaman hükümet, belli insanlarla görüştürüyor. Biz oradaki atmosferi hissettirelim istedik. Olanları daha objektif bir gözle aktarmak istedik. Hatay’dan İdlib’in civar köylerine geçtik. Hikaye böyle başladı” dedi.
Suriye’de geçirdikleri ilk gün sabah kahvaltısından sonra, muhaliflerin medya sorumlularından bir gencin refakatinde sokağa çıkıp çekim yapmaya başladıklarını belirten Adem Özköse, gözaltına alınma anlarını şöyle anlattı:
”Bir araca bindik, Hamit kamerayı açtı. Hem çekim yapıp hem konuşarak ilerlerken birdenbire 60-70 kişilik silahlı sivil bir grubun ortasında kaldık. Birden aracımız durduruldu. Şoförlüğümüzü yapan mihmandarı araçtan indirdiler. Onun yerine silahlı gruptan birisi bizim aracın direksiyonuna geçti. Bizi bir eve götürdüler.”
-”Son namazımmış gibi kıldım”-
Beşşar Esed yanlısı silahlı grubun, Türk olduğunu öğrendikten sonra kendilerine daha kötü davranmaya başladığını ifade eden Adem Özköse, ölüm korkusu yaşadığı anları şöyle aktardı:
”Bizi bir evin bodrumuna götürdüler. Gözlerimi bağladılar. Ellerimizi kelepçelediler. Başlarımıza silahları dayadılar. Kendi aralarında bizi ne yapacaklarını konuşuyorlardı. Biraz kafaları karışıktı. Muhaliflerin elinde olan Esed yanlılarıyla takas yapmak istiyorlardı. Öldürmekten bahsediyorlardı. O zaman ben namaz kılmak istedim ve son namazımmış gibi kıldım. Hamit’e de ‘Sen de bir namaz kıl’ dedim. Orada o hissi yaşadım. Çünkü konuşmalarından bazılarının yaşlarının çok küçük olduğunu anlıyordum. Bir devletin eline düşerseniz devlet biraz daha profesyoneldir. Ama burada çapulcu grubu gibi, ne yapacakları belli değil.”
-Şam’da hücre günleri…-
İdlib’de 9’uncu gün polislerin eline teslim edildiklerini bildiren Özköse, şunları kaydetti:
”Polisin eline geçince, ‘Tamam kurtulduk. Türkiye bizi alacak. Halep’te en fazla bir gün kalıp Türkiye’ye geçeriz’ diye düşündük. Ama sonra askerler gelip bizi aldı. 2 tank vardı, zırhlı araçlar vardı. Askeri bir karargaha girince, askerler bize Türkiye’ye, Başbakana, Dışişleri Bakanına hakaret etmeye başladı. Bize kötü davrandılar. Sonra bir helikopter geldi ve bizi resmen o helikoptere attılar. Kafamızı eğerek götürdüler. Sonra Şam’a gittik, ama nereye gittiğimizi bilmiyorum. Helikopterden alıp arabaya binerken, ABD’nin Guantanamo’da esirlere yaptığı gibi bir muameleyle yere serip üstümüze oturarak götürdüler. Daha sonra cezaevinde hücreye koydular.”
-”Birbirimizi 52 gün sonra gördük”-
Hücre günlerini anlatırken gözleri dolan gazeteciler, günlerce birbirlerinden haber alamadıklarını söyledi.
Adem Özköse, hücrede yaşadıklarını şu ifadelerle anlattı:
”2 metre uzunluğunda ve 1 metre genişliğindeki hücrede beton zemine elleri kelepçeli şekilde oturup sorguya aldılar. Birbirimizi tam 52 gün sonra gördük. 6’ıncı ya da 7’inci güne kadar birbirimizin sesini de duyamadık. Hamit de ben de birbirimizden haber alamayınca, hayat belirtisi olmayınca yemek yemedik. Günler sonra ben Kur’an okurken Hamit sesimi duyup yaşadığımı fark etmiş. ‘Abi nasılsın’ diye seslendi.”
-”Davutoğlu neden sizi özellikle istedi?”-
Özköse, Arapça bildiği için Arapça sorgulandığını, Hamit Coşkun ise Türkçe bilen tercüman aracılığıyla sorgulandığını ifade etti.
Özköse, günlerce süren sorguda, ”Türkiye buraya sınırdan bir koridor açacak ve koridoru açmadan önce belli araştırmalar yapmak için mi gönderdi?” sorusunun yanı sıra, ”Ahmet Davutoğlu sizi neden özellikle istedi. Sizin için neden baskı yapıyor?” gibi soruların sorulduğunu söyledi.
-”Hadi gelsin Polat Alemdar kurtarsın sizi”-
Hücredeyken, Suriyelilerin kendileriyle Kurtlar Vadisi dizisi üzerinden dalga geçtiğini anlatan Özköse, gardiyanların, ”Hadi gelsin Polat Alemdar kurtarsın sizi. Sizin bir tane Polat Alemdar’ınız var bizim bin tane” dediklerini aktardı.
Gerçek Hayat dergisinin Ortadoğu temsilciliğini yaparken Suriye’de, 20 yaşında gençlerin 40 yaşında hapisten çıktığını, 20 yıl boyunca ailesinin kendisinden haber alamadığını; 26-27 yaşında evli çocuklu kişilerin hapse girdiğini, 10 yıl sonra çıktığında eşinin kendisinden haber alınamadığı için başkasıyla evlendiği gibi çok hikaye duyduğunu dile getiren Özköse, ”Bize ‘sizin burada olduğunuzu Türkiye’ye haber vermeyeceğiz’ diyorlardı. Yerin altındaki hücrelerimizde çok uzun bir süre, belki yıllarca kalacağız. Belki yıllarca çıkamayacağız diye düşündük. Bunları düşünürken, birdenbire İHH Başkanı Bülent Yıldırım geldi. Çok mutlu olduk. O bize çok büyük bir moral oldu. Müthiş bir umut kapladı içimizi” dedi.
Türkiye’yi telefonla arayıp eşiyle telefonla görüştüğü günün sabahında rüyasında eşini ve çocuklarını gördüğünü bildiren Adem Özköse, şöyle devam etti:
”Ortam çok kötü. Kendinizi bir çöplüğün içinde hissediyorsunuz. O ortamda eşinin sesini duyunca… Tabii o çok farklı bir duygu. Kelimelere dökemeyeceğimiz duygular yaşadık. Böyle bir şeye çok yakın bir zamanda kavuşacağımızı düşünmüyorduk. Belki de ailelerimiz yıllar sonra yaşadığımızı öğrenecek diye düşünüyorduk.”
-”En çok duyduğumuz kelime Arapça ‘memnu’ idi”-
Hücrede, kalem, kağıt, kitabın ve aynaya bakmanın yasak olduğunu kaydeden gazeteciler, tuvalete günde 3 kez belirli saatler dışında gidemediklerini söyleyerek, ”Orada her şey yasaktı. En çok duyduğumuz kelime Arapça ‘memnu’ yani yasak kelimesiydi. Yoğurt getiriyorlardı. Plastik ve yıkanmayan aynı kapta getiriyorlardı. Kaşık yasaktı. Tuvalet sınırlı olduğu için de ayrıca kendimizi beslenme konusunda sınırlıyorduk. Açlığımızı bastırmak için yiyorduk o kadar” diye konuştular.
– ”Hayatımızın belgeselini çekmişiz” –
Suriye’ye belgesel çekmek, hikaye çıkarmak için gittiklerini hatırlatan Adem Özköse, şöyle dedi:
”Biz aslında hayatımızın belgeselini çekmişiz; farkında değiliz. Dünyanın en ilginç belgesellerinden birini yaşadık. Belgesel çekmişiz. Orada, yaşadıklarımı sanki bir kitap yazıyor gibi zihnime notlar alıyorduk. Hücrede şahit olduklarımızı yazacağım. Kitabın adı ‘Hücre’ olacak. Hilal TV’de devam eden programım var. Rota isimli belgeselimiz var; ona devam ederiz.”
-”Biz kurtulduk ama…”-
Savaş muhabiri olan Adem Özköse, şöyle konuştu:
”Biz oradan geldik, ama insanlar orada yaşıyor. Biz kurtulduk, mutluyuz. Fakat oradaki insanların yaşayışlarını, özellikle hücrede yaşadıklarını düşündüğümüzde… Mesela son gece Hamit’le oturduk hücrede geleceğimizin haberini aldık. Döneceğimiz haberini aldık, çok mutlu olmamız lazım; ama gözlerimiz yaşardı. Bambaşka bir hayata başlayacağız, ama zihnimizde sürekli bu insanlar olacak. Ben bölge insanını iyi tanıyorum. Ben Suriye’de 4 yıl yaşadığımda sanki Anadolu’nun devamı olan bir şehirde yaşamış gibiydim. ‘3 ay sonra gidiyorum’ dersem insanlar ‘çılgın’ falan diyecekler, ama bilmiyorum. Savaş muhabirliği… Savaş başlıyor. Belli bir zaman sonra yerinizde duramıyorsunuz. Ben Şam’a Halep’e artık çatışmalar değil de insanlar mutlu, istedikleri bir yönetim gelmiş, yine gazeteci olarak o mutlu yüzleri çekmeye gitmeyi isterim. Belli olmaz gazeteciyiz biz, bir bakmışsınız… İnşallah böyle içeri alınmayız. Mesleğimiz böyle bir meslek yani. Gönlümüzden geçen bu kez mutlu bir çocuğun belgeselini çekmek.”
Hamit Coşkun da ”Bölgeye tekrar ne zaman tekrar gidersin” sorusuna, ”Adem abi gitmek isterse onunla giderim” yanıtı vererek, birbirlerine sarıldılar.
– ”Çocuklarımla oynamak istiyorum”-
Adem Özköse, ”En çok ne yapmak istiyorsunuz? En çok neyi özlediniz?” sorusuna, ”Çocuklarımı özledim. Çocuklarımla oynamak istiyorum” cevabını verirken, Hamit Coşkun, ”Her şey benim için güzel. Ne olsa yeter bana. Her şeyden mutlu olabilirim” dedi. Hamit Coşkun, en büyük özlemini anlatırken, ”facebook ve twitter” esprisi yaptıktan sonra, annesini ve yeğenini özlediğini söyledi.
Özköse, yemeklerden en çok kuru fasulyeyi özlediğini, Coşkun ise patates kızartmasının tadını özlediğini ifade etti.
-Dedesinin vefat ettiğini dönüş yolunda öğrendi-
Kameraman Hamit Coşkun ölüm korkusunu, silahlı grubun ortasında kaldıkları ilk andan itibaren hissettiğini belirterek, ”Aracımızın şoförünü bir başka aracın bagajına sokarlarken gördüğümde korku tavan yaptı” dedi.
İdlib’in Fua isimli köyünde gözaltına alındıktan sonra bir gece başka bir eve gözleri bağlı şekilde götürüldüklerini bildiren gazeteciler, şunları anlattı:
”Orada beklerken, başka bir silahlı grup geldi ve bizi oradan aldı. Başka bir eve götürdüler. Ben onlara ‘Muhalifler, ellerinde olan bir arkadaşınızı öldürürse ne yaparsınız’ diye sorduğumda bana, ‘Biz de bizim elimizde olanları öldürürüz’ diye cevap veriyorlardı. Gözaltında tutulduğumuz evdekilerin hepsinin yüzleri poşuyla kapalıydı. Sadece gözlerini görebiliyorduk. Tutulduğumuz odadan sadece tuvalet ihtiyacı için çıkıyorduk. Tuvalete gidip gelirken 3 kişi silah doğrultuyordu.”
Hamit Coşkun 80 yaşındaki dedesi Yahya Coşkun’un kendisi Suriye’de tutukluyken vefat ettiğini, Türkiye’ye dönüş yolunda ağabeyi Yahya Coşkun’dan öğrendi.
Galatasaray taraftarı olan Adem Özköse, takımının Türkiye’ye dönüş için uçağa binişinden yarım saat önce şampiyon olduğunu öğrendi.
Hamit Coşkun, Suriyelilerin elinden kurtulduktan sonra İran’a geldiğinde babasını arayıp, ”Erol Coşkun’la mı görüşüyorum. Oğlunuz elimizde harçlığına zam yapmazsanız onu vermeyeceğiz” esprisi yaptığını anlatırken, uçaktakileri güldürdü.
Senaryo çalışmaları bulunan Hamit Coşkun da hücredeyken zihninde senaryolar yazdığını, zaman içinde bunları beyazperdeye yansıtmayı düşündüğünü sözlerine ekledi. (AA)