Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde Uluslararası Ombudsmanlık Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hepsinin elimizde belgesi var. DEAŞ’a silah veren bu güçlerdir. DEAŞ ile mücadele eden biziz. Suriye’de bizler şehitler verdik ama bizler Suriye’de 3 bini aşkın DEAŞ’lıyı da öldürdük ve buna devam edeceğiz. Çünkü bunlar bizim için tehdit oluşturuyor. Şunu da söyleyeyim yabancı misafirlerimiz var. DEAŞ’ın İslam ile alakası yok. Bazı dostlar İslami radikalizm diyor. Lütfen İslam ile terörü kimse yan yana getirmesin. İslam kelime anlamı itibaryla barıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması şöyle devam etti:
“HİÇ KİMSE İÇİN SÜRPRİZ OLMADI”
* Gecikmeyle de olsa ilhamını kendi tarihimizden alan bu kurumun (Ombudsmanlık) hizmete sunulmasından büyük memnuniyet duyuyorum. Kamu denetçiliğinin kuruluş serencamı çok önemli. Burada iki gün boyunca yapılacak konuşmalar, sunumların, fikir teatilerin kamu denetçiliğimizin her bakımdan güçlenmesine vesile olacağına inanıyorum. 2012 yılında hayata geçirdiğimiz Kamu Denetçiliği Kurumu, devletle vatandaşları kucaklaştırma, aradaki engelleri ortadan kaldırmak içindir. Kamu Denetçiliği’nin kuruluş serencamı eski Türkiye alışkanlıklarının tespiti konusunda çok önemlidir. Bu hadise Türkiye’deki yönetim değişikliğini ortaya koyması bakımından kritik bir önemdedir. 2006 yılında 5548 sayılı kanunun iptali için mahkemeye başvuranlar dönemin cumhurbaşkanı ve ana muhalefet partisidir. Anayasa Mahkemesi’nin de o günkü yapısını da dikkate aldığımızda alınan iptal kararı hiç kimse için süpriz olmadı.
“ESKİ TÜRKİYE ARTIKLARIYLA DA UĞRAŞIYORUZ”
* Ülkenin ve vatandaşın menfaatine olacak birçok proje, hizmet ve eser maalesef sistem içine özel olarak yerleştirilmiş vesayet odakları tarafından sabote edildi. Kamuda şeffaflığı, hesap verilebilirliği, denetimi güçlendirecek adımlar çeşitli bahanelerle engellenmek istendi. Evet Türkiye şu an ki bulunduğu seviyeye çok kolay gelmedi. Biz hizmetin önünü tıkayan bir anlayışla mücadele ettik. Demokrasi kılıcı gibi seçilmişlerin üzerinde baskı kuran bir zihniyetle mücadele ettik. Bu yaşadıklarımız meçhul bir tarihin değil sadece 3-5 yıl öncesinin olaylarıdır. Biz dik durmasaydık bu ülkede yapılanların onda birini dahi gerçekleştiremezdik. Hamdolsun Türkiye değişim ve dönüşüm geçirdi. Türkiye son 14 yılda devletin maslahatını vatandaşın memnuniyetinin önüne koyan bir anlayıştan kurtuldu. Devleti namütanahi gören tasavvur terk edilmiştir. İnsanımızın devletten korktuğu bir atmosferin yerine 15 Temmuz’da görüldüğü gibi devletini canı pahasına sahiplenen günlere geldik. Türkiye’de artık vatandaşına hizmetkar olan bir anlayış vardır.
* Elbette hedeflediğimize tamamen ulaştığımız iddiasında değilim. Bunun uzun bir süreç olduğunun farkındayız. 80 milyonun tamamı 15 Temmuz gecesi devletine sahip çıkmıtır. 40 yıldır devlete sızan bir çete 80 milyonun direnişi sayesinde hezimete uğramıştır. O gece milletimiz demokrasi destanınıb kanıyla yazmıştır. İnşallah bu süreci hukuk içinde yürütmeye devam edeceğiz. Bunun yanında puslu havada avlanmaktan hoşlanan eski Türkiye artıklarıyla da uğraşıyoruz. Bu süreçte kamu denetçiliği kurumumuza önemli görevler düşüyor.
“AYLAN BEBEKLERİ ÖLÜME GÖTÜREN NEDENLERİ TESPİT ETMEDİKÇE…”
* Az önce perdede mültecilerin durumunu izledik. Çocukları gördük. Bunlara insan hakları evrensel beyannamesi gereği hepimizin sahip çıkmasının gerektiğine inanıyorum. Bugün Avrupa başta olmak üzere güncel siyasetin ana konusu göçmenler. Her ne kadar mülteciler konusu daha çok güvenlik ekseninde tartışılıyor. Sorunun toplumsal ve insani boyutu gündeme getirilmiyor. Aylan bebekleri ölüme götüren nedenlerin tespitini yapmadan doğru bir sonuca varamayız. Bu nedenle sempozyuma insani yardım kuruluşlarının görüşünün de alınmasını çok doğru buluyorum.
* Her ne kadar Türkiye, Suriye ve Irak’taki istikrarszılar sebebiyle göç ve mültecilerle yoğun bir şekilde yüzleşse de bu konuya tarihi itibariyle yabancı değil. Anadolu bir göçmen yurdudur. Burası göze sezdirmeden gözyaşı silenlerin ülkesidir. Bizim milletim hiçbir ayrım gözetmeden kapısına gelenleri bağrına basmıştır. Biz ayakta kalmanın yolunun yaşatmaktan geçtiğine inanıyoruz. Bu anlayışla 6 yıldır komşularımıza sahip çıktık ve onları diktatörlerin terör örgütlerinin insafına terk etmedik. Türkiye’nin gösterdiği çabanın onda birini gelişmiş ülkeler göstermemiştir. Her fırsatta Türkiye’ye demokrasi ayarı çeken hukuk dersi veren ülkeler Suriye ve ırak gibi bölgelerde insan haklarının ihlal edilmesine neden sessiz kalmıştır.
* İkili yaptığımız görüşmede hep aynı şeyi söylediler. Suriye’de de Irak’ta da böyle olmuştur. YPG’ye PYD’ye silah desteği verenler bu güçlerdir. Hepsinin elimizde belgesi var. DEAŞ’a silah veren bu güçlerdir. DEAŞ ile mücadele eden biziz. Suriye’de bizler şehitler verdik ama bizler Suriye’de 3 bini aşkın DEAŞ’lıyı da öldürdük ve buna devam edeceğiz. Çünkü bunlar bizim için tehdit oluşturuyor. Şunu da söyleyeyim yabancı misafirlerimiz var. DEAŞ’ın İslam ile alakası yok. Bazı dostlar İslami radikalizm diyor. Lütfen İslam ile terörü kimse yan yana getirmesin. İslam kelime anlamı itibaryla barıştır. Anlamı itibarıyla barış olan selam olan bir din terörle yan yana getirilemez.