Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan, Eski Hava Kuvvetleri Komutanlığı Başsavcısı emekli Albay Ahmet Zeki Üçok’un “Kaos süreci başlatıldı, birlik olmazsa TSK emir komuta zinciri içerisinde yönetime el koyacaktır” iddiasıyla ilgili olarak “Epey tartışılan bu iddiaların öncelikle Genelkurmay Başkanlığı’nda rahatsızlık yarattığına kuşku yok” dedi.
Kemalist albay Erdoğan’ı darbe ile tehdit etti
“Bu tarzda açıklamaların yönlendirmeyle yapılmış, darbe zihniyetini destekler mahiyette, akılsızca ve devlete zarar verici olduğu belirtiliyor” diyen Çevikcan, “‘TSK’nın mevcut komuta kademesi ve personelini bu şekilde darbeyle ilişkilendirmeye çalışmak bambaşka nifaklara, bu türde niyetleri olan ülkelere ve güçlere destek verme amacına hizmet eder’ deniliyor” ifadesini kullandı.
Serpil Çevikcan’ın “Darbe lafları ve askerin tepkisi” başlığıyla yayımlanan (21 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Türkiye, tarihinin en zorlu dönemlerinden birinden geçiyor.
Çok yönlü terör saldırıları altında. Güney sınırının ötesindeki küresel paylaşımlara karşı mücadele etmeye çalışırken, Rus Büyükelçi Andrey Karlov’a düzenlenen suikast, Türkiye’ye bakışı başka bir faza geçirmiş durumda.
Böyle bir ortamda her kafadan bir ses çıkması ne kadar yararlı?
Örneğin, eski Hava Kuvvetleri Komutanlığı Savcısı, emekli Albay Ahmet Zeki Üçok’un iddiaları.
Darbe iddiaları
Üçok, Sputnik’e; “…Eğer ki 15 Temmuz’da Cumhurbaşkanı ele geçirilmiş olsaydı, ben Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesinin bu darbe girişiminin emir komuta zinciri içinde yapıldığını açıklayıp yönetime el koyacağına inanıyorum… Mürted’e gidildiğinde, orada Genelkurmay Başkanı’nın açıklama yapması için televizyon kameraları, Genelkurmay Başkanlığı’nın amblemi olan bayrak vs. her şey hazırdı. Sayın Cumhurbaşkanı o süreçte ele geçirilmiş olsaydı, inanıyorum ki oraya kurulan şeyler uygulamaya konulacak ve bu açıklama yapılacaktı…” dedi.
Sonra da Twitter hesabından, “Darbe sonrası kaos süreci başlatılmıştır. Güneydoğu, Irak, Suriye’den şehitler. Şehirlerdeki kanlı eylemler. Ekonomik baskılar. Suikastlar… Kaos süreci ülkede iç çatışmayla beraber kanlı bir kalkışma ortamı yaratacak ve TSK emir komuta zinciri içerisinde yönetime el koyacaktır…” diye yazdı.
Epey tartışılan bu iddiaların öncelikle Genelkurmay Başkanlığı’nda rahatsızlık yarattığına kuşku yok.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, 15 Temmuz ifadesinde, rehin alınırken nasıl tepki gösterdiğini, Fetullah Gülen’le görüştürmek isteyenlere nasıl hakaret ettiğini detaylarıyla anlatmıştı.
Akar’la birlikte rehin alınan, o anların yakın tanıklarından Genelkurmay Basın Halkla İlişkiler Daire Başkanı Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü’nün anlatımı da şöyleydi:
“…Makamdan yüksek tansiyonlu sesler geliyordu. Genelkurmay Başkanı’nın, ‘manyak mısınız, deli misiniz, siz kime hizmet ediyorsunuz’ diyerek bir ara sinkaflı sözler sarf ettiğini duydum… Ne oluyor diyerek Özel Kalem Müdürü’ne sordum. ‘Bir şey yok, siz biraz geriye çıkın ve bekleyin’ dedi…”
O gece Akar’ın ve komuta kademesinin yaşadıklarına ilişkin diğer ifadeler de benzer içerikte.
Askerin tepkisi
Hâl böyleyken gelelim Üçok’un iddialarına askeri çevrelerden gösterilen tepkiye…
Şöyle sıralayayım:
Bu iddialarla Genelkurmay Başkanı’nın hedef alındığı belirtilerek, “Ne olacağını bekleyip, ona göre taraf takınayım” diye düşünen bir komutanın rehin alan darbecilere hakaret etmesinin, bütün tekliflere kapıyı sert biçimde kapatmasının mümkün olup olmadığı kamuoyunun takdirine bırakılıyor.
Bu kadar net tavır almış bir komutanın nasıl “Bekleyelim, görelim” diye hareket edebileceği, bu yorumun nasıl yapılabildiği yüksek sesle soruluyor.
Akar’ın, darbecilerin kendisini konuşturmak için kamera ve mikrofon dahil her türlü tertibatı önceden hazırladıkları yönündeki beyanları anımsatılıyor.
Bu tarzda açıklamaların yönlendirmeyle yapılmış, darbe zihniyetini destekler mahiyette, akılsızca ve devlete zarar verici olduğu belirtiliyor.
“TSK’nın mevcut komuta kademesi ve personelini bu şekilde darbeyle ilişkilendirmeye çalışmak bambaşka nifaklara, bu türde niyetleri olan ülkelere ve güçlere destek verme amacına hizmet eder” deniliyor.
Türkiye’nin bekasını ilgilendiren kritik görevler üstlenen komuta kademesinin şahsında, TSK’nın darbe kelimesiyle yan yana getirilmesinin, 15 Temmuz’da kendisini kanıtlamış olan komutanlara ve personele karşı maksatlı bir yaklaşım olduğu nitelendiriliyor.
“İçeride ve dışarıda şehitler verilerek terörle mücadele edilirken, TSK’ya komuta kademesi başta olmak üzere böyle bir hainliği yakıştırmak normal bir davranış şekli değildir. Türkiye’nin bekasına zarar verecek davranışlardır” değerlendirmesi yapılıyor.
Kritik günler
Türkiye, bir hafta arayla yitirdiği 58 canın yasını tutuyor.
Karlov’a suikastın şokunu atlatmaya, arkasındaki güçleri bulmaya çalışıyor.
Canlı bombaların hedefine ulaşmasını engellemek için uğraşıyor.
Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay, Emniyet; güvenlik güçlerinin görev yerlerinden ayrılmaları sırasında alınabilecek yöntemler geliştirmeye çalışıyor.
Örneğin, Kayseri saldırısından sonra, geride bıraktığımız pazar günü bütün Türkiye’deki askerlerin izne çıkışları yasaklanıyor. Bunun önümüzdeki hafta sonu için de geçerli olması muhtemel.
Diğer yandan, ÖSO, TSK’nın desteğiyle El Bab’ın merkezine kadar ulaştı. Bölgedeki kente hakim tepe ele geçirildiğinde, El Bab tümüyle kontrol altına alınmış olacak. Ancak her tarafta mayın, bombalı araçlar, tuzaklanmış hendekler var.
TSK, en kritik aşamalardan birinde.
Böyle bir konjonktürde, TSK ve komuta kademesine dönük darbe iddialarının ortaya atılması kimin işine yarıyor?