Sabah gazetesinde Hilal Kaplan’ın “Cumhurbaşkanlığı Sistemi hakkında söylenen yalanlar” başlıklı yazısı şöyle…
Cumhurbaşkanı, Meclis’i feshedebilir:
Hayır, Cumhurbaşkanı Meclis’i feshedemez. Fesih, tek taraflı olarak dağıtmak veya geçersiz kılmak demektir. Önerilen sistemde, Cumhurbaşkanı da Meclis de sadece seçimleri yenileme kararı alabilir.
Bu durumda ise, erken seçime sadece Meclis değil, Cumhurbaşkanı da gitmek ve tekrar halkın onayını almak zorundadır. Dolayısıyla kararı veren Cumhurbaşkanı olsa bile, kendi görev süresini bitirmeden tekrar aday olup seçilmeyi ve erken seçimin siyasî riskini almak zorundadır.
Esas ironik olan, mevcut sistemde Cumhurbaşkanı’nın uygun gördüğü takdirde Meclis’i tek taraflı fesih yetkisinin olması. Muhalefet, bu yetkinin Cumhurbaşkanı’nın elinden alınmasına mı tepkili acaba? Üstelik diyelim ki Cumhurbaşkanı ikinci döneminde seçim yenileme kararı aldı; bu durumda hem o dönemki Cumhurbaşkanlığı hakkını hem de tekrar aday olma hakkını kaybetmiş olacak.
Yargı, Cumhurbaşkanı kontrolüne giriyor:
Mevcut sistemde Cumhurbaşkanı’nın yargı üzerinde ne tasarrufu varsa, yeni sistemde de o kadar tasarrufu olacak.
Örneğin iki sistemde de, Cumhurbaşkanı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na sadece 4 üye atayabiliyor. Yeni sistemin farkı, eskisinde hiç atama yetkisi olmayan Meclis’i güçlendirip, HSYK’ya 7 üye atayabilmesini sağlamasıdır. Ayrıca iki sistemde de Cumhurbaşkanı’nın Anayasa Mahkemesi’ne atayacağı üye sayısı nicel etki olarak değişmiyor. Yeni sistemde, askeri yargıdan iki üye AYM’de yer almayacağı için, mahkemedeki toplam üye sayısı 17’den 15’e düşüyor.
Cumhurbaşkanı eski sistemde bunların 14’ünü atarken, yeni sistemde iki kişi eksiğini, yani 12’sini atayabilecek.
Ayrıca CHP’nin açık açık yalan söyleyerek iddia ettiği gibi, Cumhurbaşkanı’nın hâkim ve savcı atama yetkisi yok.
Kanunları Cumhurbaşkanı yapacak:
Yeni sistemde de, eski sistemde olduğu gibi kanun yapma, değiştirme ve iptal etme yetkisi sadece ve sadece Meclis’e ait. Cumhurbaşkanı ancak, “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” yayınlayabiliyor.
Bu kararname, “Kanun hükmünde kararname”den farklı.
Cumhurbaşkanı, mevcut kanunlara ters herhangi bir kararname yayınlayamıyor. Diyelim ki kanuna aykırı olmasa da, Cumhurbaşkanı’nın yayınladığı bir kararname Meclis’in çoğunluğunun hoşuna gitmedi.
O zaman da, Meclis toplanarak Cumhurbaşkanı kararnamesini iptal ettirecek şekilde kanun çıkartabiliyor. Yani şimdikinden farklı olarak, yasama konusundaki Meclis’in üstünlüğü tartışmasız tesis ediliyor.
Cumhurbaşkanı’nın bütçesi denetlenmeyecek:
Önerilen sistemde Cumhurbaşkanı, yıllık bütçesini Meclis’in onayına sunmak zorunda. Şayet Meclis onaylamazsa, bir kez daha revize edip Meclis’e sunma hakkı var.
Yine onaylanmazsa, Cumhurbaşkanı’nın önceki yıl kullandığı bütçe neyse, ona enflasyon oranında bir artış sağlanarak bütçe uygulamaya sokuluyor. Böylelikle önerilen sistem ne aşırı otorite kullanımına ne de devlet yönetiminin kilitlenmesine izin vermiş oluyor.
Cumhurbaşkanı, OHAL’de istediği kanunu çıkarabilir:
Bu argümanı, özellikle “laiklik kaldırılacak” korkusu ile birlikte sunan muhalefetimiz sayesinde, yeni sistemin OHAL dönemlerinde Cumhurbaşkanı’nın aldığı kararların Meclis tarafından üç ay içinde karara bağlanmazsa yürürlükten kalkacağını dahi anlatmak zorlaşıyor. Yani mevcut sistemde, Cumhurbaşkanı’nın OHAL kararnamelerini yayınlama ve uygulama noktasında denetimi sıfıra yakınken, yeni sistemde Meclis’in Cumhurbaşkanı üzerindeki bu açıdan denetimi de artırılmış oluyor.
Almanyada türk isimli sevim Dağdelen bugün NTV Alman haber ajaninda Oberhausendeki toplantıya ve Sayın CB MIZ ERDOGANA kin ve nefretini kustu