Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Paralel yapı çocuklarımdan kardeşlerime kadar benim tüm ailemi dinledi. Böyle bir alçaklık olabilir mi? Legal görünümlü bu illegal yapı aynı zamanda yakın tehdit. En yakın zamanda Kırmızı Kitaba da girecek” dedi.
Paris dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını cevaplandıran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Paralel yapının yakın tehdit oluşturduğunu, aslında 2014’te Kırmızı Kitab’a girmesini istediklerini, ancak 2015’te Milli Güvenlik Siyaset Belgesine gireceğini söyledi. Erdoğan, Kobani, HDP ve Çözüm Süreciyle ilgili de çarpıcı mesajlar verdi. Erdoğan şu açıklamalarda bulundu:
-‘Tarihin en uzun Milli Güvenlik Kurulu (MGK) diye nitelenen son MGK’da Paralel Yapı ile ilgili bir süreç belirlendi mi?
Toplantı sonrasında yapılan açıklamada var zaten bu husus. Ülkemizin güvenliğini tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar ve illegal oluşumlar ile yürütülen mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği açıkça belirtiliyor. Paralel yapı dediğimiz bu oluşum, Başbakanlığım dönemimde, çocuklarımdan kardeşlerime kadar benim tüm ailemi dinledi. Yetmedi, ofisimi dinledi. Böyle bir alçaklık olabilir mi? Bu yasa dışı işlerle ilgili olarak elbette hukuki süreç başlayacak. Ama bugün bile aramızda bazı arkadaşlar acıma refleksine kapılıyorlar. Paralel yapının etik, ahlaki değerlerimizi yok etmesine sessiz mi kalınacak? Hukuk çerçevesinde, gereken herşey peyderpey yapılacak.
-Konunun MGK’ya taşınmasının 28 Şubat’ı çağrıştırdığı yönündeki iddialara ne diyorsunuz?
28 Şubat, anti-demokratik çevrelerin demokratik yapılanmayı hedef aldığı bir girişimdi. Nitekim, meşru hükümeti zorla istifa ettirdiler. Şu anda ise böyle bir durum yok. Şimdiki hadise, paralel yapının demokratik yapılanmayı hedef alma girişimleriyle; bir başka deyişle legal görünümlü bir illegal yapıyla mücadele meselesidir.
MGK kararları, biliyorsunuz, tavsiye kararlardır. O kararlar hükümete gönderilir. Sonra hükümet de Bakanlar Kurulu kararına dönüştürüp MGK Genel Sekreterliği’ne yönlendirecek. MGK Genel Sekreterliği de Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne işleyecek.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, 5 yılda bir yenilenir. Son olarak 2010’de yenilendi. Yani süresi 2015’te dolacak. Ama biz yakın tehdit nedeniyle 2014’te bu değişikliğin yapılmasını istedik. Gerekirse, 2015’te yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde revizyonlar da yapılabilir.
İhanetleri ortada
Daha önce de söyledim, bu kesimlerin, legal görünüm altında illegal bir yapılanma içinde olabileceklerini tahmin edemedik. Bu nedenledir ki yurt içi ve yurt dışındaki eğitim faaliyetlerine, hatta ticari faaliyetlerine her türlü meşru desteği verdik. 134 ülkede okul açtılar. Sanıyorlar ki, bunu kendileri başardı. Oysa gerek ben, gerekse bakanlarım gezilerimizde ilgili ülkelerin hükümetlerinden destek rica ederek o okulların açılmasını sağladık. 13 üniversite açtılar, hiç engel çıkarmadık. Ticari faaliyetlerine yardımcı olduk. Ama süreç içerisinde, bunların aslında ihanet içinde olduklarını ortaya çıktı. Başbakanlık ofisine koydukları böceklerin nereden alındığını bulduk. Şimdi dinledikten sonra bunların nereye gönderdikleri araştırılıyor.
-MGK 10.5 saat sürdü. Bundan sonra hep uzun mu olacak?
– Hayır. Toplantının uzun sürmesi, tamamen gündemin yoğunluğundan kaynaklandı. Irak, Suriye, Ortadoğu (Filistin, Mısır), Tunus ve Ukrayna seçimleri, Doğu Akdeniz’deki gelişmeler, Ege’deki gelişmeler başta olmak üzere, gündem epey yoğundu. MGK’de önce sunum yapılır, sonra konulara göre uzmanları özel takdim yaparlar, daha sonra müzakereye geçilir. Bu da toplantının uzamasını beraberinde getirdi.
HDP SABIRLARI ZORLAMAMALI
-Son bir haftada dört şehit verdik. HDP’de farklı tavırlar görülmeye başladı. Çözüm süreci derken söylemlerin değişmeye başlaması… Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Herşeyin bir sabır noktası var. Biz bu süreci başlatalı 5 yıl oldu. Önce Açılım Süreci dedik, daha sonra Milli Birlik ve Kardeşlik; şimdi de Çözüm Süreci diyoruz. HDP sokağı çıkma çağrısı yapıyor. Şiddet için değil diyorlar. O zaman diye sokağa döküyorsun? Miting yap. Sokağa çıkın deyince. Maskeni tak, sopanı al, Molotof kokteylini al, belli dükkanları yak… Bu, o demek. Güvenlik güçleri, vatandaş tedirgin. Onun için sabrın sınırı var diyorum. O sınır aşılırsa, olabilecekleri aklımın ucundan bile geçirmek istemem.
İşçinin hakkını veremiyorsan o işi yapmayacaksın
-Kömür ocaklarında birkaç ay arayla iki facia yaşadık. Önce Soma, sonra Ermenek…
– Soma’dan sonra her türlü tedbiri aldık. Ama iş tedbir almakla bitmiyor, insan faktörü de önemli. Mesela işveren az kazanıyorum bahanesiyle işçinin yemesinden içmesinden kısar, yemeği vermem evden getir, ocakta ye derse, bu zulümdür. Daha fazla bir şey yaparsanız, bu sektör ölür diyorlar. O zaman sen de kömürü bırak, başka sektöre geç. Elini tutan mı var. Kömür üretimini robotlaştırmak gerekiyor. Bakın, Avrasya Tüneli’nde bir robot var. Günde 10 metre deliyor. Ayrıca taşı, toprağı toplayıp gönderiyor. İş güvenliği konusunda, tedbirlerin yanı sıra, duyarlılığın da artması gerekiyor.
PYD PEŞMERGEYE DiRENDi
– Ortadoğu’da, özellikle de Suriye’de gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ortadoğu aslında bir petrol havzasının ifadesi. Bu çerçevede Irak’ı üçe bölmeyi planladılar. Bir Kürdistan olacaktı, bir Sünni Araplar’dan ve Türkmenler’den oluşan devlet, bir de Şia devleti. Bu planlamayı kafalarında yaptılar. Ama ilk uygulamada gerçekleştiremediler. Sonra Maliki’nin başbakan olmasıyla ikinci girişim başladı. Maliki ordunun üst kademesini sadece Şii subaylardan oluşturdu. Ardından çoğunu cezaevlerinden saldırıverdiği sabıkalıların meydana getirdiği bir gerilla gücü kurma yoluna gitti. Şimdi yeni Irak Başbakanı (Haydar El İbadi) Irak’ı yeniden birleştirmek konusunda umut veriyor. Haritanın diğer parçası olan Suriye’ye gelince… Ülkede terör cirit atıyor. Ilımlılar (Özgür Suriye Ordusu-ÖSO) vatan savunması derdine düştü.
Çok ciddi dezenformasyon var. Mesela Kobani konusunda Irak’ta Kürt Bölgesel Yönetimi, 2 bin Peşmerge göndermekten söz etti. Sonra sayı 500’e indi. PYD bunu da kabul etmedi. 90’a kadar inildi. Bu 90 Peşmerge’ye ek olarak araçları kullanacak şoförler ve muavinleri eklenecek, sayı aşağı-yukarı 150’ye çıkacaktı. 90 Peşmerge’yi biz uçaklarımızla Türkiye’ye getirdik. PYD buna da direndi. Peşmergeler silahları bize versinler, Kuzey Irak’a dönsünler diye tutturdular. Aslında dertleri orayı PYD dışındakilere kaptırmamak. Kobani halkı zaten Türkiye’ye sığınmış durumda.
Suriye’de şu anda Halep de tehlikede. Halep’i düşünmüyorlar ittifak güçleri, Kobani’yi düşünüyor… Sureyi’nin kuzeyi dediğin zaman Halep’i anlarsın ama bunlar Halep’i bir kenara koymuşlar varsa yoksa Kobani diyorlar. Ama Halep’te şu anda geniş bir tarih yok oluyor. İnsanlar yarın orada aynı durumla karşı karşıya kalacak ve şu anda onlar orada son mücadelelerini veriyor. Ve Hollande baktım Halep’e yönelik çok hassas.
Çözüm sürecinde kararlıyız
-ÇÖZÜM süreciyle ilgili plan devam ediyor. Kobani’yle ilgili görüşlerimizi ABD’ye biz net olarak ifade ettik. Müttefik bir ülkenin, bizim terörle bağlantılı olduğunu düşündüğümüz bir gruba silah vermesini doğru bulmayacağımızı da söyledik. Ama akabinde C-130’larla oraya silah indireceksin; bunların bir bölümü PYD’ye gidecek, bir bölümü de dedikleri gibi yanlışlıkla da olsa DAİŞ’e. Bu konularda, ABD’de her birimin sözcüsünden farklı bir ses çıkıyor. Beyaz Saray sözcüsü bir şey söylüyor, Pentagon sözcüsü başka bir şey, Dışişleri sözcüsü daha başka bir şey, Ulusal Güvenlik Kurulu sözcüsü başka bir şey…
Bazıları ABD’ye destek vermediğimizi iddia ediyor. Yalan. Gerekli desteği verdik. Ama biz bu desteği belirli kurallar çerçevesinde verir, NATO planlamasına göre yürürüz.
(YUSUF ZİYA CÖMERT/STAR)