MEDYAGUNDEM.COM- Başbakan Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan bugün Yeni Şafak’ta Yasin Doğan takma adıyla yazdığı yazısından CHP’nin nasıl samimiyetsiz, çifte standartçı ve pişkin bir anlayışı temsil ettiğini çarpıcı biçimde gözler önüne serdi.
Balbah hadisesiyle CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilkeden ve samimiyetten zerre kadar nasibini almadığını görmek için Akdoğan’ın tespitlerini okumak şart.
İşte o yazı:
CHP’NİN ÇİFTE STANDARDI
Balbay hadisesi, CHP’nin yargı karşısındaki çifte standartçı ve samimiyetsiz tavrını bir kez daha gözler önüne serdi. Topa tuttukları yargının kendi işlerine gelen kararı sonrasında dün söylediklerini bir çırpıda unutuverdiler.
CHP’LİLER SUS PUS OLDU
Anayasa Mahkemesi kararından sonra savcılar tahliye talep ettiler, mahkemeler de tahliye kararı verdi. Bu savcı ve hakimler düne kadar saldırı ve suçlamalarına maruz kalan kişilerdi. Siyasallaşmakla, iktidarın denetimine girmekle ve gayri meşrulukla suçlanan yargı mensupları farklı bir karar verince CHP’liler sus pus oldular.
Oysa Kemal Kılıçdaroğlu Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ilgili yapmadık suçlama ve hakaret bırakmamıştı.
‘Ben siyasallaşan yargıya, yargı demem’, ‘Silivri’deki mahkemenin kararları meşru değildir’, ‘Orada oturan kişileri de ben yargıç olarak görmüyorum’, ‘Benim Türkiye’de yargıya güvenim yok’ gibi sözler bunlardan sadece bir kaçı…
NE OLDU CHP?
Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi, HSYK, Yargıtay ve Danıştay da CHP liderinin suçlamalarından nasibini yeteri kadar aldılar.
Oysa bugün yaşanan gelişmeler CHP’nin yerden yere vurduğu yargı tarafından gerçekleşti.
2010 referandumundaki AYM’ye bireysel başvuru kararına karşı çıkan CHP ‘hayır’ oyu vermesinin gerekçesi olarak ‘yargının siyasallaşması’nı gösteriyordu.
Peki ne oldu?
PİŞKİNLİĞİN BU KADARINA PES
Yargı katliamı diye gösterdikleri bir düzenleme bugün özgürleşmenin anahtarı olarak sunuluyor…
CHP’nin hiç özeleştiri yaptığını, mahcubiyet duyduğunu gören var mı?
Pişkinliğin bu kadarına pes doğrusu…
Dün yargı kararına karşı meydan okuyan Kılıçdaroğlu hiç sıkılmadan yaşanan durumun tadını çıkarıyor.
DARBECİYİ ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI GİBİ GÖSTERME GARABETİ
Ayrıca darbe davasında 35 yılla yargılanan bir kişinin ‘özgürlük savaşçısı’ gibi gösterilerek kahramanlaştırılmaya çalışılması da ayrı bir garabettir.
Uzun tutukluluk süresiyle ilgili bir haksızlık olması, davanın muhtevasını ortadan kaldırmaz.
AYM kararını bütün Ergenekon ve Balyoz davalarının çökmesi gibi takdim etmek ve sulandırmaya çalışmak hiç doğru olmaz.
TEK KELİME DEMOKRASİ VURGUSU YAPMAYAN BALBAY
Üretilmek istenen bu psikolojik atmosfere güç verecek açıklamalardan da kaçınmak gerekir.
Mustafa Balbay, Meclis’te yaptığı konuşmada hukuk ve özgürlük açığından bahsetti ama tek bir kelime bile demokrasi vurgusu yapmadı. Keşke darbeci, müdahaleci, vesayetçi anlayışı da sorgulayabilseydi ve samimi bir özeleştiri yapabilseydi.
DARBEYE ALKIŞ TUTAN ANLAYIŞ SORGULANMADAN DEMOKRASİ OLMAZ
Medyanın ve siyasetçilerin askeri müdahalelerdeki rolünü masaya yatırmadan, darbeye alkış ve çanak tutan anlayışı sorgulamadan gerçek anlamda demokrasiye ulaşılamaz.
Hak, özgürlük, adalet gibi kavramlar demokratikleşme oranında kökleşebilirler. Hak-hukuk diyenlerin konu demokratikleşme ve halkın iradesi olunca başka yöntemlere savrulması hiç inandırıcı olmaz.
Abi, biri robot gibi durarak, biri Angara havası oynar gibi ne yapıyor bunlar?