Şasa’nın, bir röportajında “Kökleriyle barışamayan bir toplumun soylu işler yapması mümkün değil” dediğine işaret eden Erdoğan, “Kökleriyle barışarak, tarihin ve medeniyetin aydınlığında son derece önemli işler yapmış, önemli eserler bırakmış bir sanatçımızdı. Rahmetle yad ediyor, mekanı inşallah cennet olur” dedi.
Erdoğan, bölgede bir kez daha çok önemli gelişmeler yaşandığına dikkati çekerek, Türkiye’nin kimi zaman doğrudan, kimi zaman dolaylı olarak bu gelişmelerden etkilendiğini söyledi.
“Yoğun gayret içindeyiz”
En son Irak’ın Musul kentine, IŞİD adı verilen örgüt tarafından saldırı düzenlendiğini anımsatan Erdoğan, Musul’un, örgüt elemanlarının kontrolüne geçtiğini anlattı.
Erdoğan, Musul’da bulunan başkonsolosluğun, IŞİD mensupları tarafından kuşatıldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İçeridekilere kapıları açma çağrısı yaptı. Musul’da güvenliği sağlayan Irak kuvvetleri, şehri tamamen terk ettiği için başkonsolosluğumuzdaki görevlilerin, içeride bulunanların can güvenliği bakımından çatışmaya girmemekten başka seçeneği bulunmuyordu. Başkonsolosluğumuzda bulanan, başkonsolos, ailesi ve personelden oluşan 49 vatandaşımız başka yere götürüldüler ve şu anda orada tutuluyorlar. Ayrıca o bölgede çalışan 31 TIR şoförümüz de yine IŞİD tarafından alıkonuluyor.
Hem başkonsolosluk çalışanlarımızı hem şoförlerimizi oradan almak için çok yoğun gayret içindeyiz. Dışişleri Bakanlığımız’da bir kriz masası oluşturuldu, ilgili tüm birimlerle gelişmeler an be an kontrol ediliyor. Irak makamlarıyla da sürekli irtibat halinde vatandaşlarımızın kurtarılması için her türlü imkan kullanılıyor. Dışişleri Bakanlığımız’daki kriz masası aynı zamanda Irak’ta bulunan vatandaşlarımızın tahliyesini de koordine ediyor ve gerekli uyarıları yapıyor.”
“Bulundukları ülkelerin teminatı altındalar”
Başbakan Erdoğan, elçiliklerin, bütün personelleriyle birlikte bulundukları ülkelerin teminatları altında olduğuna işaret etti.
Her ülkenin, kendi toprakları üzerinde faaliyet gösteren diplomatik personeli adeta kendi namusu, şerefi gibi görüp, onların can, mal güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğunu vurgulayan Erdoğan, Irak’taki merkezi hükümetin bunu başaramadığını, Musul’daki başkonsolosluk binalarını ve personelini koruyamadığını bildirdi.
Bu tür talihsiz olayların zaman zaman başka ülkelerin de başına geldiğini dile getiren Erdoğan, en son ABD’nin Libya’daki büyükelçisinin feci şekilde katledildiğinin altını çizdi.
Erdoğan, “İnşallah Musul’da rehine olarak tutulan diplomatik personelimiz ve vatandaşlarımız sağ salim Türkiye’ye döneceklerdir. Bunu temin etmek için ne gerekiyorsa yapıyor, son derece hassas ve yoğun şekilde çalışmaları sürdürüyoruz” dedi.
“Sorumsuzluk örneği”
Musul’daki olayın, Türkiye içinde başta CHP olmak üzere, bazı muhalefet partileri ve bazı çevreler tarafından iç politika malzemesi yapılmak istendiğini belirten Erdoğan, bu fırsatçı tavrın devam ettiğini kaydetti.
Erdoğan, “Bu kadar hassas meselenin, bizim oradaki 80 vatandaşımızın can güvenliğini doğrudan ilgilendiren meselenin iç politika meselesi yapılması, tam anlamıyla sorumsuzluk örneğidir. Biz orada canlarımızı sağ salim kurtarmaya çalışırken, biz can derdindeyken CHP’nin adeta kasap gibi et derdinde olması, bunu siyasi ranta çevirme gayreti içinde olması tevili mümkün olmayan bir fırsatçılıktır” diye konuştu.
“CHP’nin genel müdürü son zamanlarda çok sık olarak Ortadoğu’dan ‘bataklık’ diye bahsediyor. İşte bu, tarih bilmezliktir, apaçık cehalettir” diyen Erdoğan, “Bütün bunların ötesinde Ortadoğu’ya, milyonlarca insanın yaşadığı, milyonlarca insanın vatanlarının olduğu bölgeye ‘bataklık’ demek, ırkçılıktır, ayrımcılıktır, bilinç altındaki faşizmin ortaya çıkmasıdır. Zannedersiniz ki CHP’nin genel müdürü Londra’da, Paris’te doğdu, orada büyüdü, orada yetişti. Tunceli’de doğacak, orada büyüyecek, oranın kültürünü taşıyacaksın, sonra çıkıp Ortadoğu’ya ‘bataklık’ diyeceksin. Bu hem ırkçılıktır, hem de aslını, özünü, kendi öz kimliğini inkardır. Dünyanın neresi olursa olsun, insafı ve vicdanı olan bir kişi, çıkıp da bir bölgeyi ‘bataklık’ diye tarif edemez. Hele hele kültürel, etnik, dini irtibatlarımızın olduğu bir bölgeye ‘bataklık’ demek sorunları büyütmekten başka hiçbir gayeye hizmet etmez.” ifadelerini kullandı.
“Pensilvanya hala bunların eline yalan yanlış malzeme veriyor”
Erdoğan, Irak ve Suriye meselesinde olayları mezhep zaviyesinden değerlendirmekten özenle kaçındıklarını belirterek, ne Irak’ta ne Suriye’de meselelere mezhep zaviyesinden değil, sadece hak ve adalet zaviyesinden baktıklarını ve bakmaya devam ettiklerini kaydetti. “Ancak Musul’da yaşanan alıkoyma meselesinin ardından CHP’nin bir kez daha takındığı sorumsuz tavrı artık haddi aşmıştır, artık sınırları aşmıştır” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Suriye meselesine insani, vicdani zaviyeden bakmayan, tamamen farklı saiklerle yaklaşan CHP, şu an Musul’daki meseleye de aynı saiklerle yaklaşmaktadır. CHP Türkiye içinde ateşle oynadığı gibi şu anda Suriye ve Irak meselesinde de ateşe körükle gidiyor. Biz CHP’nin, özellikle de CHP Genel Müdürü’nün Ortadoğu politikasında hangi kriterleri esas aldığını çok ama çok iyi biliyoruz. Bu yaklaşım son derece tehlikeli bir yaklaşımdır. Bakın CHP bir yandan Genel Müdürü’nün açıklamalarıyla, bir yandan da yandaş medyasının haber ve yorumlarıyla bizim oradaki vatandaşlarımızın hayatını ciddi şekilde tehlikeye atıyor. Böyle sorumsuzluk olmaz. Hükümeti, Genelkurmayı, Diyanet işleri Başkanlığı’nı,hatta bizzat ailemi yalan ve iftiralar üzerinden bölgede teröre destek vermekle itham ettiler. Kim yapıyor bunu? Bizzat CHP’nin Genel Müdürü yapıyor. Bizzat CHP’nin akıl tutulması yaşayan, yani çevresine uyum sağlamaya çalışan, mezhep çatışmalarına körükle giden milletvekilleri yapıyor. Pensilvanya hala bunların eline yalan yanlış malzeme veriyor. Bu CHP de hala Pensilvanya’nın taşeronluğunu yapıyor. CHP; bu Genel Müdür yönetiminde inanın kurulduğu günden beri en zavallı, en sefil dönemini yaşıyor. Dış politikada CHP, mezhep taassubunun esiri haline gelmiştir. İç politikada terör örgütlerinin, sokak eylemlerinin esiri haline gelmiştir. Siyaset üretmede CHP, Pensilvanya örgütünün esiri haline gelmiştir. Biz MHP’ye yavru muhalefet diyorduk, artık yavru sıfatını bile hak etmiyor. MHP; doğrudan doğruya CHP ve Pensilvanya’nın vagonu haline geldi.”
“O rolü kusursuz oynamaya çalışıyorlar”
Erdoğan, şu anda IŞİD’in elindeki vatandaşları sağ salim Türkiye’ye getirmenin mücadelesini verirken CHP Genel Müdürü ve milletvekillerinin, MHP Genel Başkanı’nın çıkıp akılla, izanla, vicdanla bağdaşmayan iftiralar üretmesini hiç kimsenin sorumluluk kavramıyla izah edemeyeceğini söyledi. Hem CHP hem de MHP’ye aslında söyleyecek çok sözleri olduğunu, ancak onlar gibi sorumsuz olamayacaklarını anlatan Erdoğan, kendilerinin ülkenin, milletin ve özellikle de orada alıkonulan vatandaşların sorumluluğunu üzerlerinde hissettiklerini, bu sorumluluğun ağırlığıyla hareket ettiklerini kaydetti.
Diyarbakır’da “bayrağa yönelik alçakça saldırı” sonrasında CHP ve MHP’nin aynı sorumsuz tavrı takındığını, terör örgütünün bayrağa saldırarak aslında CHP ve MHP’ye bir rol biçtiğini, ellerine senaryo verdiğini belirten Erdoğan, “Şimdi o rolü, o senaryoyu kusursuz oynamaya çalışıyorlar. Terör örgütünün vazifesi, bayrağa saldırı düzenlemek. CHP ile MHP’nn vazifesi; o saldırı üzerinden milleti tahrik etmek, galeyana getirmek. Geçmişte de bunun aynısını yapmadılar mı yaptılar. Türkiye ne zaman çözüme yaklaşsa terör örgütü, CHP, MHP, HDP ortak bir senaryoyu devreye aldılar, rollerinin gereğini yerine getirdiler. Bu ülkede, başkentimizde bayrağımızı yakanlarla bu CHP beraber hareket etmedi mi? CHP’nin milletvekilleri onlarla hareket etmedi mi, onlarla beraber polisimize küfretmediler mi? Bunlar hepsi kamera kayıtlarında var ve bunları televizyonlardan izlediniz. Bunlar bu ülkede yaşandı. Bu CHP, bu. Fakat bunların görmediği, anlamadığı, bilmediği bir şey var. Milletim artık bu ucuz numaraları yutmuyor. İçeriden ve dışarıdan Türkiye’ye yönelik saldırıları milletim görüyor, neyin ne olduğunu gayet iyi biliyor. Sürekli yenilen ve her seçimde kaybeden, AK Parti karşısında hiçbir varlık gösteremeyen bu partiler, gözleri görmüş biçimde ellerine geçen her fırsatı kullanıyorlar ve bundan sonra da kullanacaklar. Tıpkı Pensilvanya örgütü gibi artık CHP ve MHP için de sınır yok, ilke yok, meşru, gayri meşru ayırımı, helal haram ayırımı yok. İçerideki hadiseleri de dışarıdaki hadiseleri de Türkiye aleyhine, özellikle de kardeşliğimiz aleyhine kullanmaktan çekinmiyorlar ve çekinmeyecekler. ”
Erdoğan, çirkin ve çirkef politika karşısında kendilerinin büyük düşünmeye ve sorumlu davranmaya, özellikle de büyük bir ülkenin büyük bir partisi gibi hareket etmeye devam edeceklerini ifade ederek, “Bölgemizde asırlardır sağduyunun sesiyiz. Hakkın taraftarıyız ve öyle kalmayı sürdüreceğiz. Bakın Mısır’daki ateşi Türkiye’ye sıçratmak istediler, izin vermedik. Suriye’deki ateşi Türkiye’ye taşımak istediler, izin vermedik. Şu anda da içerideki muhalefet partilerinin açık desteğiyle Irak’taki ateşi Türkiye’ye taşımak istiyorlar. Buna da asla izin vermeyeceğiz. Asırlardır bu coğrafyadaki sorunlara nasıl hak, akıl ve vicdan zaviyesinden baktıysak gene öyle bakacak. Hem bütün sıkıntıları çözen hem de bütün tuzakları bozanlardan olacağız” dedi.
Bundan 900 yıl önce Musul’dan Nureddin Mahmud Zengi adında bir Selçuklu atabeyinin çıktığına ve bütün coğrafyayı birleştirdiğine, kardeşliği pekiştirdiğine işaret eden Erdoğan, “Selahaddin’e Kudüs’e giden yolu açtı. Nureddin Mahmud Zengi’in torunları, mirasçıları olarak 900 yıl sonra bu coğrafyada kardeşliği, birliği, dayanışmayı en güçlü şekilde savunmaya biz devam edeceğiz. Türkiye’yi istikrar ve güvenlik ülkesi olarak muhafaza edecek, tüm komşularımızın, dost ve kardeş tüm ülkelerin de istikrar ve güvenlik içinde olması için mücadelemize devam edeceğiz. Bölgemiz gerçekten zor günlerden geçiyor. Rabbim bu coğrafyadaki herkese aklı selimle hareket etme şuuru nasip etsin. Rabbim, kardeşliğimizi, dirliğimizi, birliğimizi muhafaza etsin. Başta Suriye ve Irak olmak üzere çok zor günlerden geçen kardeşlerimize de Rabbim sabır versin diye dua ediyorum” diye konuştu.
“Bize kimse gündem dayatamaz”
Bölgede yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye’yi büyütme yolundaki çalışmalarının kararlılıkla devam ettiğini belirten Erdoğan, “Bize kimse gündem dayatamaz, kimse Türkiye’nin gündemini belirleyemez. Bizim kendi gündemlerimiz var ve hedeflerimiz doğrultusunda ilerliyoruz. Biz bu gündemi milletimize sunduk, milletimiz onayladı ve onaylanan bu gündemle de biz 2023’e yürüyoruz” dedi.
Erdoğan, geçen hafta grup toplantısının ardından önemli bir teslim töreni yaptıklarını belirterek, “O da 2004’te İtalyanlarla yaptığımız bir anlaşmaydı. Bu anlaşma neticesinde Türkiye’de İtalyanlarla ortak ATAK helikopterlerinin üretimine başladık. Şimdi ilk etapta 59 helikopter üretilecek. Bunların üçünün teslim törenini o gün gerçekleştirdik ve Kara Kuvvetlerine teslim ettik” diye konuştu.
Çarşamba günü AK Parti Yerel Yönetimler Başkanlığı’nın düzenlediği, belediye başkanları istişare ve değerlendirme toplantısına katıldığını anımsatan Erdoğan, cuma, cumartesi ve pazar günleri ise Karadeniz Bölgesi’nde olduğunu kaydetti. Erdoğan, cuma günü Rize’de, ardından cumartesi günü Artvin’de açılış törenleri yaptığını, pazar günü de Trabzon açılış törenlerini gerçekleştirdiğini belirterek, şöyle konuştu:
“Rize’de 173 trilyon liralık, Artvin’de ise 1 katrilyon 159 trilyon liralık açılış törenini gerçekleştirdik. Trabzon’da 104 trilyon liralık açılışlar yaptık. Artvin’de bir katrilyon liralık açılış, özel sektörümüze ait olan Arkum Barajı ve hidroelektrik santralinin açılışı idi. Bunu canlı bağlantı ile merkezden yaptık. Bakanımız Eroğlu da bizzat orada baraj bölgesinde yerini aldı ve böylece Artvin hakikaten barajlar şehri olmak suretiyle, ülkemizin gerek içme suyunda gerekse hidroelektrik santrallerinde önemli bir merkez olarak hamdolsun görevi üstlenmiş durumda. Böylece kamunun ve özel sektörün bu şehirlerimizde tamamladığı hizmet ve eserleri resmi olarak vatandaşlarımızla buluşturduk.”
Erdoğan, bu hafta Türkiye içinde ve dışında temaslara, ziyaret ve açılışlara devam edeceğini, hafta sonunda Avusturya’ya gideceğini söyledi. Avusturya’daki salon toplantısında binlerce Türk vatandaşına hitap edeceğini belirten Erdoğan, bu ülkeden geçeceği Fransa’da, Cumhurbaşkanı Hollande ile görüşeceğini, Lyon’da salon toplantısında soydaşlarla biraraya geleceğini bildirdi.
Böcek soruşturması
Başbakan Erdoğan, TBMM’de partisinin Grup Toplantısı’nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Erdoğan, çalışma ofisinde dinleme cihazı bulunmasına ilişkin yürütülen “Böcek” operasyonuyla ilgili soru üzerine, “Konuyla ilgili, ilgili birimler yargıyla müşterek olarak şu anda çalışmalarını sürdürüyorlar. Tabii neticeyle ilgili henüz bana ulaşan bir bilgi yok. Fakat bugün ben de 12 ayrı noktada televizyonlardan böyle bir çalışmanın yürütüldüğünü öğrendim. Zannediyorum çalışmalar bittikten sonra gerekli bilgileri alacağım” diye konuştu.
Bir gazetecinin, “Gözaltına alınanlardan biri 5 yıldır yanınızda olan bir isimdi, nasıl değerlendirmek lazım” sorusuna Erdoğan, “Şimdi değerlendirmesini yapmayalım. Sonra yapalım” yanıtını verdi.
Cahil Faşist Irkçı Mezhepçi KEmal seçecekleri Cumhurbaşkanı adayında ki hasletleri SAPTARKEN şöyle diyor;
“Birçok görüşme yaptık son görüşmelerden birinde bir sanatçı çıkıp dedi ki ‘Kimin olamayacağını SAPTARSAK daha kolay olur’ dedi. Notumu aldım ve saptadık, işte onlar:
1- Kuvvetler ilkesine inanmayan biri olamaz.
2- Vatandaşına tokat atan ve onları ‘Benden, sizden’ diye ayıran biri olamaz.
3- Kin ve öfkeyi politik dil haline getiren olamaz.
4- Hukukun üstünlüğüne inanmayan ve adalet duygusu gelişmemiş biri olamaz.
5- Kadın-erkek eşitliğine inanmayan, kadını ötekileştiren olamaz.
6- YALAN SÖYLEYEN VE AHLAKİ DEĞERLERİ YÜKSEK OLMAYAN KİŞİDEN CUMHURBAŞKANI OLMAZ.
7- Dünyada saygınlığı olmayan ve sürekli yitiren kişi olamaz.
8- Demokratik, laik ve sosyal hukuk devletine inanmayan olamaz.
6. maddeye dikkatinizi çekerim.
Neden mi?
Ekmeleddin İhsanoğlu ne diyor?
“Hepsi iftira. Beni hiç politikayla ilgilenirken gördünüz mü? İsteseydim politikaya çoktan girerdim. Turgut bey (Özal) zamanında olsun, Ak Parti kurulurken olsun, Adalet Partisi döneminde olsun, iktidar çevrelerine hiçbir zaman çok uzak değildim, çok da yakın değildim. Hiçbir zaman politikaya ilgi göstermedim. Benden politikacı olmaz.”
KEmal’e soruyoruz; şimdi Ekmeleddin İhsanoğlu bu ifadesi ‘SAPTADIĞIN kimin aday olamayacağı maddelerindeki 6. YALAN SÖYLEYEN VE AHLAKİ DEĞERLERİ YÜKSEK OLMAYAN KİŞİDEN CUMHURBAŞKANI OLMAZ. Kriterine uyuyor mu? Ama deki; genel müdürün kendisi yalancının önde gideniyse zanaatkarlığını kullanıp bunu da kitabına pekala uydurur.