Sabah yazarı Hasan Bülent Kahraman, Gülen hareketi ile hükümet arasındaki savaşı farklı bir açıdan yorumladı.
Şerif Mardin’in tezinden yola çıkan Kahraman, tarikat ve cemaatlerin “Halk İslamı” oluşturduğunu, İslami bir ideolojiyle devlet-toplum arasında “aracı” konumunu üstlendiklerine değindi. Ancak bugünkü noktada , cemaatin “paralel bir yapı”ya gidişi, hizaya sokulması gereğini de doğurdu.
Kahraman, bundan sonrasını ise şöyle özetledi:
Cemaatin kendi alanındaki serbestisi devam etmeyecek. Daha fazlasını yapmak istiyorsa siyasallaşacak.
Kahraman’ın yazısı şöyle:
CEMAAT GERİ ÇEKİLİYOR
Cemaat veya Hizmet geri çekiliyor. Hoca Efendinin yaptığı son açıklama ilk büyük çarpışmadan sonra tarafların mevzilerine geri döndüğünü gösteriyorsa da hükümet kanadının çok alan ve mesafe kazandığı açık.
Zaten başından beri akıllı bir strateji izledi hükümet. Dershaneler gibi hassas bir noktaya yönelerek, Hizmetin büyüklüğünü, gücünü ve ihtirasını kamuoyuna teşhir ederek müthiş bir moral üstünlük kazandı. Cemaatin bunu göremeyerek mücadeleyi cepheden kabul etmesi ve onu bu derecede keskinleştirmesi yanlıştı kendisi bakımından, o yanlışa düştü. Şimdi hayli sarsılmış, savrulmuş ve sancılı olarak, yaralı bir biçimde geriye çekiliyor. Bundan sonrası taktik savaşları.
“PARALEL YAPI” MESELESİ DOĞRUDUR
Cemaatin, Türkiye’de, devletin dine karşı zaman zaman çok şedit tavırlar geliştirdiği dönemlerde bilhassa etkili olarak devreye girdiği ve 20. yüzyılda şu yukarıda saptadığım çerçeveyi oluşturan bir gayretin içinde olduğu belli. Üstelik bu kurum Said-i Nursi çizgisinden gelerek gayet pozitivist, hatta modernist bir anlayış içinde kalmıştır. Bilimle arasında çelişki olması bir yana onu var gücüyle savunmuştur. Sadece Fethullah Hocanın vaazlarında kullandığı kelime dağarcığı bunu anlamaya yeter.
Bizzat Başbakan tarafından dile getirilen o “paralel yapı” meselesi bu açıdan bakınca yerden göğe kadar doğrudur. Geldikleri “Anadolucu“, “milliyetçi“, zamanında “Komünizmle Savaş Derneği” ideolojisi bu kesimi açık bir şekilde milliyetçi bir pozisyonda tuttuğu ve “devlet” bu kesimin zihninde mitolojik ve Tanrısal bir mana taşıdığı için hareket devletle çatışmaktan kaçınmış, onu temellük etmeyi kendisine hizmet hedefi olarak seçmiştir. Dolayısıyla devlete yerleşecek, devlette vazife görecek kesimleri kendi ideolojik anlayışı, kavrayışı yönünde kendi kurumlarında şekillendirmek hareketin ana amacıydı.
CEMAATİN ZOR KARARI
Bundan sonrası çok açık: Cemaatin kendi alanındaki serbestisi devam etmeyecek. O da bundan daha fazlasını yapmak istiyorsa siyasallaşacak. Buna çok zor karar verecek. Hatta belki gene dikkatle kaçınacak o konumdan fakat eskisi kadar rahat olmayacağını bildiğinden bir dönemeç daha alacak.
Yaşayan görecek!