MEDYAGUNDEM.COM- SETA’dan Hatem Ete’nin Sabah gazetesi “Perspeltif” sayfasındaki yazısı, “Demokratik bir sistemde sivil toplumun siyaset, iktidar ve devletle ilişkisi nasıl olmalı?” sorusuna önemli katkıda sunacak detaylar içeriyor.
Hatem Ete meseleyi, kavramları ve perspektifi doğru noktalara çekerek cemaatin neden sorgulandığını anlattı.
Ete’nin yazısından çarpıcı bölümler şöyle:
GÜLEN CEMAATİ SİYASAL MÜHENDİSLİĞE SOYUNDU
Buradan güncel tartışmamıza, Gülen Cemaatinin siyaset, iktidar ve devletle ilişkisine geçebiliriz. Gülen Cemaati, Türkiye’deki en yaygın ve güçlü sivil toplum organizasyonlarından biridir.
Birçok alanda yürüttüğü sivil toplum faaliyetleri aracılığıyla, siyaseti ve iktidarı etkileme- denetleme potansiyeline sahiptir. Oysa son dönemlerde, Gülen Cemaati, sivil alandaki gücünü tahkim ederek siyaseti ve iktidarı denetlemek yerine, devletin stratejik kurumlarındaki mensupları üzerinden siyasal mühendisliğe soyunduğu iddiasıyla eleştirilmektedir. Başka bir deyişle, Gülen Cemaati, yürüttüğü sivil toplum faaliyetleri dolayısıyla değil, resmi-stratejik kurumlardaki nüfuzuyla siyaseti biçimlendirme ısrarı yüzünden sorgulanmaktadır. Gülen Cemaatine yönelik eleştiriler bu noktaya odaklanmaktadır.
MESELE BİR SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜNÜN SİVİL FAALİYETLERİ DEĞİL
Lafı evirip çevirmenin, tartışmayı dallandırıp budaklandırmanın bir gereği yok. Tartışmaya konu olan mesele, bir sivil toplum örgütünün sivil faaliyetleri değil, sivil alandaki güç ve meşruiyetini bürokratik örgütlenmeye tahvil etmesidir. Eleştiriler, Gülen Cemaatinin Türkiye’nin yanı sıra yüzü aşkın ülkede yürüttüğü eğitim, kültür, hizmet alanlarındaki faaliyetlerine değil, cemaat mensuplarının yargı, emniyet ve daha birçok resmi kurumdaki görevlerini cemaatin gündemi doğrultusunda yerine getirme olasılığına yöneltilmektedir. Bu çerçevede, Gülen Cemaatinden talep edilen; siyasete, iktidara ve devlete biat etmesi değil, sivil alandaki faaliyetlerini güçlendirerek siyasal topluma güç aktarması; siyasi iktidarı ve devleti, sivilliğinden aldığı meşruiyetle denetlemesidir.
GÜLEN CEMAATİ İÇİN EN GÜÇLÜ GÜVENCE BÜROKRASİDEN ÖZGÜRLEŞİP TOPLUMA YASLANMASI
Gülen Cemaatine mensup kalemler, siyasetin cemaat tarafından vesayet altına alınma teşebbüsünden başka bir anlama gelmeyen bu yönelimi, siyasal sistemin henüz demokratikleşmemiş, devlet-toplum ilişkilerinin henüz normalleşmemiş olmasıyla gerekçelendirerek meşru gö(ste)rmektedirler.
Onlara göre, devlet normalleşinceye kadar, Cemaat, yürüttüğü sivil faaliyetleri korumak-güvenceye almak üzere, bu tür bürokratik-vesayetçi faaliyetlerde yer alabilir.
Oysa biraz daha serinkanlı ve uzun vadeli bir projeksiyonla düşünüldüğünde görülecektir ki, Gülen Cemaatine en güçlü güvence, emniyet ve yargıdaki örgütlenme değil, siyasetin bürokrasiden özgürleşerek topluma yaslanması ve yapılan hizmetlerin milletin gönlündeki yeridir. Bunu oldukça basit bir mukayese ile netleştirmek mümkün:
Gülen cemaati, sivil alanda yürüttüğü ulusal veya küresel hizmetlerle anıldığında mı, yoksa siyaseti, bürokrasiyi ve iş dünyasını baskı altına alacak ‘stratejik’ bilgilere sahip olduğu iddialarıyla gündem bulduğunda mı, daha korunaklı, kalıcı ve yararlı bir hareket hüviyetini almaktadır? Bu soruya verilecek cevap, Gülen Cemaatinin istikbalini ve mâşeri vicdandaki yerini belirleyecektir.