Anasayfa / GENEL / “Çarpıt beni Ekrem yeter ki Erdoğan’a zararı dokunsun”
tuna-nuray1

“Çarpıt beni Ekrem yeter ki Erdoğan’a zararı dokunsun”

Zaman gazetesine röportaj verip, Gülen örgütü yanlısı mesajlarından sonra dün “sözlerimi çarpıttılar” diye açıklama yapan Nuray Mert, bugün Yeni Şafak yazarı Salih Tuna’nın köşesine malzeme oldu. Hem de ne malzeme… Tuna “Ablacığım sıkı örtün üşütme!” başlıklı yazısında Erdoğan nefretinden kuduran sözde aydın takımının pespaye halini gözler önüne serdi. İşte yazısı:


nuray-mert4

“ABLACIĞIMI” MANŞETE ÇEKTİLER

Dumanlı Zaman’ı kendilerine yakışan “güzel” bir yol bulmuş, bence bu yoldan devam etsinler, çok ekmek yerler.

Geçen gün, “Cemaat otoriterleşmeye dur dedi” şeklinde “ablacığımı” manşete çektiler ya, onu diyorum.

“Ablacığım” haliyle üzülmüş tabii, öyle bir şey söylememiş çünkü. Pardon, sadece üzülmekle kalmamış bir de gözlerine inanamamış, iyi mi?

Diyor ki, “Zaman gazetesinin Pazar ekinde çıkan söyleşim, ‘Cemaat otoriterleşmeye ‘dur’ dedi’ başlığıyla verilmiş. Gözlerime inanamadım!..”

“ÇARPIT BENİ EKREM, YETER Kİ ERDOĞAN’A ZARARI DOKUNSUN”

Ah benim güzel ve huysuz “ablacığım” ah!..

Dinlenmedik işadamı, gazeteci – yazar, kanaat önderi ve bürokrat bırakmayanları, delil üreterek nerdeyse donanma çökertenleri, şantaj montaj tehditle insanların hayatlarını karartanları, henüz piyasaya çıkmamış kitabı bile kovuşturanları, MS hastası yetmiş yaşında bir âlimi akıl almaz bir tezviratla içeri tıkanları mahut gazete (Dumanlı Zaman’ı) matine- suare arkalarken, dahası katkı verirken gözlerine inanıyordun da, seninle yaptıkları söyleşiye tek bir ifade “montajladılar” diye mi gözlerine inanamadın?..

Valla ne diyeyim, hiç yoktan bu da iyidir. “Çarpıt beni Ekrem, yeter ki Erdoğan’a zararı dokunsun” da diyebilirdi.

Pardon, hiçbir aydın veya hiçbir köşe yazarı hiçbir zaman “beni çarpıt” demez mi?

Ona bakarsanız, aydından köşe yazarından geçtim, hiçbir insan evladı, “Doğu’da yapılan duble yollar şiddetin altyapısını oluşturacak” da demez.

BENİM İÇİN SADECE BİR MAGAZİN FİGÜRÜ

Ama “ablacığım” demişti.

Zaten o günden sonra da benim için sadece bir “magazin figürü” haline dönüşmüştü.

Halbuki, gerek müktesebatı, gerek muhakeme yeteneği, gerek hal ve gidisi, gerek temizlik ve beslenmesi bu hallere düşmeyi hak etmiyordu.

Ama şu gözü kör olasıca gurur ve kibir, ve Sayın Erdoğan’a duyduğu şu nefret yok mu zavallıda izan, insaf, usare bırakmadı!

Sadece “ablacığım” değil tabii, vesayetçi yazarçizerlerin nerdeyse alayı bu halde.

GİTGİDE ZIVANADAN ÇIKIYORLAR!

Ulusalcısı “soyunalım” demeye başladı, solcu- demokrat ve hatta liberal bilinenleri de bir “darbe” duasına çıkmadığı kaldı.

Gitgide zıvanadan çıkıyorlar!

Bu gidişle, “Hadi darbe olmuyor, hiç değilse çözüm süreci sona ersin” diye açık seçik yazarlarsa hiç şaşmam.

HEPSİ BİRDEN ATİLLA TAŞ’A DÖNDÜ

Erdoğan nefreti yüzünden kendi aralarındaki seviye farkını da hepten yok ettiler; hepsi birden Atilla Taş’a döndü; yazık, farkında bile değiller.

O değil de, “ablacığımın” düştüğü şu hallere bakın! Havalar da soğuk, Allah vere de üşütmese!

“Cemaat”in siyasi hedef olduğu bir dönemde, bu çevrenin yayın organlarında yer almaktan kaçınmamaya özen göstermiş de “istismar” edilmiş!

Peh, peh!

Şu cilveli lakırdılara bakın hele: “Böyle bir tavır sergilediğim için istismar edilmeyi hak ettiğimi düşünmüyorum…”

Sizin anlayacağınız, “ne istediniz de vermedim; söyleşiyse söyleşi, niye çarpıtıyorsunuz” yollu isyan ediyor.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan da 17 Aralık yargı darbesi marifetiyle “dönemin başbakanı” haline getirilmek istenmesine, ailesinin yediden yetmişe kişilik katliamına uğratılmasına isyan etmişti. Bu muameleyi hak etmediğini belirtmek sadedinde de, “Ne istediler de vermedik” demiş, vesayetçi medya da mal bulmuş mağribi gibi atlamıştı hani.

DUMANLI ZAMAN’I ÇOK EKMEK YER!

Malumunuz, vesayetçi köşe yazarları da, darbeye maruz kalan “dönemin başbakanı”na, “ne verdiniz” diye lagaluga yapıp durdu.

Gelgelelim, içlerinden bir kişi çıkıp da, “peki siz ne aldınız” diye “paralelci takımına” sormadı.

Tam aksine, hepsi birden “paralelcilerin” ağızlarına verdikleri tape malzemelerini fasılasız terennüm etti.

Bu yüzden, bugünkü yazı yolculuğumuza, Dumanlı Zaman’ı bu yoldan devam etsin, çok ekmek yer diyerek başladım.

Söyleşi yapacakları diğer vesayetçilerin birçoğunun “ablacığım” gibi “istismar” edilmeye öyle karşı çıkacağını da sanmam.

“Mevzubahis Erdoğan düşmanlığıysa, gerisi teferruattır” düşüncesiyle zevk bile alabilirler.

Tıynetleri müsait.

TUNA’NIN YAZISI İÇİN TIKLAYIN

MEDYAGUNDEM

kk

KK Berberoğlu konuşmasın diye mi yürüyor?

Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna’nın “Kılıçdaroğlu’nun ‘adaleti’ Zübük’ün ‘namazı'” başlıklı yazısı şöyle: Kılıçdaroğlu adına “adalet” …

teror

Terör yanaşmalarına anladıkları dilden!

Terör örgütlerinin sözde adalet yürüyüşüne destek vermesi gerçeğini sulandırmak isteyen Milliyet yazarı Mehmet Tezkan’a anlamlı …

kemal1

“İslamcı” sokağa kurulan kumpas!

Sabah gazetesinde Salih Tuna’nın “Son kumpas da kabak gibi ortaya çıktı” başlıklı yazısı şöyle… Kılıçdaroğlu‘nun …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir