MEDYAGÜNDEM- Başrollerinde bir danışman ile bir gazetecinin yer aldığı “siyasete ayar operasyonu” bozuldu. Bir dönem Kemal Derviş’in kuyruğuna takılıp Yeni Türkiye Partisi’nden (YTP) birlikte siyasete girecek kadar eski dostlukları bulunan iki isim… Biri Vatan yazarı Ruşen Çakır, diğeri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün basın danışmanı Ahmet Sever…
Vatan’da Ruşen Çakır’a röportaj verip, “Gül’ün ikinci kez adaylığının bazı AK Partililer tarafından engellenmek istenmesi Cumhurbaşkanı’nı üzdü” diyen Sever’in açıklamaları özellikle Ak Parti cephesinde “fitne ve fesat hareketi” olarak yorumlandı.
Ruşen Çakır’ın günlerdir gerek çıktığı canlı yayınlarda, gerekse de köşesinde Ahmet Sever’in Cumhurbaşkanı Gül’ün bilgisi dahilinde konuştuğu ve böylece mesajlar verdiği yollu propagandası da çöktü…
Sever’in Gül adına konuştuğunu söyleyip yaptığı işi de “önemli gazetecilik” olarak sunmak için kanal kanal gezen Ruşen Çakır’ın “operasyonunu”, Başbakan Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı ve Ankara Milletvekjili Doç. Dr. Yalçın Akdoğan bozdu.
Akdoğan dün akşam CNN Türk’te katıldığı canlı yayında, “Ahmet Sever’in Cumhurbaşkanı ile ilişkisinin ne düzeyde olduğunu bilmiyorum ama bazı danışmanlar kraldan çok kralcı olabiliyor, durumdan vazife çıkarabiliyor” dedi.
Akdoğan, Milliyet’ten Serpil Çevikcan’a da konuştu. Akdoğan’ın sözleri gösterdi ki, Ruşen Çakır’ın Ahmet Sever üzerinden “Abdullah Gül konuşmuş gibi” davranması operasyonu başlamadan bitti, maskesi indi.
Akdoğan’ın sözlerinin yer aldığı Milliyet’teki haber şöyle:
***
Merak edilen konuların başında, Gül’ün Basın Başdanışmanının yaptığı açıklamaların da Erdoğan’ı “üzüp üzmediği” geliyor.
Gül’ün, bu kadar kritik bir konuda rahatsızlığını doğrudan Başbakan’a iletmek yerine, kırgınlığının bir şekilde medya üzerinden yansıtılması da herhalde Erdoğan cephesinde üzüntü yaratmıştır.
Dün, Başbakan Erdoğan’ın kurmay kadrosunun başında gelen isimlerden, Başdanışmanı, Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’la bu konuyu konuştum.
Çok özenli bir dil kullanan Akdoğan, bu konunun basın üzerinden tartışılmasından duyduğu rahatsızlığı sık sık vurgulama ihtiyacı duydu. Akdoğan’a, “Sayın Gül’e AK Parti tarafından mahalle baskısı yapılıyor” yorumlarını nasıl değerlendirdiğini sorduğumda yanıtı şu oldu:
‘Konuşamayacakları hiç bir konu yok’
“Herşeyden önce bu konunun iki yıl önceden gündeme getirilmesi doğru değil. Başbakanımız da Sayın Cumhurbaşkanımız da düşünüp bu konuda bir karar vermemişken, Sayın Başbakanımız açısından partinin ilgili kurullarında bu konu konuşulmamışken, onlar dışındaki isimlerin çıkıp bu konularda ikide bir açıklama yapmaları doğru değil.
‘Tayyip bey olur’ demek yada ‘Abdullah bey olacak yada olmayacak’ demek de doğru değil. Neticede bu konu; basit, birilerinin kendi kişisel keyfine, görüşüne kalmış bir konu değil. Bu konu oturulur, zamanı gelince değerlendirir. Ayrıca, Sayın Başbakanımızla Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşamayacakları hangi konu olabilir ki? Bugüne kadar milyon tane, çok ciddi, çok kritik, çok önemli konular gündeme geldi. Daha önceden cumhurbaşkanı adayı belirlendi, başbakanlar değişti, birçok önemli olay oldu. Böyle bir şey olmadı.”
‘Ulaklar üzerinden mesaj vermezler’
Akdoğan, her iki ismin de medya üzerinden mesaj vermek gibi bir yolu seçmesinin söz konusu olamayacağını da vurgularken, “Ne bunu yaparlar ne de ulaklar üzerinden toplumun algısı önünde böyle bir mesaj vermek isterler. Bu iki ismin de böyle birşeye ihtiyacı olmaz, olamaz. Onun için, bu konu üzerinden yapılan açıklamalar, tartışmalar sadece ortamı daha çok gerer ve başkalarının ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir” dedi.
‘Her ikisine de nezaketsizlik’
Akdoğan, “İki yıl önceden tartışmak yanlış diyorsunuz ama 5 ay sonra, 7 ay sonra bir şekilde gündemin en sıcak konusu olacak” dediğimde de şu yanıtı verdi:
“Elbette konuşulabilir. Ama iki yıl öncesinden bu tartışmayı yapmak şahıslara saygısızlık değil mi? Neticede iki yıl daha Sayın Cumhurbaşkanı o koltukta oturacak. Bugünden, dışarıdan böyle bir yorumda bulunmak Cumhurbaşkanı açısından da Başbakan açısından da nezaketsizlik. Ayrıca biri kişisel kanaatini söylediği zaman bunu illa birinin yaptırdığı açıklama olarak görmek de doğru değil.”
‘Aralarında hiç bir gerilim yok’
Peki, Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında, yıllar içinde başgösteren, Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesiyle tırmanan bir gerilim söz konusu mu?
Akdoğan, bu soruya da “Ben hiç öyle bir şey görmüyorum. Bu ancak birilerinin temennisi olur. İlişkilerini, yapılan açıklamalar, siyasi tartışmalar üzerinden değerlendirmek çok büyük hata” yanıtını verdi.
‘Anketlerde maksat yok’
Bir başka konu anket meselesi. Gül’ün, AK Parti tarafından yaptırılan anketlerde çok düşük oy almasına içerlediği de Sever’in açıklamalarıyla kamuoyuna yansımıştı.
Yalçın Akdoğan, akademisyen yönüyle de bu anketlerle yakından ilgileniyor, bir toplumbilimci bakışıyla yorumlar yazıyor. Anket meselesini sorduğumda şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bizde Başbakan’la ilgili anket yapılmıyor. Anket içerisinde standart sorularımız var. Konjonktüre yeni bir gündem gelirse, örneğin Türk uçağının düşürülmesi gibi; onunla ilgili birşey soruluyor. Onun dışındaki sorular standart. Soru sorulanlar, parti liderini düşünerek genellikle yanıt veriyor. Cumhurbaşkanımızın düşük çıkması, asla O’nun beğenilmediği anlamına gelmiyor. Siyasi lider kategorisinde soru sorulduğu için o nedenle düşük çıkıyor olabilir. Maksatlı bir şey olamaz?”
‘Başbakan’a güven eksilmesi yok’
Peki son anketler ne gösteriyor?
Akdoğan, “Başbakan’ın liderliği konusunda bir güven eksilmesi yok. Tartışmaya açık bir durum da yok. Son anketlerde AK Parti yüzde 53 bandında görülüyor. Birçok olay oluyor bitiyor. Bunun AK Parti’nin oy oranına yada Başbakanımızın güvenilirliğine olumsuz bir etkisi yok” diyor.
***
medyagundem.com