Bugün AKP’yi eleştirme günüm
Bundan kelli AK Parti’yi acımasızca eleştireceğim. Kararım kesin ve katidir, kimse beni yolumdan çeviremez.
Lakin her zaman değil, yazı günlerimin herhangi birinde.
Malumunuz bu köşede Pazartesi, Salı, Çarşamba ve Cumartesi olmak üzere haftada 4 gün yazıyorum.
İşte bu günlerden biri benim ‘AK Parti’yi eleştiri günüm’ olacak.
Hangi gün olduğunu peşinen söylememin imkânı yok. Saha ve gündem koşullarına bakacağız; uygun bir günü saptayacağız.
Aslında hangi gün olacağının o kadar da önemi yok. Büyük Türk düşünürü Etekli Yakup’un dediği gibi ‘Her gün önemlidir.’
Hayır, şaka yapmıyorum. Zaten şaka yapmaktan pek hazzetmem.
Ciddi olduğum, başlığa çektiğim ‘AKP’ ifadesinden de belli değil mi?
‘Başlığın tek satır olması için AKP yazdım’ şeklindeki Taha Akyol tarzı hicivlerle de işim olmaz.
Üstelik hiciv yapmaktan da hiç hoşlanmam.
Ciddiyim ve ciddi insanları da çok severim. Sayın Kılıçdaroğlu’nu biraz da bunun için seviyorum.
Aman ha bu sadece bir örnekti; ‘Bizi kandırdı, AKP’den girdi Kılıçdaroğlu’ndan çıktı’ diye şappadak dellenmeyin.
Evet, AKP’yi eleştireceğim ama siz değerli ‘candaş okurlarımın’ da yardımını rica edeceğim.
‘Niçin AKP’yi hiç eleştirmiyorsun’ ifadesiyle başlayıp küfürle nihayete erdirdiğiniz o nezih maillerinizle olmaz ama!
‘Bakıyorum bugün de fikir yazısı yazmamış, ona buna çakmışsınız’ dedikten sonra, Yılmaz Özdil’in yazılarına link vermek korkarım hiçbir işe yaramaz.
Çünkü ne kadar uğraşsam da onun gibi her yazısıyla bir Schopenhauer veya bir Wittgenstein etkisi bırakamam.
Her şeyden evvel apostrofu onun kadar maharetle kullanmam mümkün değil.
‘Akdeniz’den ‘Ak’, ‘Şekerleme’den ‘Şeker’, ‘Toplum’dan ‘Top’, ‘Mayasıl’dan ‘Maya’ üretmek de her faninin harcı değil tabii.
Uzun lafın kısası, fikir ve düşüncelerinizi bekliyorum.
Diyelim ki o gün AK Parti’yi eleştirecek bir şey bulamadınız. Korkmayın ben varım; bir şeyler bulup buluşturur sizi AKP eleştirisinden mahrum bırakmam.
Bu köşeciği dolduracak malzeme yoksa, ‘Hani Ramazan’dan evvel beyaz ekmeğe son verilecek, sağlıklı beslenmeye geçilecekti; n’oldu, fırıncılara sözünüz geçmedi mi?!’ yollu ‘notlar’ dercederim.
Hiçbir şey bulamazsam AKP’yi çatır çatır eleştiren o çok beğendiğiniz köşe yazarlarından ‘iktibas’ ederim.
‘Bu AKP ülkeyi uçuruma sürüklüyor’ derim; ‘Kürtleri katletmek için duble otoyol yapıyorlar’ derim; ‘Bunların TOKİ’leri çocuklarımızı sellerde boğuyor’ derim, ’20 milyon Kürt’ü hapishaneye koyacaklar’ derim.
Dilin kemiği yok ya derim bir şeyler. Merak etmeyin, söz verdim bir kere, asla AKP eleştirilerini ıskalamam.
İmdi, müsaade ederseniz, Kılıçdaroğlu’yla dünden kalan bir hesabım vardı onu keseyim.
‘O bombanın pimi kasıttan çekilmiştir..’ demişti de, ‘Ana muhalefet partisi lideri olan bir insan evladı, o korkunç faciada çocuklarını kaybeden ailelerin dramını hiç düşünmeden böyle sorumsuzca bir iddia ortaya atabilir mi?’ diye sormuştum.
Bununla da kalmamış, ‘Nerden biliyorsun kasıt olduğunu?’ diyerek nevi şahsına münhasır kaynaklarını hatırlatmıştım.
Bütün bunları ‘yandaşlığıma’ vermiştiniz hani.
CHP eski Genel Sekreteri Tarhan Erdem de mi ‘yandaş’ bakınız ne demiş: ‘Bir siyaset adamı bu konuda bir şey biliyorsa gider Başbakan’a duyurur, Savunma Bakanı’na duyurur. Bundan bir siyasi sonuç çıkarmak istemez. Bu tip meseleler siyasi mesele için konuşulmaz. Kılıçdaroğlu’nun söyledikleri siyaset değil çünkü. 25 kişinin ölümüyle sonuçlanmış bir patlama karşısında bu sabotajdı diye konuşulacak bir laf değil…’
Muhalefete meze yapılacak bir konu değildir bu derken biz de bunu kastetmiştik işte.
Tarhan Erdem’in ‘Sabotaj olsa hükümetin kaybı ne, değilse kaybı ne..’ sorusundan mülhem şuncağızı da sormayı ihmal etmeyelim:
Sayın Kılıçdaroğlu bu kadar yırtındığına göre, ‘sabotaj olsa bundan kazancı ne?’
SALİH TUNA/YENİ ŞAFAK
