Bediüzzaman Said-i Nursi’nin talebeleri Abdullah Yeğin, Mehmet Fırıncı ve Abdülkadir Badıllı, AA muhabirinin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
Abdullah Yeğin, “Risale-i Nur’a iyi sarılmanın Türkiye’nin geleceğini garanti altına alabileceğini” söyledi.
Hükümetin dine sarılmasına çok iyi baktıklarını, hükümete dua ettiklerini belirten Yeğin, hükümetin icraatları sayesinde İslam aleminde de Türkiye’nin sevilmeye başladığını anlattı.
“Nereye gitsek ‘Türkiyeli’ dediğimiz zaman bırakmak istemiyorlar” diyen Yeğin, Türkiye’nin her tarafında Kur’an kursu açılması, hükümetin dine ehemmiyet vermesi, Kur’an kursları açmasının herkesin hoşuna gittiğini kaydetti.
Bunların aleyhinde bulunmanın, milletin aleyhinde bulunmak anlamına geleceğini vurgulayan Yeğin, şöyle devam etti:
“Millet ne ile tatmin olacak? İslamiyet’ten başta dünyada ve ahirette bizi tatmin edecek ne var? Bir insan 5 vakit namazını kılar ve doğruluktan ayrılmazsa dünyada bütün çalışmaları ibadet sayılıyor. Böyle bir dini terk edemeyiz ve böyle bir dine kıymet vermemiz hükümetçe de milletçe de şart. Bir insan ebedi hayatını kazanamazsa bu dünyada padişah olsun fanidir, muvakkattir. Bu dünya mühim değil, esas ahiret mühimdir. Kur’an-ı Kerim’de 1000 ayet hep ahiretten bahsediyor. ‘Bizi millet yapan, İslamiyet’tir. Akıl, kuran ve imandır’ diyor. İslam’a çok sarılmamız lazım. Bundan vazgeçilmez. Menderes beyanat verdi. ‘Bu millet Müslüman’dır ve Müslüman kalacaktır. İslamiyet’in bütün icapları yerine getirilecektir.’ Üstadımız şunu söylüyor; ‘Avrupa ve ABD’de komünizm, dinsizlik var madem ki, anarşi var, anarşiden kurtulmanın tek çaresi İslamiyet’e sarılmaktır.’ İslamiyet’e sarılmazsak dünyamız da ahiretimiz de perişan olur. Milleti iman bakımından uyandırmak lazım, menfaat için değil, Allah rızası için çalışmak lazım.”
Bediüzzaman Said-i Nursi’nin, Demokrat Parti’ye destek verdiğini, “Halk Partisi iktidara gelirse, dinsizlik hakim olur” dediğini anlatan Yeğin, Bediüzzaman’ın bir yazısından şu bölümü okudu:
“Demokratlar düşse Halk Partisi veya Millet Partisi iktidara gelecek. Halk Partisi iktidara gelecek olursa komünist kuvveti aynı partinin altında bu vatana hakim olacaktır. Halbuki bir Müslüman katiyen komünist olamaz. Müslümanlık ona kafi gelmediyse anarşist olur. Bunun için vatanımıza dehşetli bir tehlike teşkil eden bu partinin iktidara gelmemesi için demokratları, Kur’an, vatan ve İslamiyet namına muhafazaya çalışıyorum.”
Bir soru üzerine Yeğin, “Hükümete muhalefet edenler haksızdır. O iş, ecnebilerin, daha ziyade İslami birlik beraberliği istemeyenlerin zoruyla oluyor. Bunu istemeyenler hakiki Müslüman değildir, menfaatçidir” dedi.
Yeğin, hatasız bir hükümetin olamayacağını vurgulayarak, “Mutlaka bazı hataları olur. Ama ekseriyeti iyiyse İslamiyet’e hadim ise desteklememiz lazım. Müslüman Müslüman’ın aleyhinde olmamalı” dedi.
“Bu arkadaşlar katiyen bu işten vazgeçsin”
Nursi’nin diğer talebesi Mehmet Fırıncı, Bediüzzaman’ın devlet ricaline daima tavsiyelerde bulunduğunu dile getirerek, “Üstad, ‘Siz oradan kalkın ben oraya oturayım, bunu yapayım’ katiyen dememiş. Daima tavsiyede bulunmuş. ‘Siz orada oturun, bunları böyle güzel yapın’ demiştir. Yardımcı olmak tarzında… İslam ulemasının da bütün hepsi, hatta İmam-ı Azam hazretleri devlette vazifeyi kabul etmemek için hapiste ölmüş” diye konuştu.
İslam hizmetleriyle meşgul olanların gayeleri ve çalışmalarının Allah rızası için, insanların imanına hizmet etmek olduğunu kaydeden Fırıncı, şunları söyledi:
“Herhangi dünyevi bir koltuk elde edeyim, şu olsun, bu olsun katiyen düşünülmez. Düşünülürse bu din hizmeti olmaz. Hz. Üstad’tan aldığımız ders budur. Böyle bir şeye alet etmek çok yanlış olur. Böyle bir tasavvurda ve teşebbüste bulunan kardeşler varsa bundan vazgeçsinler. Üstadımız bazı fıkhi meseleleri sorarlar. Mesela, Manisa’dan bir arazi meselesi. ‘Oranın müftüsüne sorun’ diyor. Risale-i Nur’un Diyanet’in neşretmesini istemesinin nedeni de Diyanet’in elinde Risale-i Nur gibi bir hakikatler manzumesi olsun ve bütün dünyaya onunla hakkaniyetini ibraz etsin.”
Hükümete muhalefet etmek için bir izah bulamadığını anlatan Fırıncı, “Durup dururken bir Müslüman böyle bir idareye karşı nasıl böyle tavır içine girebilir? Bunun manasını bulamıyoruz. Bu arkadaşlar katiyen bu işten vazgeçsin. Ben artık o gazeteleri, televizyonları bir dakika bile takip etmiyorum. Biz de töhmet altında kaldık. Bu töhmetten bizim de kurtulmamız lazım. Biz böyle bir şeyi kabul etmiyoruz. Hizmetimize devam ediyoruz. 60-70 sene evvel nasıl başladıysak aynen öyle devam ediyoruz. Onlar bu yanlışlıktan vazgeçsin” şeklinde konuştu.
“Vatandaşlar oy kullanmalı”
Nursi’nin talebelerinden Abdulkadir Badıllı ise Bediüzzaman’ın “siyasetsizlikten” maksadının “tarafgirlik yapmamak”, “bütün bütün kendini bir partiye endekslememek” olduğunu vurguladı.
Vatandaşların oy kullanması gerektiğini dile getiren Badıllı, şu bilgileri verdi:
“Üstad, 1957 seçiminde ekim ayında gidiyor sandık başına ‘Benim oyumun bir kıymeti var’ deyip açıkça demokratlara veriyor. Onun için bu siyaset değil, Türkiye’ye olan borcunu eda ediyor. Siyasetsizlik, hiç sandık başına gitmemek değil. Türkiye’de bir Kürtçülük, bir de Türkçülük adına bir parti kurulmuş. Bu Türkçülük adına kurulan parti, Kürtçülüğü doğurdu maalesef. Böyle olmaması lazım. BDP’liler geldi, ‘Biz sizinle görüşmek istiyoruz.’ Dedim ki, ‘Bakınız, ben oyumu Kürt’e Arap’a vermiyorum, ben oyumu Türkiye’ye ve Urfa’ya veriyorum.’ Bunun dışında bütün nur talebeleri böyle dedi. ‘Şu daha güçlü’ diye oy vermiyoruz. Üstadımız Ankara’daki son dersinde ‘Bir parti az müsaadekarsa ona zararınız dokunmasın. Faydanız dokunsun. Eskiden CHP’nin yaptığı bütün fena suçlarını yüzde 5’ine veriyorum. Diğerleri sadece tabiidir, ona kaptırmışlardır. Başta olan partinin az faydası ya da az bir zararı dokunuyorsa biz buna karşı gelmeyelim.’ Nur talebelerinin oyu, fikri, siyaseti de budur.
Bugünkü parti ve Başbakan düşse ne olacak. Üstad’ın dediği gibi CHP gelecek. CHP geldi mi o dindarların işine gelir mi? Bir insanın günahı ile hayrı ayrı ayrı kefelere konur. Örneğin, Osmanlı padişahlarından biri oğlunu öldürmüş ama bunun yanında 100 cami, 100 medrese yapmış, binlerce alim yetiştirmiş. Bu hayırla o hayrı yan yana koyduğumuzda elbette hayırlarını tercih edeceğiz. Hükümetin bazı kusurları olabilir ama bu kusurlar onun yaptıkları iyiliklerin yanında sıfır kalır.”
“Kürdi’yi kendisi silip Nursi yapmış”
Badıllı, Risale-i Nur kitaplarındaki “Kürt” kelimesinin silinmesi iddiaları üzerine, bunun cehaletten söylendiğini ifade etti. Badıllı şöyle konuştu:
“Bende Münazarat Risalesi var. Berlin’de yaşayan Abdülmuhsin Alev isimli bir kişiden Divan-ı Harb-i Örfi, Divan-i Said-i Kurdi kitaplarını aldık. Üstad kendi kalemiyle ne kadar ‘Kürdi’ varsa hepsini silmiş ‘Nursi’ yapmış. Kürdistan’ı silmiş Vilayet-i Şarkiye yapmış. Bir yerde değil belki on, yüz yerde yapmış. Bu fikirde olanlara bunu gösteriyorum. Üstadı seviyorsanız bu budur, ama kendi kafanıza hareket ediyorsanız, siz bilirsiniz. Üstadımız dışında hiç kimsenin haddi yoktur ki Risale-i Nur’u değiştirsin. Maalesef bu cemaat dedikleri, bu Amerikalı, onun dışında kimse bu işi yapmıyor. Ya Üstad emretmiş talebeleri yapmış ya da Üstad kendi kalemiyle yapmış. Ben de ispatı var. Herkese ilan ediyorum, gelsinler baksınlar.”