İhracat patladı, ‘Yerleşik Düzen Medyası’ kör oldu
Türkiye’nin en küçük bir bocalamasında ortalığı ayağa kaldırıp “olmayanı-varmış” tadında ortaya koyan medyamızın bir bölümünün ekonomi sayfalarına bakıyorum. Tabiri caizse; TIK YOK ! Kimi “Türkiye nasıl yıkılacak” derdinde, kimi de işine gelmeyen TANAP projesine “nasıl çakarımın” peşinde. İşte kendini “merkez medya” ilan edip, gündem oluşturduğunu iddia eden 3 ayrı “holding gazetelerinin” hali !
Sevgili dostlar, gelişmeler birilerinin işine gelmediği işin “görünmez” olsa da gerçek SAKLANAMAZ ! Gelinen nokta çok açık ve net: Türkiye’nin ihracatı Avrupa’da yaşanan ağır krize rağmen % 20.3’lük artışla 8 ayın en iyisinde, dış açık ise düşüyor ! Şimdi soralım; bu nasıl oluyor ? Aslında büyük bir sır yok ortada. Doğru yönetim ve krize göre önlem alarak “hedefi kaydırmak” işin püf noktası. Daha açık ifadesiyle; Türkiye’nin ihracat denkleminin bileşenleri değişip eksen DOĞU’ya kaydırılınca, Avrupa’nın payında yaklaşık % 10’luk bir düşüş gerçekleşti ve Türkiye “alım gücü düşen” Avrupa ülkeleri yerine “alım gücü yükselen” doğu komşularınamal satmayı seçti. Buna en güzel örnek İran…İran’a yapılan ihracat yıllık bazda yüzde 500’ü geçerken, İran-Irak-Rusya toplamı çok önemli bir noktaya geldi. Sevgili dostlar, 1946 sonrası üstümüze oynanan oyun çok açıktı; Doğu ile ilişkini kes, komşularınla asla ilişki kurma, ticaret yapma sadece Batılı merkezlerden borçlan ! Oyunu perdelemek için buldukları- kurdukları düzenek de aynen şöyleydi; sakın onlara bulaşma sana irtica ve bölücülük bulaşır ! Hastalığa, bunu bize dayatan hasta kafalara ve düştüğümüz tuzağa bakın ! Bugün gelinen noktada özellikle gerçekleşen ekonomik mucizede bu detay çok önemli; biz bugünlere son 10 yılda bu oyunu bozarak, perdeleri-kalıpları yıkarak geldik. Yeni bir anlayış, yeni bir dinamik ve yeni bir Türkiye var !
Sonuç : Bu yazıyı okuyan bazı “yerleşik düzen borazanları” şöyle diyebilirler; ihracat tamam ama ithalat da artıyor”…YALAN, DOĞRUSU; ihracat artarken ithalat düşüyor…Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı mayıs ayı dış ticaret verilerine göre ithalattaki artış ise yüzde 3.1’le sınırlı kalarak, 21.7 milyar dolar oldu. Dış ticaret açığında 7 aydır devam eden düşüş de sürdü ve yüzde 15.5 azalan dış ticaret açığı 10.1 milyar dolardan 8.5 milyar dolara indi…Uzun lafın kısası; olan biten çok açık, Avrupa saplantısından kurtulup, “batan Avrupa yerine” çevresine bakmayı öğrenen Türkiye “mucize” yaratıyor !
Son söz : Tablo değişirken bazıları hala “cari açık-artan ithalat” masalı anlatmaya ve gerçekleri gölgelemeye devam ediyorlar ! Tek bir dertleri var; ortam bozulursa, bulanık suda balık avlamaları-ceplerini doldurmaları daha kolay ! Türkiye’nin ekonomik gerçeğini-değişimini ve sonucu lütfen “birileri görmese-göstermese de” sizler sorgulayın ve geleceğe yönelik olumsuz senaryolara asla aldırmayın. Türkiye 2023’e kadar dünyanın sayılı ekonomik güçlerinden biri olacak ve bu büyümeden “yerleşik düzen” değil Türk halkı fazlasıyla rızkını alacak !
Türkiye’yi ve ekonomisini sorgularken…
Baslığa sığmadığı için yeniden yazacağım; Türkiye’nin nereden nereye geldiğini ve özellikle ekonomisini sorgularken bazı detayları hatırlamakta yarar var… Binlerce yıldır verdiğimiz bir kavganın son dönemecindeyiz ve önceki yazılarımda da sürekli altını çizdiğim şu gerçekleri lütfen unutmayalım;
1-Bu topraklarda “varolma” kavgamızın en az 2000 yıllık olduğunu ve 1071’den de önce “BURADA” olduğumuzu…
2- Abdülhamid’in “Filistin topraklarını” Siyonistlerin taleplerine uygun olarak vermemesi sonucu Enver’in nasıl parladığını-parlatıldığını…
3- Çanakkale’de yüz binlerce “okumuş gencin” şehit olmasının ülkenin “düşünce yapısını” çökertip nasıl yeniden yoğrulabilir hale getirdiğini…
4- Kurtuluş Savaşı’nın, daha doğrusu “Onlar ve Biz” arasındaki savaşın asla bitmediğini…
5- Turgut Özal’ın “eceliyle” ölmediğini…
6- Fatih Sultan Mehmed’den bugüne “BİZ’i genleştirmek isteyen” her liderimizin yanındakilerin ihaneti sonucu mutlaka “canını aldıklarını”!
7- Fatih’in, “zehirlenmese” Roma ve Vatikan’ı almak için yola çıktığını…
8- 1960, 1980 ve diğer “darbelerin” içerideki “dış odakların uzantıları” tarafından planlandığını…
9- Avrupa Birliği üyelik sürecinin tamamen “uydurma” olduğunu ve Türklerin “Avrupa kıtasından atılma” savaşının hâlâ devam ettiğini…
10- ASELSAN’da görevli “intihar ettiği öne sürülen” mühendislerin “milli yazılım projesinde görevli olduğunu”…
11- Bizans’ın topraklarının alındığını ama “hâlâ bitirilemediğini”, uzantılarının “Türkiye Cumhuriyeti” içinde devam ettiğini…
12- “Finansal Ergenekon” ve diğer yapıların devlete kafa tutacak güce dönem dönem eriştiğini ve hükümetleri düşürdüğünü…
13- 2001 krizinin neden, nasıl, kimler tarafından tezgâhlandığını ve Derviş’in Türkiye’ye gönderileceğini 1999 yılından itibaren bildiğini…
14- Türkiye’yi krize sokan IMF Başkan Yardımcısı Stanley Fischer’ın sonrasında İsrail Merkez Bankası Başkanı olduğunu…
15- Türkiye’nin artık ORTADOĞU VE ORTA ASYA’daki yeni denklemin en güçlü BİLEŞENİ olduğunu…
16- HER ŞEYE RAĞMEN Türk Devleti’nin güçlü olduğunu ve geçmişte zaman zaman “içeriden hatta en tepeden ele geçirilmesine” rağmen özellikle 2005 sonrası attığı adımlarla bugünlere geldiğini ve 1600’den bugüne “bu toprakların” en parlak dönemlerinden birini yaşadığını…
Sonuç : Geldiğimiz noktaya kolay gelmedik ! Değerini bilelim ve elde ettiklerimize sahip çıkalım !
YİĞİT BULUT/STAR