“Can Dündar’ın kankası Enis Berberoğlu ispiyoncu mu darbeci mi?” başlıklı yazısında bugün Yeni Şafak yazarı Bülent Orakoğlu, Enis Berberoğlu’nun 28 Şubat darbe sürecindeki rolünü kişisel tanıklığıyla anlattı. İşte yazısı…
Casusluk sanığı Can Dündar, Cumhuriyet Gazetesi’nde manşete taşıdığı MİT TIR’larına ilişkin yasaklanmış görüntüleri ”Tutuklandık” adlı kitabında solcu bir milletvekili dostunun getirdiğini açıklamıştı. Bazı gazete haberlerinde ise bu CHP milletvekilinin Enis Berberoğlu olduğu iddiaları yer almıştı. Bu gazetelere göre casusluk olayını soruşturan savcılık Dündar’ın kitabında açıkladığı dolaylı itirafı sonrasında, 27 Mayıs’taki HTS kayıtlarını incelemeye almıştı. İnceleme sonucu Dündar’ın 27 Mayıs 2015 günü öğleden sonra 14:32’de CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’yla görüştüğü ortaya çıkmıştı. Berberoğlu’nun telefonunun Cumhuriyet Gazetesi’nin Şişli’deki binasına çok yakın bir noktadan sinyal verdiği tespit edilirken, Dündar’ın telefonunun da Berberoğlu’na çok yakın bir noktadan sinyal verdiği kısaca HTS kayıtlarının uyuşması soruşturmacılar tarafından şüpheli bulunmuştu.
Adli makamlarca Enis Berberoğlu hakkında ”casusluk” suçlaması ile fezleke hazırlandığı FETÖ ile irtibatı konusunun da titizlikle incelendiği yönünde medyada çeşitli iddialar ortaya atılmaya devam ediyor. CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hakkındaki iddialarla ilgili Meclis’te açıklama yaptı. Berberoğlu,” Siyasetçi ve eski gazeteci sıfatıyla bu haberin tüm sorumluluğunu üstlenmeye hazırım. Çünkü, bu öyle bir haber ki doğruluğunu kimse tartışmıyor amma velakin, suç üretilmeye çalışılıyor. O tarihte CHP’nin medyadan sorumlu genel başkan yardımcısıydım. Herhangi bir televizyoncu, gazeteci ile görüşmemden doğal ne olabilir” demişti.
BERBEROĞLU’NUN 28 ŞUBAT DARBESİNDEKİ TETİKÇİLİĞİ
Olay Cumhuriyet Savcıları tarafından büyük bir özenle araştırılıyor. Ak–kara ve gerçekler bu araştırmalar sonrasında ortaya çıkacak. Olayı ilk duyduğumda ne yalan söyleyeyim ilk aklıma gelen ”su testisi su yolunda kırılır” atasözü olmuştu. 28 Şubat Darbe Süreci’nin en kara ve acı günlerinin yaşandığı bir tarihte Emniyet İstihbarat Dairesi’nde göreve başladığım günden yalnızca 7 gün sonra Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Enis Berberoğlu, 17.03.1997 tarihli yazısında ”Askere meydan okuyan polis şefini tanıyalım’‘ başlığı ile kaleme aldığı yazıda şeref ve haysiyet cellatlığı yaparak’ ‘tetikçi gazeteciliğin” somut bir örneğini sunarak hakkımda bazı iftiralarda bulunmuştu.
İftiralardan biri Emniyet Teşkilatı’nda ”Çelik Yelek ” lakaplı Başkomiser Hüseyin Gülşen ile birlikte İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olarak bazı usulsüz ve hukuksuz işler yaptığımız ve bunun sonucunda Giresun’a sürgün gönderildiğim iddiasıydı. Adı geçen Başkomiser, Gülşen ile meslek hayatımda hiçbir şekilde birlikte görev yapmadığım, İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü görevinden terfian Giresun Baş Müdürlüğü’ne atandığıma yönelik açıklamalarım darbenin karanlık ortamında gözleri kör kulakları sağır darbe sever medya tarafından ciddiye bile alınmamıştı.
2’nci iftira ise, kritik MGK toplantısından 2 gün önce “Askerin darbe yapabilmesi için 167000 kişilik polis gücünün de desteği alınması gerekli. Bu nedenle asker darbe yapamaz” minvalindeki sözün benim tarafından söylendiği iddiasıydı. Köşe yazısında ”Polis ile askerin savaşacağına inanan bir dangalağı 4 bin istihbaratçının başına getirirler mi hiç. O vatan haini polisin Orakoğlu olması mümkün değil. Zaten Genelkurmay bu polisin kimliğini tespit ederse savcılığa suç duyurusunda bulunacak. Refahyol’u ülkesinden çok seven o malum polisin işi çok zor, çok” denmişti.
Enis Berberoğlu 14.07. 1997 tarihinde yazdığı ikinci köşe yazısında ise ”Askere Meydan Okuyan Polis Şefi İçin İhbar” başlıklı köşe yazısında; Genelkurmay’ın ısrarı üzerine meçhul polis şefi hakkında İçişleri Bakanlığı müfettişleri soruşturma açtı. Yazımızla ilgili olarak ifademize başvurdular. Haber kaynağını açıkladığımız için suç duyurusunda bulundular” şeklinde iftiralarına devam etmişti. Enis Berberoğlu 28 Şubat Süreci’nde, darbecilere hizmet etmeyi vatan sevgisi ile eş değer tutan darbeci kimliği dolayısıyla başka darbe süreçlerinde kullanılmak için mi, yoksa 28 Şubat’ın sivil ayaklarına yönelik bir operasyondan korunmak amacıyla mı milletvekili yapıldığı arka planı ile birlikte er geç ortaya çıkacak.
28 ŞUBAT DARBESİNDE ÜLKESİNE İHANET ETTİĞİ İÇİN AYDIN DOĞAN TARAFINDAN ÖNEMLİ GÖREVLERE GETİRİLMİŞ ENİS BERBEROĞLU
Allah’ın sopası yok ama ilahi adaleti var. 28 Şubat Süreci’nde darbeciler ile işbirliği içinde hareket eden Berberoğlu ”casus’ iddiasıyla yargılanan Can Dündar’a yasaklanmış görüntüleri servis etmekle suçlanıyor. Özellikle bu suçlamalardan hayli memnun görünüyor. Kahramanlık taslayarak, güya siyasetçi ve eski gazeteci sıfatıyla bu haberin tüm sorumluluğunu üstlenmeye hazır olduğunu deklare ediyor. Etik gazetecilik kurallarını göz ardı ederek, kendi yarattığı haber kaynağını dahi 28 Şubat darbecilerine yaranmak için gönüllü olarak açıklayan, Can Dündar’ın kankası Berberoğlu bu durumda ispiyoncu mu, darbeci mi? Yoksa’Casus” mu oluyor. Elbette hayır. Ancak Enis Berberoğlu Doğan medyası yetkililerince, 28 Şubat’ta ülkesine ihanet ederek, darbeci askerlerin yanında yer aldığı için holding içinde önemli görevlere atanmış tecrübeli bir gazeteci. Bu tecrübelerinden!!! CHP ve özellikle TBMM’nin yararlanması için milletvekili yapıldığı gerçeği de çok açık bir duruma işaret ediyor.
Enis Berberoğlu ve tarafımıza kurulan kumpasta kullandığı haber kaynağı olarak açıkladığı Doğan Medyası gazetecilerinden, Hakan Akpınar’a Deşifre isimli kitabımın 111. sayfasında günümüze kadar cevabını alamadığım şu çağrıyı yapmıştım. ”Askere meydan okuyan polis şefinin Bülent Orakoğlu olduğu iftirası ve iddiası ispatlanmalıdır. Aksi takdirde bu kişilerin hakaretleri ve iftiraları döner, yine kendilerini bulur. Bu kişilerin haysiyetsizce ve dangalakça bazı güç odaklarına hizmet ettikleri şüphesi ve gazetecilik anlayışları tüm kamuoyu önünde tartışılır ve sorgulanır.” İnşallah.
(BÜLENT ORAKOĞLU/YENİ ŞAFAK)