MEDYAGÜNDEM- Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan, bugün “Ama Gezi ruhu bu değil” başlıklı yazısında Gezi ruhunun aslında ne olduğunu gözler önüne serdi.
Kaplan’ın yazısından bölümler şöyle:
(…)
Selimiye Kışlası önünde ‘En büyük asker, bizim asker’ sloganları atılır.
Ama Gezi ruhu bu değil.
‘Yeşil Gazete’ gibi sosyal medya adreslerinden ‘Asker gaz maskesi dağıtıyor. Ordu-halk el ele’ mesajları atılır.
Ama Gezi ruhu bu değil.
‘Harbiye Orduevi, sığınmak isteyenlere kapılarını açtı’ yalan haberleri dolaştırılır.
Ama Gezi ruhu bu değil.
Ve tüm bunlar, Başbakanlık Ofisi’nin ve Başbakan’ın Keçiören’deki evinin basılmak istendiği geceyle eş zamanlı gerçekleşir.
Ama Gezi ruhu bu değil.
‘Atatürk ölmedi, AKM’nin üzerinden bize bakıyor.’
Ama Gezi ruhu bu değil.
Başörtülü bir kadın, bebeğiyle beraber saldırıya uğrar; hatta üzerine işenir. Mağdureye karşı herkes yargıç kesilip ‘Kanıtın nerde, MOBESE kaydını göster’ diye tutturur.
Ama Gezi ruhu bu değil.
Hüsamettin Cindoruk’tan Zekeriya Beyaz’a, Osman Pamukoğlu’ndan Kemâl Alemdaroğlu’na kadar tüm eski rejim kalıntıları Gezi’yi ziyaret edip övgüler düzmekte yarışır.
Ama Gezi ruhu bu değil.
Taksim Cumhuriyet Galerisi’ndeki ‘Şehir ve Özgürlük’ başlıklı sergi basılır, güvenlikçiler dövülür, eserler tahrip edilir.
Ama Gezi ruhu bu değil.
‘Atatürk’ün huzurunda durdum, aklımda ‘Ey Türk Gençliği’…’
Ama Gezi ruhu bu değil.
Kızılkayalar’a kalpaklı Atatürk resimleri asılır; yetmez, dükkân tahrip edilir.
Ama Gezi ruhu bu değil.
Sadece bir hafta içerisinde anneme, halama, kız kardeşime, kuzenime, arkadaşıma, arkadaşımın kız kardeşine, arkadaşımın kuzenine ve bana başörtülü olduğumuz için sözlü sataşmalarda bulunulur.
Ama Gezi ruhu bu değil.
28 Şubat günlerinde olduğu gibi, başörtülü kadınlar birbirlerine çok gerekmedikçe sokağa çıkmamayı tavsiye ederler.
Ama Gezi ruhu bu değil.
Mahallesinde ‘Mustafa Kemâl’in askerleri’nin yoğun olduğunu gören arkadaşım ailesine dışarda Kürtçe konuşmamalarını tembihler.
Ama Gezi ruhu bu değil.
MADO’nun birkaç şubesine, içinde müşteriler olmasına rağmen taşlarla saldırılır.
Ama Gezi ruhu bu değil.
Taksim’den Bağdat Caddesi’ne kadar pek çok yerdeki müessese, aynı karanlık 6-7 Eylül’ün günlerinde olduğu gibi, dükkânlarını bayraklarla donatarak korumaya çalışır.
Ama Gezi ruhu bu değil.
Başbakan Erdoğan’ın kendisine, kızına, eşine ve hatta rahmetli annesine küfür yağdırılır.
Ama Gezi ruhu bu değil.
Halk TV’den çözüm sürecinin bittiği ilan edilir.
Ama Gezi ruhu bu değil.
Kanyon’daki bir mekân basılır, sloganlar eşliğinde müşterileri kovarlar. Yemeğini yemeye çalışan bir kişi kalır. Onun da başına dikilip, canından bezdirene kadar protesto ederler.
Ama Gezi ruhu bu değil.
Taksim İstiklâl’de ‘yeryüzü iftarı’ açanları alkışlayanlar, Taksim’deki belediye iftar çadırına gidenleri yuhalar, ‘yandaş’ diye aşağılar.
Ama Gezi ruhu bu değil.
(…)