Şükür Bayramı
Bu bayram “şeker bayramı” değil, şükür bayramıdır. Arapça’da adı “îdu’l-fıtr”dır. Fıtr, yarmak, başlamak, yaratmak, orucu açmak gibi manaları olan “fa-ta-ra” kökünden geliyor. Türkçe’deki “fitre” de bu kelimenin biraz inceltilmişidir.
Niçin bu bayram bir şükür bayramıdır?
Çünkü bu bayramın iki sebebi, manası, vesilesi vardır: 1. İnsan olarak yaratılmış olmak, 2. Ramazan’ı oruç ibadeti başta olmak üzere çeşitli ibadetlerle geçirmeye muvaffak olmak. İşte bu iki büyük nimet, ilâhî lutuf şükrü, teşekkürü gerektiriyor; seviniyoruz, şükrediyoruz, şükür bayramı yapıyoruz.
Allah, kendini bilecek, sevecek ve kulluk edecek bir varlık yaratmayı murad etmiş ve insanı yaratmıştır. Şu halde yaratılış hikmeti Allah’ı bilmek, sevmek ve yalnız O’na kulluk etmektir.
Allah’ı nasıl bilecek, nasıl sevecek ve nasıl kulluk edeceğiz?
Bu sorunun cevabı “aklımızla” olamaz; çünkü o, tek başına bunu başaracak kabiliyette değildir.
Cevap: Aklımıza (insan olarak bütün kabiliyetlerimize) hitab eden vahiy ve bu vahyi doğru anlayan, Allah rızasına uygun olarak yaşayan “Allah Sevgilisi”nin rehberliği ile.
Kur’an’ın açık ifadesiyle O (s.a.) sevgi rehberidir; Allah’ı sevmek ve Allah tarafından sevilmek isteyenler, “Allah’ın sevdim dediği ve ona uyun ki sizi seveyim” buyurduğu rehberin izinden gideceklerdir.
O rehber bize –mealen- diyor ki, “Farzlar ve nafilelerle kul Allah’a yaklaşır, öyle ki, sonunda beşeri (mecazi) varlığını, ilâhî-hakiki varlığa teslim eder, varlığında O tasarrufta bulunur.
Bir Ramazan boyu farz ve nafile ibadetlerle –inşaallah- O’na daha yakın olduk, Sevgilisine tabi olarak O’nun sevgisine mazhar olduk; işte buna seviniyor, şükrediyor ve bayram ediyoruz.
İnsan olmasaydık, Allah’ı ve Sevgi Rehberi’ni bulamasaydık halimiz nice olurdu!?
Bunca nimete teşekkürümüzü yalnızca söz ve şuur ile yapmıyoruz, aynı zamanda sevinci paylaşıyor, bunun için de sevincin en önemli engellerinden biri olan ihtiyacı ortadan kaldırmak veya azaltmak için çaba gösteriyoruz; yoksul kardeşlerimizi –senenin diğer günlerine örnek ve başlangıç olsun diye- bayram gününe ait maddi ihtiyaçtan kurtarıyoruz: Fitre veriyoruz.
Kulluk bir gün değildir, nimetler yağıyor, mümin için sevgi yolculuğu kesintisiz devam ediyor; şu halde şükür de kesintisiz olmalıdır. Nimetin şükrü onu paylaşmaktır, paylaşılan nimet büyür, artar, çoğalır. İnsan olarak yaratılmış varlık, Rabbini bilme ve sevme nimetine de mazhar olmuş ise tek başına sevinemez, mutlu olamaz, “kendine iyi bak” diyemez; başkalarına da iyi bakarak, onları da sevindirerek, yüzlerinin güldüğünü görerek –ve ancak o zaman- sevinir, mutlu olur, bayram eder.
Sevgiyi, sevinci, nimeti paylaşalım ki, her günümüz bayram olsun!
HAYRETTİN KARAMAN/YENİ ŞAFAK