Anasayfa / GÜNDEM / Britanya medyasında kirli ilişkiler
yavuz_baydar

Britanya medyasında kirli ilişkiler

Londra’da kirli ilişkiler

Britanya medyasında Pandora’nın Kutusu açıldı, içinden karanlık sırlar fışkırmaya başladı. Kovduğu efsanevi editör, medya baronu Murdoch’un gizli ilişkilerini tek tek anlattı.

Britanya’da Rupert Murdoch ile medya şirketleri hakkındaki soruşturma, hem adli boyutu hem de medya etiği üzerinden, üç koldan (polis, hükümet ve parlamento) derinleşerek sürüyor. Türkiye’de pek ilgi görmeyen bu konu, aslında yakından izlenmeye muhtaç.
Çünkü, sorgu derinleştikçe, Britanya gibi demokrasinin ‘istikrar kalesi’nde bile medya siyaset ilişkisinde ne gibi kirli işler döndüğü bir bir ortaya çıkmaya başladı. Parlamento daha şimdiden, Murdoch’un “büyük bir uluslar arası şirketi yönetmeye ehil olmadığı” kanaatine vardığını ilan etmiş durumda.
Adli soruşturma faslında 40 küsur tutuklu gazeteci var (bunlar rüşvet, yasadışı telefon dinleme ve adaleti engelleme gibi suçlardan şüpheli) ve bunlara en son, Murdoch’un “kızı gibi kolladığı”, Sun ve NoW gazeteleri eski editörü Rebekah Brooks hakkında açılan dava da eklendi. Adli fasılların şimdi Murdoch’un ABD ve Avustralya’daki şirketlerine sirayet etmesi de beklenmekte.
Bunlar kadar, belki daha da fazla önemli olan konu, Murdoch’un siyasetçilerle giriştiği “aldım-verdim” ilişkisinin dünü ve bugünü. Tanıklar Leveson araştırma komisyonuna konuştukça Cameron hükümeti sarsılıyor. Bakanlar tir tir titriyor.
Peki, nasıl oldu da, Britanya’nın dünya medyasına örnek olan etik itibarını ve editoryal bağımsızlığını ele güne rezil eden Murdoch, 1980’lerin başında bu sektöre girip olağanüstü güç sahibi oluverdi?
Konuya ilgi duyan herkesin gözü kulağı Perşembe günü Leveson komisyonuna tanık olarak ifade veren Sir Harold Evans’ın üzerindeydi.
Evans da kim, deyip geçmeyin. 85 yaşındaki bu kişi, saygın gazeteciliğin son 50 yılına damgasını vurmuş bir efsane. 1967-
81 arasında Sunday Times’ı yöneten Evans, bir İşçi Partisi bakanının günlüklerini dava açılmasını göze alıp basarak siyaset alemini altüst etmiş, Kim Philby’nin Sovyet casusu olduğunu ifşa etmiş, ülkedeki cesur ve atak gazeteciliğin marka ismi olmuştu.
Ta ki Murdoch 1980’de Times’ı alana kadar. Sunday Times’dan günlük Times gazetesine apar topar ‘kaydırılan’ Evans burada bir yıl dayanmış, “editoryal bağımsızlık bu adam tarafından ayaklar altına alındı” diyerek istifa etmişti.
Evans’ın komisyona anlattıkları çarpıcı: O zamanlarda Britanya basınının gözbebeği olan Times tam da bir grup bağımsız gazeteci tarafından satın alınmaya hazırlanırken, Murdoch – yakın bir zamana kadar inkâr ettiği – bir gizli baş başa görüşmede dönemin başbakanı Margaret Thatcher’la anlaşıyor. İngiltere’de bundan habersiz gazeteciler “nasılsa bu satış olmaz” diye dursun, Times beklenmedik şekilde Murdoch’a geçiyor. Kısa bir süre sonra, Avustralyalı birkaç gazeteci el altından Evans’a “bu patrona asla güvenme, şeytandır ve kötüdür” diye haber uçuruyor.
Evans’a göre bu ‘ani’ satış bir dönüm noktası, çünkü siyasetle kendi çıkarları için yüzgöz olmayı hedefleyen bir medya kültürü Murdoch’la sahneye giriş yapıyor. Thatcher, ayrıca Sky TV’yi kurması için de Murdoch’a “aracılık” ediyor.
İlişkiler ilk üç-dört ay iyi, ama ne zaman ki Evans, ülkede giderek bozulan ekonomik durumla ilgili haber ve yorumlara ağırlık vermeye başlıyor, rüzgâr birden dönüyor. Murdoch bir gün evine ziyerete geliyor, yemekte bu konudaki konuşma büyük bir ağız dalaşı ile son buluyor. Evans, ‘neredeyse yumruk yumruğa gelecektik’ diyor. Hemen ardından Murdoch yazı işlerine karışmaya, “o haberi çıkarın, bu haberi yumuşatın, Rusya’ya iyice yüklenin” diye emirler yağdırmaya, bazı yazı işleri müdürleriyle gizlice görüşüp Evans’ın arkasından iş pişirmeye başlıyor.
Evans’a göre, 1982’ye gelindiğinde Murdoch “iblisin bir insanda vücut bulmuş hali” idi. Gazetede hava o kadar “zehirli”, “intikamcı” ve “ceza kültürüyle” doluyor, ki Murdoch’un “sen komünistsin” gibi suçlamalarına, her şeyine karışılmasına dayanamayan Evans istifayı seçiyor.
Evans, Murdoch skandalının herkese bir ders olmasını istiyor. Son skandalı kastederek, “Biz eskiden gazetelere muhabir alırdık, bunun gazeteleri (News of the World, the Sun vs) özel detektifleri gazeteci kisvesinde çalıştırdılar” diyor.
“Özel hayatların içine basının bu kadar girmesinin kamu yararı ile hiçbir alakası yoktur” diye ekliyor.
Ama, bu skandal yüzünden medya çalışma kurallarının yasalarla düzenlemesini de çok tehlikeli buluyor. Onun yerine medyanın ‘kendisini terbiye etmesini’, (sorgulama ve cezalandırma ile) yetkilendirilmiş, bağımsız gazetecilerin görev alacağı bir “merkezi ombudsman” kurumunun kurulmasını öneriyor.

YAVUZ BAYDAR/SABAH

MEDYAGUNDEM

soros1

Soros’un paralı askerleri!

Vatana ihanette sınır tanımayan Can Dündar, hainliğinin maaşını Soros’tan alıyor. İngiltere’nin başkenti Londra’da George Soros’un …

baydar1

Yine suçüstü; işte FETÖ’cü Doğan medyası!

Aydın Doğan’ın Hürriyet’inin nasıl FETÖ ile derin bağlantısının olduğunun son kanıtı…. medyagundem.com İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı …

hurriyet-okur

Hürriyet günah çıkardı!

Hürriyet gazetesi okur temsilcisi Faruk Bildirici, Özgecan Aslan cinayetinin ardından Twitter’da başlatılan “#sendeanlat” kampanyasını “Metrobüste …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir