Yeni Şafak yazarı Cem Küçük bugün de paralel ihanet çetesinin yahudi işadamı İshan Alaton’a şantaj yaptığı iddiasını yazarak, çok çarpıcı sorular yöneltti.
İşte yazısı:
PARALEL YAPININ CİNER VE DOĞAN MEDYASIYLA İHANETİ
Bugün Türkiye Cumhuriyeti 12. cumhurbaşkanını seçiyor. Sadece cumhurbaşkanı seçilmekle kalmıyor, Türkiye’nin kaderi de değişiyor. 150 yıllık esaret son bulacak, Türkiye doğru da yanlış da olsa kararlarını kendisi verecek.
Son 150 yıldır içeriden dışarıdan Türkiye büyük ihanetler gördü. Büyük bedeller ödendi. Bütün darbelere, komplolara ve provokasyonlara rağmen Türkiye ayakta kaldı. Son 12 yıldır hemen her alanda büyük değişimler var. Türkiye en büyük ihaneti paralel yapıdan gördü. Hiçbir devletin affedemeyeceği işler yaptı. Tek başına değildi. Kendi medyasından, Ciner ve Doğan medyasından büyük destek gördü.
PARALEL ÇETEYLE ARASINA MESAFE KOYAMAYAN İŞADAMI
Milli güvenliği tehdit eden bu yapı artık her yaptığının hesabını hukuk önünde verecek. Yardım ve yataklıkta bulunanlar da bunun bedelini ödeyecek. Paralel yapının elinde dosyalarla kontrol ettiği işadamları grubu da var. Ya göbekten bağlı ya da Erdoğan nefretinden her türlü imkanını paralel çetenin hizmetine sunanlar var.
17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinden sonra herkes tavrını netleştirdi. İşadamları da büyük ölçüde devletin tarafında yer aldı. Ama bir kişi var ki, bazı şeylerin izahatını yapmak zorunda. Bugün devletin emniyet, MİT, asker, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlığı bütün gücüyle paralel çeteye karşı mücadele ediyor. Başbakan’ın tabiriyle inlerine giriliyor. Buna rağmen paralel çeteyle arasına mesafe koyamayan biri var: İshak Alaton.
Alaton 28 Şubat döneminde dik durmuş biriydi. Öldürülen ortağı Üzeyir Garih’le askere dik durmuş biriydi. O dönemde özellikle cemaat medyasına çok çıkıyordu. Son 7 Şubat MİT krizinden sonra İshak Alaton’a bir şeyler oldu ve hükümete cephe almaya başladı. Tuhaf bir biçimde İsrail’le Türkiye’nin arasının bozulması Alaton’u tedirgin etmişti. Aynı tedirginlik cemaatte de vardı. Yani Gülen ile Alaton İsrail söz konusu oldu mu, kanları çekilmiş gibi oluyorlardı. Hatta kimyaları bozuluyordu.
ALATON’UN O SÖZLERİ
2012 Aralık ayında Today’s Zaman’a bir söyleşi veren Alaton kendisine sorulan ‘Bugün iktidar ve muhalefetin hatası ne oldu?’ sorusuna aynen şu yanıtı vermişti:
‘Kırılma noktası yüzde 49,5 oy oranı ile üçüncü defa seçilmenin yarattığı özgüven. O güne kadar takip edilmiş çizgi, ki onun için de AB müzakereleri, demokrasiyi geliştirme, hepsinin de üstünde nihai barışı yakalama çabası. (…) Fakat üçüncü seçimden sonraki tavır değişikliği Türkiye’yi bugünkü, çıkmaza yakın duruma getirmiştir. Çünkü ufukta kuvvetli bir işaret göremiyorum. Hem barışı yakalayacağız, tekrar Avrupa’nın standartlarına döneceğiz, hem Ortadoğu’daki sorunların üzerinden gelebileceğiz… Bütün bunların karşısında Türkiye’nin yanlış politikası tehlikeli bir tavır çiziyor. Hükümet bu provokasyona rağmen çizgisinden ayrılmadan, ‘evet buna rağmen ben barışı yakalayacağım’ demeliydi, demedi. O da tongaya düştü. ‘Madem ki toplum tekrar savaş istiyor, ben de savaşa gideceğim’ dedi. Savaş işte o zaman tekrar başladı. Bütün mesele insanları bir araya getirip barışı sağlayacak adımı atmakta. İşte o adım atılmıyor nedense. Daha derin sebepler olsa gerek diyorum.’
Ve söyleşinin devamında ‘AK Parti özgüvenle ağır yaralı’ diyordu. Gene 2012’de başka bir söyleşisinde Alaton cemaate olan desteğini hiç inkar etmeden açık açık söylüyordu:
FGulen.com sitesinde ‘Peki Yahudilerin, cemaatin eğitim faaliyetlerine bakışı nasıl?’ şeklindeki soruya şu cevabı vermişti: ‘Wall Street Journal’da Hizmet aleyhine bir aptal yazı çıktı. Amerika’daki Yahudi lobisinin en önde gelen isimlerinden birini buldum Alon Ben Meir. Türkiye’ye çok gider gelir, ona rica ettim. Yazıyı yazanı yazısının yanlışlığı konusunda ikna etti. O da bir yazı daha yazdı bir hafta sonra. ‘Ben hata etmişim’ dedi. Yani Amerika’daki o problemi de Yahudi lobisi halletti. Neden? Çünkü hedefler aynı.’
ALATON’A PARALEL SORULAR
Şimdi gelelim esas meseleye. Sayın Alaton Taraf gazetesinin halkı arzında cemaatten size hisse alımı konusunda imamlar üzerinden baskı yapıldı mı? Eğer istedikleri miktarda hisse almazsanız şirketlerinizin büyük tehlike altında olduğu yönünde size aba altından sopa gösterdiler mi? Cemaat medyasına daha çok reklam verme yönünde baskı gördünüz mü? Size kızınız Leyla Alaton’un bazı tapelerini gönderdiler mi?
17 ve 25 Aralık darbe girişimleri sürecinde kendisini Türkiye’de bulunan bazı İsrailli diplomatlar hükümete yüklenme konusunda zorladılar mı? Üzeyir Garih’in akıbeti bazı MOSSAD ajanları tarafından size hatırlatıldı mı? Soracak çok soru var ama bunlara cevap alabilsek bize yeter.
