RUŞEN ÇAKIR’A LEYLA ZANA CEVABI
RUŞEN Çakır Vatan’daki köşesinde Leyla Zana ile ilgili yazdıklarımı eleştirmiş.
Eleştirilerine cevap veriyorum.
* * *
Ruşen Çakır diyor ki:
“Leyla Zana iyi bir iş yaptı. Fakat burası Türkiye… İyi olan hiçbir şey cezasız kalmıyor”.
Yani demek istiyor ki:
Ahmet Hakan yazdığı yazılarla Leyla Zana’ya ceza verdi.
* * *
Cevap veriyorum:
Leyla Zana bir girişim başlattı. Ben de bu girişimi eleştiren yazılar yazdım.
Soruyorum: Ben bu yazıları yazarak Zana’yı cezalandırmış mı oldum?
Eleştiri yazıları ne zamandan beri “cezalandırma aracı” olarak algılanmaya başladı? Ne yani? Şimdi ben de Ruşen Çakır’ın Leyla Zana hakkında yazdığı yazıları “mükâfat” olarak mı algılamalıyım? Bu şekilde demokratik tartışma mı yapılır?
Siyasal analizler “taarruz”, “ceza”, “mükafat” gibi kavramlarla mı değerlendirilecek?
Bir de şu var:
Bir konuya farklı açılardan eleştirel yaklaşanların farklılıklarını göz ardı edip birbirinden farklı tüm eleştirileri bir “toplu taarruz” olarak değerlendirmek, sığ bir cepheleştirme mantığının ürünü değil midir?
İktidar bu sığ mantıkla hareket ettiğinde kıyasıya eleştiriyoruz da bir “özgür aydın” olarak Ruşen Çakır aynısını yaptığında ne yapacağız?
* * *
Ruşen Çakır diyor ki:
Ahmet Hakan bir yazısında Leyla Zana için “kendine güvensiz” dedi, bir başka yazısında ise Leyla Zana için “aşırı özgüvenli” dedi.
* * *
Cevap veriyorum:
Yazdıklarımda bir çelişki yok. “Aşırı özgüven” ile “aşırı güvensizlik” sanılanın aksine birbirini tamamlar, besler.Bir sarkacın iki ucu gibidir.
– Hürriyet’e verdiği röportajda “medet Başbakan” diyen “sorunu ancak sen çözersin” diyen, “Erdoğan çözmezse ülkeyi terk ederim” diyen bir Leyla Zana, kendine güvensizliğini yansıtmıştır.
– “Erdoğan’la görüşürüm, gelişmelerin seyrini değiştiririm” algısı yaratan, daha önce hükümete defalarca iletilmiş ve reddedilmiş şartları eline alıp “herkes söyledi, bir işe yaramadı, ben söylersem süper etkili olur” havasıyla Başbakan’a giden, diğer aktörleri zerre kadar önemsemediğini gösteren bir Leyla Zana ise, kendine duyduğu aşırı özgüveni yansıtmıştır.
“Özgüven” ile “güvensizlik” arasında, bir uçtan diğer uca salınma bu değilse, nedir?
* * *
NOT: Ruşen Çakır yazısında benim için “Zana’nın Kürt hareketi içindeki yerini tam olarak kavrayamadığını düşünüyorum” demiş… Doğru olabilir. Gerçekten de böylesi bir kavrayışsızlık içinde olabilirim. Ancak Leyla Zana’nın “PKK’nın bilgisi ve desteğiyle Başbakan’la görüştüğünü” yazan, yazabilen Ruşen Çakır’ın olayları kavrama hususunda benden bir adım ileride olduğunu düşünmüyorum.
AHMET HAKAN/HÜRRİYET