MEDYAGÜNDEM- A Haber’de Duygu Leloğlu’nun sunduğu Satır Arası programı Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’de görevli Doç. Dr. Bilge Demirköz’ü konuk etti.
Demiröz, bilim insanlarının izinde oldukları karanlık madde hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Evrenin % 25’ini kapladığı düşünülen karanlık madde hakkında bilgi veren Demirköz, medyada, CERN’in yaptığı deneylere ilişkin ‘tanrıyı oynadığına’ ilişkin yanlış bir algı olduğuna değinerek, “Biz tanrıyı oynamıyoruz. Böyle bir amacımız da yok. Sadece evrende var olan fiziği anlamaya çalışıyoruz” dedi.
“KARANLIK MADDE İÇİMİZDEN GEÇİYOR”
“Karanlık madde sizin içinizden geçiyor. Yıldızların içinden de geçiyor. Şu anda stüdyodaki yoğunluğu ne ise, alalım dünya ile ayın orta noktasını, orada da yoğunluk aynı ve çok derin bir noktayı düşünün, galaksimizin içinde. O noktada da karanlık maddenin yoğunluğu aynı. Bizim bildiğimiz madde gibi belli noktalara kümeleşmeyen bir madde karanlık madde. Şu anda içinden gelip geçiyor. Yaklaşık olarak hızını hesaplayabiliyoruz. Saniyede 380 km. gidiyor. Ama karanlık maddenin yapı taşı nedir bilmiyoruz. Bizim bildiğimiz maddenin yapı taşı atomdur, çekirdektir, elektrondur, protondur. Karanlık maddenin yapı taşı da bilimin gündeminde.
“BİZ TANRIYI OYNAMIYORUZ”
Bu yaradılışın denkleminin çözülmesi için bir adım mıdır? Yoksa çok büyük mü konuşuyoruz burada?
Evet çok büyük konuşuyoruz gerçekten. Yaradılış çok büyük bir kelime. Medyada ne yazık ki CERN hakkında hem büyük hadron, hem güneş ile ilgili hem de diğer yapılan deneylerle ilgili bir ‘tanrıyı oynama’ varmış gibi, veya biz ‘tanrıyı oynuyormuşuz’ gibi yansıtıldığını düşünüyorum. Biz ‘tanrıyı oynamıyoruz’. Böyle bir amacımız da yok. Yaradılış çok büyük bir kelime. Biz sadece evrende var olan fiziği anlamaya çalışıyoruz.”
“KARANLIK MADDE, KARANLIK ELLERDE NE KADAR TEHLİKELİ?”
Bazıları CERN’ün buluşlarından rahatsız. Einstein’in buluşu, atom bombasına açılan kapıyı aralamıştı. Bu buluşlarınızın bu şekilde kullanılmayacağının garantisini verebiliyor musunuz?
1930’larda ve 1940’larda fizikçiler, II. Dünya Savaşında kendilerini bilim sahnesinde buldular. Kuantum mekaniğinin atom bombasına izin vermesi sonucunda. CERN 1954’de II. Dünya Savaş’ında parçalanmış Avrupa’yı tekrar bilim çatısı altında toparlamak için kuruldu. CERN’in Anayasası gereği, zaten CERN’den çıkan hiçbir bilgi bir savaş için veya savunma sanayinde kullanılamaz. Atom altına gittikçe kullanılması da zorlaşıyor.