MEDYAGÜNDEM- Tam bir hafta önce bir “kredi açtık”; bir sürpriz beklediğimizi ilan ettik ve ekledik:
“Yoksa Hürriyet kendi ilkelerini çiğneyip, gazeteciliğin çıkar hesaplarına teslim edilmesine göz mü yumacak? Sanırız Enis Berberoğlu için bu en zor sınav da olacak… Bakalım gazeteciliği çıkarlarına alet edenlerin önü mü açılacak, yoksa medya tarihine geçecek bir ders mi verilecek? Biz bu düzenin aynen devam edeceğini düşünüyoruz ama ‘şaşırma’ ihtimalimizi de bir kenara not ediyoruz. Hadi bir kere de bizi şaşırt be Hürriyet diyoruz…”
Ve Hürriyet bizi şaşırtmadı. Hürriyet, “yılın medya skandalı”nın altında kaldı. Hürriyet, tarihi bir fırsatı elinin tersiyle itti, basın tarihine geçecek bir “gazetecilik dersi” yerine, gazeteciliği kemiren kirli çıkar düzenine teslim oldu. Hürriyet, “çıkar düzenine boyun eğmiş” ve böylelikle deklare ettiği yayın ilkelerini de çiğnemiş bir gazete olarak adını “yüzkarası bir sicille” tarihe yazdırdı.
Hürriyet gazetesi magazin yazarı Cengiz Semercioğlu ile gazetenin Okur Temsilcisi Faruk Bildirici arasındaki “cep telefonu” kavgasında bugün “tarihi” bir gündü. Tüm medyanın gözü, “yalancı” olmakla itham edilen Bildirici’nin ne yazacağındaydı ve Okur Temsilcisi olarak Faruk Bildirici hiçbir şey yazmadı.
Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, okurlardan gelen eleştiriler üzerine, Hürriyet’in yayın ilkelerini hatırlatıp, bir de Semercioğlu’nun “Bana test etmem için neredeyse her yeni telefon gelir. Ben de bu tür karşılaştırmaları yıllardır yazarım” yanıtını yazmış; Cengiz Semercioğlu ise köşesinden Okur Temsilcisi’ni dava edeceğini açıklayarak, Bildirici’nin kendisini hiç aramadığını, bunun gazetecilik ilkelerine aykırı olduğunu, arasa telefonun hediye olmadığını faturasıyla ispatlayabileceğini savunmuş ve Bildirici’yi yalancı olarak göstermişti.
Bildirici bugün Okur Temsilcisi sayfasında Semercioğlu’na hiçbir yanıt veremedi, hakkındaki ithamlar da havada kaldı. Belli ki Hürriyet yönetimi Semercioğlu’ndan yana tavır koymuş, Okur Temsilcisi olarak Bildirici’nin tüm itibarının yerle bir edilmesi pahasına böyle bir karar alınmıştı.
Hürriyet, Okur Temsilciliği gibi bir kurumu kendi eliyle işlevsizleştirdi. “Yalan yazmakla” itham edilen Bildirici için bundan böyle “ombudsmanlık” gömleği de yırtıldı; Bildirici artık objektifliğini de hakemliğini de yitirdi. Çünkü yalancı olmakla itham edilmiş biri olarak, bizzat kendi gazetesinin magazin yazarı tarafından itibarı beş paralık edildi.
Bildirici hakkındaki iddialara bile yanıt veremeyerek, susarak, o çıkar düzenine teslim olmuş, dolayısıyla da hakemlik pozisyonunu kendi eliyle yok etmiştir.
Bildirici’ye yakışan ya adam gibi çıkıp Semercioğlu’na cevap vermektir, ya da onuruyla istifasını basıp gitmektir.
Medyada gazetecilik ahlakı Hürriyet eliyle bir kez daha seri tecavüze kurban edildi.
Hürriyet MEDYAGÜNDEM’i şaşırtmadığı için ve “ahlaksızlık” kazandığı için de artık sözün bittiği yerdeyiz.
Dolayısıyla hem geçmiş olsun hem de yazıklar olsun demekten başka çare kalmıyor.
Bu “onursuzluk” hepimizin başını eğdiği için bir kez daha Semercioğlu ve onun kazanan “çıkar düzeni” için utanmamız gerekiyor.
Ve bir kez daha medyadaki “sahte demokratları”, “çakma ahlakçıları”, “telmaşa ombudsman düzeni”ni kınamaktan öte elimizden de bir gayret gelmiyor.
Ve bir kez daha haykırmak gerekiyor:
Bu ayıp Hürriyet’e yeter de artar bile…
medyagundem.com
