Uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Dink ile en son konuşan kişi olan Mahcupyan, GÜNEŞ’in sorduğu sorulara cevap veremedi. FETÖ’nün tetikçi gazetesi Taraf’ta Dink’in devlet tarafından öldürüldüğü imasına tepki göstermeyen yazar, terör örgütü için ise ‘cemaat’ ifadesini kullandı.
AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından eşi Rakel Dink, o dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’a 25 Nisan 2007’de bir dilekçe vererek, ihmalleri bulunduğu iddiasıyla Trabzon, Ankara ve İstanbul polisiyle Jandarma ve MİT görevlileri hakkında inceleme yapılması talebinde bulundu. Harekete geçen Erdoğan, saldırının tüm çıplaklığıyla ortaya çıkması amacıyla üç kişilik müfettiş heyet görevlendirdi.
Katiller listeden çıkarıldı
Kutlu Savaş’ın Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı olduğu dönemde Susurluk raporunu hazırlayan Başmüfettiş Ayşegül Genç ve Mehmet Akın ile müfettiş Yasemin Tuğçe, 2 Ekim 2008’de raporu tamamladı. Raporda, Dink’e yönelik koruma önlemlerinin alınması konusunda ellerinde yeterli bilginin mevcut olduğu belirtilen İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek ve İstihbarat Dairesi C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in, olaya saldırıda dahli olduğu belirtilmişti. 15 aylık geniş bir çalışmanın ardından ortaya çıkan rapor, FETÖ’nün tetikçi gazetesi Taraf’ta sansüre uğramıştı. Gazete 2009 yılında yaptığı haberde büyük bir skandala imza atarak; Dink cinayetinin FETÖ’cü failleri Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’i korumak için Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun hazırladığı raporun üzerinde ‘oynama’ yapmış, İki FETÖ’cü polisin isimlerini o rapordan silmişti.
Tek kelime dahi etmedi
Yapılan haberde asılsız iddialara geniş yer verilmiş, böylece ‘Dink saldırısının ardında devlet var’ algısı oluşturulmak istenmişti. FETÖ’nün amiral gemisi olan Zaman’dan, tetikçi gazete Taraf’a kendi deyimiyle ‘ödünç giden’ Mahcupyan, bu operasyon karşısında tek kelime dahi etmedi. GÜNEŞ Gazetesi’nin yaptığı habere karşı kaleme aldığı yazıda Mahçupyan, devlete ‘Hrant’ın katillerini bulmak istemediler’ diyerek küstahça saldırdı. Açılan soruşturma karşısında, bir dönem yazarı olduğu gazetenin yaptığı sansürü görmezden geldi. Ancak Mahçupyan, 17-25 Aralık darbe girişiminden aylar sonra FETÖ medyasının amiral gemisi Zaman’dan ayrılarak dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun başdanışmanı olmuştu. Mahçupyan’ın, Davutoğlu’nu FETÖ operasyonları ve Hrant Dink cinayeti hakkında nasıl yönlendirdiği ise gizemini koruyor.
Bu sorular yanıtsız
Köşesinden skandallarla dolu bir yazı kaleme alan, GÜNEŞ’e saldıran Etyen Mahçupyan, Dink ile yaptığı o son telefon görüşmesinde neler konuştuklarını söylemedi. Konuyu başka yerlere çekmeye çalışan Mahçupyan, Dink cinayetinden sonra Agos’un genel yayın yönetmenliği koltuğuna oturmasında FETÖ’nün dahli olup olmadığı gibi sorulara da cevap veremedi.
‘Cemaat’ dedi
GÜNEŞ Gazetesi’nin yaptığı habere karşı kaleme aldığı yazıda yalan ve iftiralara yer veren Mahcupyan’ın, yöneltilen sorulara cevap vermemesi dikkatlerden kaçmadı. 17-25 Aralık darbe girişiminde bulunan, türlü kumpas ve ihanet planlarına imza atan ve son olarak 15 Temmuz’da yüzlerce insanımızı şehit ederek devleti ele geçirmeye çalışan Fetullahçı Terör Örgütü’nü ‘Gülen cemaati’ olarak nitelendirdi. Milli Güvenlik Kurulu tarafından Kırmızı Kitap’ta yer verilen, devlet tarafından ‘terör örgütü’ olarak nitelendirilen bu yapı için, Mahcupyan’ın neden ısrarla ‘cemaat’ ifadesini kullandığı merak konusu oldu.
FETÖ’yü gizledi devleti suçladı
FETÖ’nün tetikçi gazetesi Taraf, Dink cinayetinin 5. yıldönümünde büyük bir skandala daha imza atmıştı. Gazete, 2012 yılında attığı “Beyaz bereli devlet” manşetiyle açıkça Hrant’ın katilinin devlet olduğunu iddia etmişti. Böylece, cinayeti işlediği artık gün gibi ortada olan FETÖ’yü yine gizlemeye çalışmıştı. Ancak Dink’in arkadaşı Mahçupyan, eski gazetesinin bu rezilliğine ilişkin de bugüne kadar tek satır yazmadı.
-GÜNEŞ-