Sabah gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı dün “Best Of Pensilvanya” yazısıyla paralel örgütün bandrollü kanıtlarını yayınlamıştı.
Bugün de Kütahyalı “Best Of Pensilvanya Volume: 2″yi yayınladı.
İşte yazısı:
BUYRUN BANDROLLÜ KASETLERE
Dün de yazdığımız gibi açık kaynaklarda bulunan ve senelerce bandrollü olarak dükkanlarda satılmış görüntülü kayıtların band çözümlerine bugün de devam ediyoruz. Pensilvanya burada devlet içinde paralel bir örgüt kurduğunu kendisi açıkça ifade ediyor.Hala bu gerçeği inkar edenlere duyurulur… İşte buyrun bandrollü Best of Pensilvanya Volume: 2
Sivrilmeden, mevcudiyetinizi hissettirmeden çok ilerlere gitmek. Mutlaka bu kurala riayet edilmesi lazım. Erken vuruş diyeceğim çıkışlar yaparlarsa, dünya Cezayir’deki gibi başlarını ezer. Zaiyata meydan verilmemeli. Bu açıdan bizim ister o dairede, ister diğer dairede arkadaşlarımızın korunması çok önemlidir. Cezayir’i, Suriye’yi, Mısır’ı yaşamayalım. Çok dikkatli ve tedbirli, temkinli hareket etme mecburiyeti var. Bu hizmetin içinde bulunanlar, bu hizmete göre hizmet vermek isteyenler, her biri dünyayı idare edebilecek diplomat gibi hareket etmeli. Kendi planında meseleleri çözdükten sonra, ülkesinde çözmeye çalışmalı.
Bazı arkadaşlar birtakım cesaretli ruhları cesaretlendirmek, şecaatlendirmek, birtakım ruhları heyecanlandırmak için belki kahramanca tavırlara da ihtiyaç vardır, diye düşünebilirler. Fakat ben kuvvet dengesi olmadığım için şahsen o yol yerine, böyle kendi düşüncemi yayma, kendi düşünce sistemim adına varlığı, her tarafı fethetme, ele geçirme yolunu şahsen tercih ederim. Hususiyetle öyle devlet memuru olarak arkadaşlarımız kahramanlık yapamazlar, fuzuli kahramanlık olur. Gereği yoktur o tür şeylerin. Ne yapabiliyorlarsa, bence onları yapmalıdırlar.
Başka kuvvetler var bu ülkede. Bu Adliye için de aynen söz konusudur. Yani siz hakim değilsiniz. Başka kuvvetler var bu ülkede. Değişik kuvvetleri hesap ederek, böyle dengeli, dikkatli tedbirli, temkinli yürümekte yarar var ki, geriye adım atmayalım yani.
Zıplayacaksın yerinde, duruyor gibi yapmayacaksın. Baktın ki koşamıyorsun, yerinde zıplayacaksın. İşler öyle hesap edilmeli ki, en kötü duruma göre, en handikap hale göre hesap edilmeli. Gerçekten adımlarınızı açarak, iyi bir maratoncu gibi koşacaksın. Ve hazırız, gerilimdeyiz, tam bir metafizik gerilim içinde, bir boşluk bulunca yeniden maratona geçeriz. Bazen hasımdan kaçmak bile çok önemli bir manevradır.
Medrese zaviye gibi işleyen ‘şarj evleri’… Bu evler mechul evlerdir. Bu evler sizin bildiğiniz gibi evler, minaresi olan, ezan okunduğu zaman herkesin içine gittiği malum evler değildir. Meçhul ev. Kelime karakteristik olarak seçilmiştir. Belirsiz evlerdir. Bunlar belirli olamazlar, çünkü o evlere girip, çıkan insanlar yakın takiptedir. Elden geldiğince evde kamufle edilmelidirler.
Sizin de aşına olduğunuz ışık evlerinde, ışık komplekslerinde gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Arkadaşlarımız, tanıma imkanı ve fırsatını buldukları bu hizmeti benimsiyorlar, beğeniyorlarsa kendi dünyalarında da bu sistemi yaşayabilirler. Yanlış bir şey yapan, kıvama ulaşılmadan özleriyle tam bütünleşmeden gereken mesafe alınmadan bir kısım erken huruç diyebileceğim çıkışlar yaparlarsa, dünya başlarını ezer.
Anayasal müesseselerdeki kuvveti cephenize çekmeden her adım erken. Kıvama ereceğiniz ana kadar dünyayı sırtınıza alıp, taşıyabilecek güce ulaşacak ana kadar, o kuvveti temsil edeceğiniz şeyler elinizde olacağı ana kadar, Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır. Biliyorum ki elinizdeki meyve sularının boş kutularını dışarı çıkarken çöp kutusuna attığınız gibi bu düşünceleri de açık olma yanıyla çöp kutusuna atıp gideceksiniz…