“MEN DAKKA DUKKA”
ÖMER ATALAY ABD’DEN YAZDI
Bugünlerde dershane meselesi memleket için ciddi bir dert olmuş! Nasıl ki bir zamanlar kemalistlerin sürekli olarak laiklik elden gidiyor propagandası gibi sanki dershanelerin kapanmasında da tamamiyle hizmet elden gidiyormuş havası oluşturarak, bu hizmetteki samimi insanların ihlasına gölge düşürmektedir. Ayrıca şu andaki bütün dershanelerin bir araya gelip ortalığı ayağa kaldırması dershane lobisinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Evet gerçek şu ki hükümet dershaneler konusunda kendisini yeterince anlatamadıüı veya bu kapatmanın alt yapısını oluşturamadığı ortadadır. Hükümetin dershane sorununu bir kanun ile değil de, eğitim kalitesini yükseltip vatandaşların dershaneye olan ihtiyaçlarını ortadan kaldırarak çözmesi beklenirdi,bunun dışında kanun ile yapılan düzenleme yapıcı ve uzun vadeli bir çözüm değildir. Bu konuyla ilgili Zaman gazetesinin önemli yazarlarından Ekrem Dumanlı’nın 25 Kasım 2013 tarihli yazısında “Başbakan’a Açık Mektup” diye başlamış fakat içerik daha çok açık bir manevi tehdit gibi algılanmakta. Sayın Dumanlı yazısına “eğilip bükülmeden gerçekleri dosdoğru söylemekle mükelleftir”, “hak hakikati haykırmaktan ve tarihi bir hatanın önüne geçilmekten” bahsetmiş. O zaman biz de acizane Sayın Dumanlı’ya acaba neden geçen yıllarda Üstad Bediüzzaman hazretlerinin varisleri olan muhterem abilerimizin hiçbir maddi menfaati gözetmeden sadece ALLAH rızası için kaleme aldıkları sadeleştirme mevzusu ile ilgili mektubu hatırlatmak isterim, abilerimizin hak ve hakikati her zaman olduğu gibi dile getirmeye çalıştıkları mektubla ilgili herhangi bir cevabı gazetenizde gündeme getirdiniz mi? Veya Samanyolu TV’de bu konu ile ilgili herhangi bir açıklamaya yer verdiniz mi?
Herkesçe malumdur ki Risale-i Nur, Alinin Velinin kendi kafasına göre sadeleştirebileceği bir eser değildir. Müellifin ifadesiyle Risale-i Nur; “Ne şarkın malumatından, ulûmundan ve ne de Garbın felsefe ve fünunundan gelmiş bir mal ve onlardan iktibas edilmiş bir nur değildir. Belki semavî olan Kur’ânın,şark ve garbın fevkindeki yüksek mertebe-i arşîsinden iktibas edilmiştir.” (Birinci Şua)
Sayın Dumanlı yazınızda muhterem Hekimoglu İsmail’in bir sözüne atıf yaparaktan kimsenin onu duymadığını ima etmişsiniz peki sizler Üstad’ın varisi olan abilerimizin neşrettikleri mektubu duydunuz mu? Yoksa o sesi duymak mı istemediniz? Lütfen biraz samimi olun! Üstadın varisi olan abileri neden muhatab almadınız? Biz de Üstad’ın varisi olan o abiler için bir açık mektub bekliyoruz.
Son olarak Rahmetli Hulusi abinin dedigi “Felillâhilhamd, Allah’ımız bir, Peygamberimiz bir, kitabımız bir, dînimiz bir, ilâ âhir. Bu bir birler, bize yekdiğerimizi Allah için sevmek kaydını sağlamlaştırmakla beraber, ruhî, kalbî, ebedî, lâyemût bir birlik temin etmektedir. Hamd ve şükürler olsun, mü’miniz. Hayatta tesadüf edeceğimiz binlerle musibet ve acılaraمَنْ اٰمَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ ( Kadere imân eden kederden kurtulur.)gibi çok müessir devamız var.” demeliyiz.
Elinize sağlık Ömer Bey
Estagfurullah Hilmi bey, acizane dilimiz dondugunce Risale-i Nurlar’a karsi yapilan tahrifata karsi Ustadimizin varisi olan abilerimizin mektubunu gundeme getirmeye calismakti.
Kahraman kardeşim sessizdin ama için dava için hep kaynadığını biliyordum
ALLAH razi olsun Salim abi, Cenab-i ALLAH bizleri ve Risale-i Nur’lari her turlu tahrifattan muhafaza eylesin insallah.