Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Şanlıurfalı Abdülkadir Badıllı, hükümetin dershaneleri dönüştürmesine karşı olan Gülen Cemaati’ni eleştiriyor:
“Biz hizmet için oy veririz ama onlar pazarlık yapar.”
Dershanelerin dönüştürülme tartışmaları büyüyor. Gülen Cemaati bu karara tepki gösterirken, Bediüzzaman Said Nursî’nin Şanlıurfa’da yaşayan talebelerinden Abdülkadir Badıllı da bu konuda çarpıcı yorumlar yapıyor. 77 yaşındaki Badıllı, dershane tartışmaları sırasında Gülen’in “Bunlar cennet’in kapısını da kapatırlar” sözlerine tepkili… “Dershane Cennet kapısı mıdır? Bu tepki, değirmenin suyu kesildiği için, bence niyetleri bu. Yoksa halkın istifadesi kesildiği için değil” diyen Badıllı, amaçları gerçekten hizmet etmek ise başka dershaneler beş alıyorsa, onlara bir almalarını öneriyor: “Ama böyle değil, bilakis başkasının aldığından daha fazla ücret alıyorlar. Değirmenin suyu kesildiği için bu kadar feryat etmek doğru değil. Cemaat dediğimiz, Fethullah Hoca Cemaati’dir. Fethullah Hoca’nın Cemaati, hükümet içinde hükümet kurmak istiyor. Fethullah Hoca’nın kendini böyle siyasi meselelerin içine sokması hoş değil.”
500 DERSHANELERİ VAR
Gülen’in kendi şahsiyetini ortaya koyan bir hoca, bir âlim olduğunu söyleyen Badıllı, dershanelerin kapatılmasına karşı çıkışını ise beğenmiyor. Badılla’ya göre dershanelerin yararlarının yanı sıra zararları da var: “Halk ‘Bunların elinde en az 500 dershane var. Bunlar gelecek gelir için bu kadar telaş ediyor’ diyor. Ben de öyle zannediyorum. Hakikaten çok büyük bir gelir. Sanki talebelerin hepsi dershaneye gelirse, birden bire yükselecek, üniversiteyi kazanacak. Öyle bir şey yok. Bir iki tane çıkacak, o da kendi kabiliyetiyle zaten zekidir.” Badıllı hükümetle Nur Cemaati arasında bir sorun olmadığını, memleket için AK Parti’ye oy verdiklerini ve hükümetin iyi yolda yürüdüğünü söylüyor. “Biz hükümete engel değil, elimizden gelirse yardım etmek isteriz” diyen Badıllı, Risale-i Nur okuyan cemaatlerinin bu düşüncede olduğunu ama Gülen Cemaati’nin menfaat peşinde olduklarını iddia ediyor “Onlar bir menfaat karşılığında oyunu verir, pazarlık yapar. Biz onlardan değiliz. Risale-i Nur’u asıl okuyan cemaatin içinde ticari zihniyet yok. Üstat hazretleri siyasete girmedi ve ‘Siz de girmeyin’ dedi. Siyasetin içine girilip belli bir gaye için hareket edildi mi, eskiden beri bir makama girmek için ellerinden geleni yaparlar. Hakiki Risale-i Nur talebeleri ise üstadın yolunda gider, harfiyen Bediüzzaman’ı takip eder. Fethullah Hoca’nın cemaati öyle değil. Fethullah Hoca’nın daha sonra yazdığı kitaplara göre hareket ediyorlar.”
RİSALE-İ NUR’U TAHRİP ETTİLER
Badıllı, Risale-i Nur’un tahrip edilmesine de çok tepkili: “Onlar ‘Risale-i Nur cemaatindeniz’ dedikleri halde Risale-i Nur’u tahrip ediyor. Üstadın kelimelerini değiştirerek, metin içine kendi kelimelerini koyup bütün dünyaya ‘Risale-i Nur budur’ diyorlar. Üstadın rızası olmadan sağlığında buna teşebbüs edildi. Necip Fazıl Kısakürek yapmak istedi, üstat kabul etmedi. Ahmet Fevzi Kul üstadın büyük bir talebesi. O da yapmak istedi, yine kabul etmedi. Üstat yazdıklarının aynen muhafaza edilmesini istiyordu. Fakat bunlar değiştirdiler, Risale-i Nur’u tahrip ettiler. Biz onlara ihtar gönderdik, dikkate almadılar. Bu nedenle ben de onları protesto ediyorum.”
ABDÜLKADİR BADILLI KİMDİR?
40 yıldır Nur Zehravi Camii’nde bir odada kitap okuyup, çalışmalarını burada sürdüren Abdülkadir Badıllı, 1953’te Bediüzzaman Said Nursî’nin talebeleri arasına girer. Arapça, Farsça, Kürtçe ve Osmanlıca bilen Badıllı’nın üç ciltlik Mufassal Tarihçe, Risale-i Nurun Kudsi Kaynakları, İşarat-Ül İcaz Tercümesi, Mesnevi-yi Nuriye Tercümesi, Bediüzzaman ve Din Tılsımları, İslam Kardeşliği İçinde Türk İlişkileri, Güneş Üflemekle Sönmez ve son olarak Risale-i Nur’da Cuma Hutbeleri adlı eserleri var. (SABAH PAZAR)
Abdülkadir Badıllı Efendi mi doğruyu söylüyor yoksa diğeri mi derseniz, Abdülkadir Badıllı Efendinin doğruları söylediğine inanırım.
Dini cemaatler, tarikatlar siyasete bulaşmamalı. Siyasete bulaşan her cemaat, tarikat; Fethullah Gülen cemaati gibi vesayet sistemi kuruyor. Gülen’den izin gelmeden karar bile alamayan bir bürokrasinin kimseye faydası olmaz. Ne halka ne de devlete. Laiklik ilkesi gereği dini siyasetin dışında tutmaya özen göstermeliyiz.