MEDYAGÜNDEM- Başbakan Erdoğan, bugün Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen 22. Müstakil Sanayici İşadamları Derneği (MÜSİAD) Olağan Genel Kurulu’nun açılışında yaptığı konuşmada, medyadaki içki tartışmasına da değindi.
Erdoğan, “Bugün bir tanesi öyle yazıyor. ‘Tek devlet, tek bayrak, tek milli içki’. Ben, Yeşilay toplantısında, Türkiye’nin parlamentosunda ilk çıkan 5 yasasının birinden bahsettim. Yani alkolle mücadele yasası. Bu iş ne kadar önemli o ki ilk çıkan yasalardan biri bu. Öyle bir dönem geliyor ki bunlar birayı milli içki diye tanıtıyor.” diye konuştu.
O İSİM ERTUĞRUL ÖZKÖK
Başbakan Erdoğan’ın sözünü ettiği yazar, Ertuğrul Özkök… Bugün Hürriyet’teki köşesinde, “Tek devlet. Tek millet. Tek bayrak. Tek içki” diye yazdı.
BAŞBAKAN’IN MESAJLARI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün yaptığı bir konuşmasında ‘Milli içkimiz ayran’ sözlerine açıklık getirdi. Milli içkinin ayran olduğunu dedesinden öğrendiğini söyleyen Erdoğan, “Birileri votka, bira içecekmiş, varsın içsin! Anayasanın 58. Maddesinin gereğini devlet olarak yapıyoruz. Kimse rahatsız olmasın.” dedi.
MÜSİAD’ın 22. Olağan Genel Kurulu’nda konuşma yapan Başbakan Erdoğan, ülke nüfusuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Nüfus artış hızının son yıllarda düşük olduğuna dikkat çeken Erdoğan şöyle devam etti:
“Bu ülkede maalesef ilaçlarla kısırlaştırma süreci başlattılar. Buna bayrak açtığınız zaman Cumhuriyet laiklik düşmanı dediler. Ben milletimin çoğalmasını istiyorum onlar azalmasını istiyor aramızdaki fark bu. Bahaneleri hazır, eğitimsiz bir nesilden ne olur? Bu ülkede en zengin olanların bir iki tane çocuğu vardır. Parasal imkanları var, niye okutmuyorlar? Para var. Ekonominin en temel unsuru insandır. İnsan varsa tüketim varsa, insan varsa üretim vardır. İnsan varsa yatırım ve istihdam vardır. Bunların hepsi insanın türevidir. Başarı insana bağlıdır. Türkiye şuanda genç nüfusu ile övünüyor. Şuanda nüfus artış hızımız çok kötü. Bu milletin nüfusunun artması lazım.”
‘ALKOLLE İLGİLİ ANAYASANIN GEREĞİNİ YAPIYORUZ’
Başbakan Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde dün Yeşilay’ın düzenlediği Alkol Sempozyumu’nda ‘milli içki ayran’ sözlerine ilişkin bazı yazarların eleştirilerine cevap verdi. Birayı bazılarının milli içki diye tanıttığını hatırlatan Erdoğan, “Bana dedem milli içki ayranı öğretti. Birileri votka, bira içecekmiş varsın içsin! Anayasanın 58. Maddesinin gereğini devlet olarak yapıyoruz. Kimse rahatsız olmasın. Üniversitenin kampüsü içinde alkollü içki satıyorlar. Böyle şey olur mu? Buna karşı tedbir almak zorundayız.” diye konuştu.
ÇÖZÜMÜN PARÇASI OLMAYANLAR SORUNUN PARÇASI OLURLAR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecine ilişkin yaptığı konuşmasında, çözümün parçası olmayanların sorunun tarafı olacağını ifade etti. Çözüm sürecinde Başbakan’ın kendilerine bilgi vermediğini dile getiren Kılıçdaroğlu’na Erdoğan, Nasreddin Hoca fıkrası ile cevap vererek, Bahçeli’nin Kılıçdaroğlu’na konuyu anlatmasını istedi.
MÜSİAD’ın 22. Olağan Genel Kurulu’na katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, burada çözüm sürecine ilişkin mesajlar verdi. Annelerin kendilerine sürekli dua ettiğini belirten Başbakan şöyle devam etti:
“Daha birkaç ay öncesine kadar bu ülkede anneler, kapı vurulduğunda, telefon çaldığında, korkudan, endişeden dağ gibi yere yığılıyordu. Anneler, babalar televizyonda haberleri seyredemez hale gelmişlerdi. Ama bugün, Türkiye’nin tamamında, anneler derin bir oh çekiyorlar. Bugün Türkiye’nin her yerinde anneler, ellerini semaya açıp, çocukları için, vatanları için, kardeşlik için, inşallah bizim için dualar ediyorlar. Bakın, 23 Nisan özel oturumunda Meclis Genel Kurulu’nda da ifade ettim. Denizli’de bir şehit annesi diyor ki, ‘keşke bu süreç 6 ay öncesinde başlasaydı da Vedat’ım şehit olmasaydı’ Ah benim mübarek annem! ah benim eli öpülesi mübarek teyzem! Bu süreci biz 2002 yılında başlattık. 10 yıl önce başlattık ama bu noktaya gelinceye kadar neler çektik neler. Keşke Vedat şehit olmasaydı. Keşke, Vedat gibi nice genç, nice koç yiğit toprağa düşmeseydi. Ama biz, 10 yıl boyunca gençlerin kanıyla beslenen o kan tüccarlarına karşı amansız mücadele verdik, kararlı mücadele verdik ve işte ancak bugün hedefe çok ama çok yaklaştık.”
Gelinen süreçte son derece temkinli ve teyakkuz halinde olduklarını kaydeden Erdoğan, “Sabotajlara karşı, tahriklere karşı ihtiyatı elden bırakmış değiliz. Ama bugün düne göre çok daha umutluyuz, çok daha kararlıyız, çok daha iyimseriz. Bize sürekli ‘terör bittiğinde ne olacak?’ diye sordular. Şu anda da bu soruyu çok kişinin sorduğunu biliyorum. Hep söyledim, bugün de söylüyorum; terör bittiğinde güzel olacak. Ölümlerin olmadığı sabahlardan daha hayırlı ne olabilir ki? Şehit haberlerini değil, kardeşliğin, sevginin haberlerini konuştuğumuz günlere ulaşmaktan daha güzeli ne olabilir ki? Her günümüzü karartan, her gün milleti karamsarlığa sevk eden, umutsuzluğa sevk eden hadiselere bundan sonra inşallah şahit olmayacağız. En önemlisi de, silahların sustuğu bir ortamda her meselemizi, ama her meselemizi, şiddetten uzak bir iklimde çözüme kavuşturmanın gayreti içinde olacağız. Aziz milletimize de, sizlere de, şunu özellikle hatırlatmak zorundayım; bu sadece bir başlangıçtır. Bu başlangıcı en iyi şekilde değerlendirmek zorundayız. Bu başlangıcı, kalıcı huzura, kalıcı dayanışmaya tahvil etmek zorundayız. İşte onun için, bu süreçte herkesin etkin bir şekilde rol almasını ben özellikle rica ediyorum. Bu başlangıca herkesin omuz vermesini, herkesin bu başlangıcı var gücüyle desteklemesini özellikle rica ediyorum. Türkiye’nin önüne açılan bu kapının kapanmasına müsaade etmeyelim. Bu ortamın, bu iklimin bozulmasına izin vermeyelim. Sadece MÜSİAD’dan değil, 76 milyonun tamamından, bu yeni başlangıca omuz vermelerini samimiyetle rica ediyorum. Gün artık tribünlerden seyretme veya tribünlere oynama günü değildir. Gün, sinsi sinsi izleyip, sonuca göre tavır belirleme günü de değildir. Gün, sürecin karşısında durup, biten bir terör karşısına, kendi terörünü üretme günü hiç değildir.” ifadelerini kullandı.
MUHALEFETE NASRETTİN HOCA FIKRASIYLA CEVAP
Çözüm sürecinde muhalefetin tavrını da değerlendiren Başbakan Erdoğan, “Tekrar ediyorum; çözümün parçası olmayanlar sorunun tarafı olurlar, sorunun parçası olurlar. Herkesi ama herkesi, eliyle, diliyle, hiç olmazsa dualarıyla bu sürece katkı vermeye, bu sürece destek olmaya çağırıyorum. Biz, bu sürece muhalefetin de dahil olması, Türkiye’nin geleceği bakımından hayırlı bu süreçte muhalefetin de yer alması için kapılarımızı ardına kadar açtık. Bizim kapılarımıza gelmek istemeyenlerin kapılarına gideceğimizi defaatle ifade ettik; hatta randevular istedik. Türkiye’de kardeşliğin tarihi yeniden yazılırken, hiç kimse dışarıda kalmasın istedik. Maalesef CHP ve MHP bu işin dışında kalmayı, hatta karşısında durmayı tercih ettiler. Şimdi CHP Genel Başkanı sürekli olarak ‘hiçbir şey bilmiyoruz, hiçbir şey anlamıyoruz, bilmediğimiz sürecin içinde olmayız’ diyor. Türkiye’de herkesin gördüğünü, herkesin anladığını, herkesin hissettiğini, maalesef CHP Genel Başkanı duymuyor, görmüyor, anlamıyor. Nasrettin Hoca, vaaz verdiği köylülerden çok şikayetçiymiş. Hoca anlatıyor anlatıyor ama köylünün bir kulağından giriyor, diğerinden çıkıyormuş. Hoca artık pes etmiş. Bir gün kürsüye çıkıp sormuş ‘ey cemaat! Bugün ne anlatacağımı biliyor musunuz?’ Cemaat, ‘Hayır bilmiyoruz’ diye cevap vermiş. Hoca, ‘Bilmiyorsanız, anlatsam da anlamazsınız’ diyerek kürsüden inmiş. Ertesi Cuma hoca yine kürsüye çıkmış, aynı soruyu sormuş ‘ey cemaat, bugün ne anlatacağımı biliyor muzusunuz?’ Cemaat aralarında anlaşmış ve ‘biliyoruz’ diye cevap vermiş. Hoca ‘o zaman anlatmama gerek yok’ diyerek yine kürsüden inmiş. Üçüncü hafta yine aynı soruyu sorunca cemaatten bazıları bildiğini bazıları bilmediğini söylemiş. Hoca da ‘bilenler bilmeyenlere anlatsın’ demiş. Şimdi, MHP Genel Başkanı bu süreci biliyor, bu sürecin işine gelmediğini de biliyor, bu süreç tamamlandığında kendisine istismar zemini kalmayacağını da biliyor ve bundan dolayı sokakları terörize edecek kadar etrafa tahrik yayıyor. Bir zahmet MHP Genel Başkanı, CHP Genel Başkanı’na olup biteni anlatsın. Zaten ikisi de aynı yolun yolcusu, aynı trenin katarı, tek yumurtanın ikizleri. Bilen bilmeyene anlatsın. Eğer yine de anlayamazsa, Akil İnsanlar heyetinden rica ederiz, bütün Anadolu’ya, Trakya’ya anlattıklarını bir kez de CHP Genel Başkanı’na anlatırlar.” şeklinde konuştu.
MHP’nin tutumunu da eleştiren Erdoğan, “2010 yılında Anayasa halk oylamasında siyasi partilerin nasıl bir tutum sergilediklerini hepimiz gördük, hepimiz yaşadık. CHP, MHP, BDP, onların yanında Türkiye Komünist Partisi, onların yanında İşçi Partisi, diğer irili ufaklı marjinal partiler, gruplar bir araya geldiler, aynı çizgide, aynı hatta buluştular ve anayasa değişikliğine karşı çıktılar. Dikkatinizi çekiyorum. İçerikle hiç ilgilenmediler. Değişikliğin Türkiye’ye neler kazandıracağıyla hiç ama hiç ilgilenmediler. Adeta tek bir noktadan talimat almış gibi, adeta tesbih taneleri gibi değişikliğin karşısında hizaya geçtiler. Sonuçta milletim, sandıkta onlara gereken cevabı yüzde 58 evet oyuyla verdi. Bakın şu anda, terörün sona ermesi noktasında, çözüm noktasında, birkaç eksiğiyle, fazlasıyla, aynı hattın tekrar oluştuğunu görüyoruz. CHP, MHP, yanlarında da İşçi Partisi, süreci baltalamak, süreci sabote etmek, hatta sokakları tahrik etmek için her yola başvuruyorlar.” diye konuştu.