Başbakan Erdoğan, Fransa’nın Lyon kentinden dönüşte uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. ‘Böcek’ soruşturmasında zanlıların serbest bırakılmasına tepki gösteren Erdoğan, hükümete yönelik 17-25 Aralık darbe girişiminin ‘hâlâ sürdüğüne’ dikkat çekti: ‘Başbakan’ın ofisine böcek koyanlar bırakılıyor. Burada paralel yargı yoksa nedere var! Ama bu iş burada bitmez. Haklarımı sonuna kadar kullanacağım. Başbakan’ın ofisine böcek koymanın bir bedeli olmalı. Olmazsa herkes için felaket…’
Ekmelettin İhsanoğlu bir siyaset mühendisliği örneği mi?
Ben onu bir kenara bırakıp, tabloyu şöyle görüyorum: Ergenekon, Balyoz… Herkes peşpeşe çıkarıldı. Asıl manidar olan; başbakanlığı dinleyenler, böcek koyanlar, Teftiş Kurulu’nun çok ciddi tespitlerine rağmen serbest bırakıldı. Kimi savcılıkta, kimi mahkemeler tarafından. 17 Aralık darbe girişimi bitmedi, 25 Aralık teşebbüsü bitmedi… Başbakan’ı dinleyenler, ofisine böcek koyanlar bırakılıyor. Burada paralel yargı yoksa, nerede var?
Ama bu iş burada bitmez. Haklarımı sonuna kadar kullanacağım. Başbakanlığı dinlemenin, Başbakan’ın ofisine böcek koymanın bir bedeli olmalı. Olmazsa herkes için felaket…
O ZAMAN BIRAKALIM PARALELLER YÖNETSİN
‘İnlerine kadar gireceğiz’ diyorsunuz, girmeye başladınız mı?
O mücadele olacak. Öyle uzun bir süreç de olmayacak. Yoksa cumhurbaşkanı, başbakan olmanın hiçbir anlamı kalmaz. O zaman paralel yargı gelsin, memleketi yönetsin. ‘Kuvvetler ayrılığı’ diyorsun, bakıyorsun yürütmenin adımlarını paralel yargı köstekliyor. Türkiye bir ‘jüristokrasi’ (yargının yürütme yerine geçtiği rejim) ile karşı karşıya. Bir yargı devletine dönüşürsek, Türkiye biter. Şimdi yaptığımız bazı yasal düzenlemeler Cumhurbaşkanı’nın önünde. Onun tarafından onaylanınca, hızlı adımlar atılacak.
BİNLERCE DAVA GELİYOR
Soruşturmalar bitince, tüm dosyalar veya davalar, tek bir mahkemede toplanabilir mi?
İçerde, dışarıda olanlar var. Kaçmış olanlar var. Kırmızı bültenler yayınlamaktan dava açmaya kadar her şey olacak. Onlar nasıl bize yüzlerce dava açtı, biz de onlara yüzlerce, binlerce dava açacağız. O zaman olay farklı gelişecek. Zaten bazı gelişmeler de ortaya çıkmaya başladı. Türki Cumhuriyetler’de, bazı Afrika ülkelerinde o paralel örgütün okulları kapatıldı, kapatılıyor.
Bir proje geliştiriyoruz. O
bitince süreç hızlanacak.
NE YAPARLARSA YAPSINLAR
Ergenekon, Balyoz davalarında sanıklardan bir bölümü gerçekten darbeye teşebbüs etmiş olabilirler. Ama kurunun yanında yaşların yanması gibi örnekler de ortaya çıkmadı mı?
Bakın; 2010 referandumunda biz ‘Evet’ ile çıktık. CHP, MHP, BDP ise ‘Hayır’cı oldular. Ne oldu? Şimdi o ‘Hayır’cılara ‘Evet’çiler bugünkü zemini sağladı. Bireysel başvuru, yeniden yargılanma hakkı… Bu yolların hepsni ‘Evet’çi AK Parti açtı. Anayasa Mahkemesi kararları, içtihatları bile AK Parti’nin açtığı yolun sonucu. ‘Evet’, ‘Hayır’cıların işine yaradı. Referandumda ‘Hayır’ diyenler, şimdi taltif görüyor. Ne yaparlarsa yapsınlar (Balyozcuları kastediyor), artık bir şey olmaz. Çünkü artık Yeni Türkiye var.
Çok sabrettik
Başbakan, Fransa dönüşü İstanbul’da katıldığı programda da ‘paralel yapı’ya dikkat çekti. 8 yıl boyunca bu çevrelere karşı hoşgörülü davrandıklarının altını çizen Erdoğan, ‘Biz çok sabrettik. Yaklaşık 8 yıl sabrettik. Ama ne yazık ki, bu sabır karşı tarafta anlaşılamadı’ dedi. Erdoğan, ‘Karşı taraf bu sabrı Allah’ın bir lütfu ki, anlayamadığı gibi orada hesap terse düştü. Bunlar 17 Aralık’ta değil de bunu daha sonra yapma yoluna gitseydiler belki olay daha farklı olabilirdi. Ama her zaman söylüyoruz ya, hesapların üzerinde bir hesap, kaderin üstünde bir kader var. 17 Aralık sonrasında öyle ahlak dışı, öyle edepsizce, öyle aşağılık itham ve iftiralar yapıldı ki, çoğunu kamuoyu yeterince tartışamadı, konuşamadı. Biz hepsini tek tek tespit ettik ve yargıya gereken şikayetlerde aslında bulunduk. Ama biz yine sabırlıyız. Çünkü belli şeylerin oluşması gerekiyor. Bu oluşmalardan sonra da belli adımlar kararlı bir şekilde atılacak’ diye konuştu.
Pensilvanya emreder Genel Müdür yapar
30Mart seçimlerine 3 gün kala CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, Deniz Baykal’ın geçmişte internete servis edilen görüntüleriyle ilgili kendisine iftira attığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, CHP liderinin Pensilvanya’nın emrine girdiğini kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu: ‘Güya bir dizüstü bilgisayardan ben bu çirkin görüntüleri izlemişim. Bilgisayar kamerasından çekilmiş anlamsız bir iki saniyelik bir görüntü varmış. Hiçbir şekilde anlaşılmayan hışırtılar var. Ana muhalefet partisinin başındaki zat, çıkıyor bu anlamsız hışırtıları delil göstererek şahsıma çok ağır bir iftirada bulunuyor. ‘Bu görüntüleri ne zaman izlediniz?’ diye soruyorlar, cevap yok. ‘Nerede izlediniz?’, ‘Görüntüler elinize nereden geçti?’, cevap yok. Pensilvanya örgütü, bu zırcahil Genel Müdüre bir talimat vermiş, ne söyleyeceğini talimatla bildirmiş, kendi kanallarında mikrofon uzatmış. Bu Genel Müdür de utanmadan, arlanmadan, elinde hiçbir delil yokken çıkıyor bu aşağılık iftirayı atıyor. CHP Genel Müdürünün iradesi yok. Asla kendi başına karar veremez. Kararlarını CHP’nin kurullarında da alamaz. Pensilvanya emreder, CHP Genel Müdürü yapar. Kendisi kasetle geldi ya, komployla o koltuğa oturdu ya, oradan bir kuyruk acısı var.’
Bu gidiş hayra alamet değil
‘Türkiye’de bir başbakanın ofisi dinlenilecek ve başbakanın ofisinin dinlenilmesiyle ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulu bütün belgelerini toplayacak, yargıya aktaracak… Hale bak, hepsi dışarıda. Ben şimdi buradan, paralel veya paralel değil, yargıya sesleniyorum; bütün belgeler, suç aletleri, bunları yapanlar ortadayken, neymiş adli kontrolle serbest bırakıyormuş… Benim itirazım var. Bu ülkede eğer siz bir başbakanın dinlenilmesini bu kadar rahat değerlendirebiliyorsanız, o zaman size soracağım, sizin evinizin, yatak odanızın dinlenilmesine karşı tavrınız ne olacak acaba? Soruyorum. Temenni ederim ki sizler de aynı şekilde dinlenilmezsiniz. Bu gidiş hayra alamet bir gidiş değil.’
Ters köşe olabilir
Gerek Viyana’daki, gerekse Lyon’daki etkinliklerinize katılan Avrupalı Türkler’den bazılarıyla ayaküstü yaptığımız sohbetlerde, cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgli şöyle bir algı oluştuğunu gördük: AK Parti’nin sizin dışınızda bir ismi aday göstermesi halinde, bu kişi sadece seçime katılan adaylardan biri olarak kabul edilecek. Sizin aday gösterilmeniz durumunda ise Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin 12’nci Cumhurbaşkanı olarak görülecek. Bu algıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Adayımızı, biliyorsunuz, ay sonunda açıklayacağız. Evet, söylediğiniz gibi halk böyle bir tepki veriyor. Gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı siyaset dışı biri olarak değerlendirmek, aslında Türkiye Cumhuriyeti’ne en büyük haksızlıktır. Dünyanın hiçbir yerinde de böyle değildir. Tüm ülkelerde siyasetin içinden gelmiş olanlar cumhurbaşkanlığına aday oluyorlar. Seçilenlerin hepsi de siyaset içinden gelenler oluyor.
Son dönemde Türkiye çok güçlendi. O nedenle de siyasetin içinden gelenler ile dışından gelenlerin performansları farklılık gösterecek. İşte onun için bizim tercihimiz Türkiye için çok isabetli olacak.
3 TEMMUZ ÇOK ÖNEMLİ
Neden adayı açıklamayı ay sonuna bıraktınız?
Çünkü önce muhalefetin adayının belli olması gerekiyor. Şu anda muhalefetin adayı kesin mi? Hayır. Kesinleşmesi için Meclis’te önergeye imzaları atsınlar, sonra ismini Yüksek Seçim Kurulu’na bildirsinler. Son ana kadar her şey olabilir. Adaylığın son günü olan 3 Temmuz çok önemli.
Muhalefetin adayının değişmesi durumunda, sizdeki durum da değişebilir mi?
Olabilir. Bir bakarsınız ters köşe yapmış olabiliriz.
Irak’taki rehineleri cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilişkilendiren iddialar, yorumlar var. Doğru olabilir mi?
Böyle bir şeyi düşünmek bile istemem. Çünkü o şahıs (Ekmelettin İhsanoğlu’nu kastediyor) buna müsait değil.
Rehineler olayında son durum ne?
Üç noktada özetleyebilirim: 1- Takipçisiyiz. 2- Temaslar devam ediyor. 3- Bizim için önemli olan vatandaşlarımızın salimen dönmelerini sağlamak.
Sizi rahatlamış görüyoruz. Sanki karar vermiş insanların huzuru var. Peki, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni Başbakanı kim olacak?
(Güldü ve ‘tuzağa düşmem’ anlamında bir ifadeyle soruyu geçiştirdi.)
DemokraSİSİ!
Fransa’dan dönüşte özellikle paralel çeteye yönelik önemli açıklamalar yapan Başbakan Erdoğan, ayağının tozuyla dün de AK Parti İl Danışma Meclisi Toplantısı’na katıldı. Türkiye’de iktidarın yolunun sandıktan geçtiğini vurgulayan Başbakan, son zamanlarda sık sık dile getirilmeye başlanan ‘her şeyin sandıktan ibaret olmadığı’ şeklindeki yorumlara tepki gösterdi: ‘Bazı okur yazar olduğunu iddia edenler televizyonlarda yorum yapıyorlar, ‘Demokraside her şey sandık değildir’. Kusura bakma, demokraside evet her şey sandıktır. Buradan geçer bu iş. Eğer siz sandığı kabul etmiyorsanız sizin demokrasiniz Sisi’nin demokrasisi olur. Öyle bir arayış içerisindeyseniz onu bilemem. Ama biz öyle bir arayış içinde değiliz.’ (YENİ ŞAFAK)
Haşahaşilerin son Alamut Kalelerinin yargı olduğu bir gerçek, Hasan Sabbah’ın Alamut Kalesi gibi direniyor direnebildiği kadar. Tarih kitapları şöyle yazıyordu; ‘Alamut kalesinin altı tüneller açılarak oyuldu ve petrol ile doldurularak kalenin bulunduğu tepe, o zamana kadar görülmemiş gerçek bir bombaya dönüştürülerek petrol doldurulan tüneller ateşlenerek patlatılmak suretiyle imha edip ele geçirdiler.’ Bu tarihi hakikatler ışığında yıllarca direnen o meşhur Alamut Kalesi de fethedilmiştir. PDY-PİÇ son kalelerinde direnmeye devam ediyor. Aptalca! Yarınları düşünmeden! Karşısındakinin devlet olduğunu idrak edemeden Pensilvanya’lı Sam Hodja’nın emir ve talimatlarıyla tutukluyorlar, serbest bırakıyorlar, geri tutukluyorlar, kısaca kafalarına göre yapıyorlar da yapıyorlar. Başarılı olamayacaksınız PDY-PİÇ’in Şerefsiz Yargıçları, tıpkı PDY-PİÇ’in Şerefsiz Savcıları gibi sizinde sonunuz hüsran, hüsran, hüsran! Ailelerinizin geleceğini düşünmeden attığınız bu adımlar size çok pahalıya maal olacaktır. Tıpkı MİT TIR’larına operasyon yapanların Vatan Haini konumuna düştüğünüz gibi tarih sizleri de Vatan Haini Savcılar ve Yargıçlar diye anacağından hiç şüpheniz olmasın. Sizden korkan en az sizin kadar şerefsiz olsun.