MEDYAGÜNDEM- Normalde onları “birbirine benzemez”, birbirine “zıt” ya da “ters” sanırsınız. Hatta birbirlerinden nefret eder gibi görünürler de…
Ama kritik süreçlerde öyle tepkiler verir, öyle operasyonel ittifak yaparlar ki, aslında onların birbirini tamamlayanlar olduğunu görmemiz için de fırsat ortaya çıkar.
Soner Yalçın gibi ultra kemalist sosyalist ulusalcı ile solcu Ruşen Çakır’ın ve Emre Uslu’nun aslında aynı “merkezin adamı” olduğunu bilmek için kahin olmaya gerek de yok artık.
Lice’de uyuşturucu baronlarının provokasyonu olduğu artık kesinleşen olaylardan sonra Kürtleri sokaklara döküp, Gezi provokasyonuyla birleştirip, hükümeti devirme operasyonuna su taşıyan Ruşen Çakır, Soner Yalçın, Ece Temelkuran, Cengiz Çandar’dan sonra bugün en büyük “iblis” de “Kürtler sokağa çıksın” çağrısı yaptı.
Nasıl Lice’de olayların çıktığı gece Ruşen Çakır, Cengiz Çandar, Ece Temelkuran, Halk TV ve Soner Yalçın’ın Oda TV’si aynı anda Kürtleri tahrik etmek için provokasyona başladılar, işte onların hangi amaca hizmet ettiğini, işin nasıl bir karanlık teoriye dayandığını bugün Ertuğrul Özkök’ün köşesinden anladık.
Hürriyet’teki “Kürt kardeşlerim barış şimdi hâlâ inebilir” başlıklı yazısında Özkök, “Türkiye’de artık yeni bir rüzgâr esiyor. Bu hayırlı bir rüzgârdır. Demokrasiyi kuvvetlendirecek bir rüzgârdır. Ve bu rüzgâr, tarihinde ilk defa ‘barış sürecini, bir devlet projesi olmaktan çıkarıp halkın projesi haline getirme’ şansını doğurmuştur. Bu ülkede Türklerle Kürtleri barış içinde, aynı ülkeye ait olmanın mutluluk verici ruh haliyle yaşatacak olan gerçek barış, anayasalarda değil, gönüllerde yazılır. Türkiye’de halk ilk defa, partilerden, derneklerden, şundan bundan bağımsız şekilde çoğulcu rejimini kuruyor. Kürtler de aynı bağımsız ruhla bu harekete katılmalı.” diye yazdı.
Özkök “Gezi ile Lice’yi yakınlaştıralım, Kürtleri de sokaklara indirelim” kirli operasyonunun teorik çerçevesini çizdi.
Ruşen Çakır’ın neden Lice’deki uyuşturucu baronlarının provokasyonuna hiç değinmemesi daha bir manidar duruyor.
Aslında medyadaki bu “egemen sınıfın” kendi vesayetlerini sürdürmek için neler yaptıklarını da daha iyi görüyoruz.
medyagundem.com