MEDYAGÜNDEM- Sabah gazetesi başyazarı Mehmet Barlas’ın bugünkü yazısı, Türkiye’de iktidar-muhalefet dengesine dair yeni, çarpıcı ve siyaset adına düşündürücü dersler taşıyor.
“’Gülen Cemaati’nden muhalefet üretilebilir mi?” başlıklı yazısında Barlas, Rusya’nın “Komsomolskaya Pravda” gazetesinin muhabirinin kendisiyle yaptığı röportaj üzerinden Fethullah Gülen cemaatinin iktidara muhalefet yapmasını sorguluyor.
İnce mesajlarla dolu yazısında Barlas, CHP’yi bile geride bırakacak bir “ana muhalefet hareketi”ne dönüşmesinin Gülen cemaati için nasıl büyük bir tehdit oluşturacağını şu satırlarla anlatıyor:
“AK Parti ve Başbakan Erdoğan başarısız olduklarında taşıdıkları siyasi riskin içerikleri ile karşı karşıya kalırlar. Ama geçmişte de gördük ki Jakoben laikçi resmi ideoloji demokratik siyaseti rafa kaldırdığı zaman, ‘Cemaat’ denilen oluşumlar ‘Cezai riskler’le baş başa kalırlar. Gülen’i Amerika’ya götüren risk de böyle değil miydi?”
Bu satırların meali şu: Barlas cemaate diyor ki, bugün Ak Parti’yi devirmeye kalkışanlara desteğinizin karşılığı siz kaybedersiniz. İktidara geldiklerinde önce sizi yargılarlar… Barlas bir anlamda aklınızı başınıza devşirin demeye getiriyor.
İşte Barlas’ın yazısından bazı satırlar:
(…)
CEMAATİN KAMUOYUNA YANSIYAN İMAJI
Bu Rus gazetecinin veya benim Gülen Cemaati üzerinde düşünce çeşitlemeleri yapmamız çok görülmemiş bir durum değil. Batı’nın en etkili gazetelerinde de Gülen ve Cemaat üzerine sayısız yorum ve inceleme yayınlandı, yayınlanıyor.
Önemli olan Sayın Gülen’in ve Cemaat’in kamuoyuna yansıyan imajları hakkında kendilerinin ne düşündükleridir.
Bizim medyada da Gülen Cemaati’nin Başbakan Erdoğan ve AK Parti iktidarı karşısında yer aldığına ilişkin spekülatif haber ve yorumlar fazlasıyla yok mu? “Gülenci savcılar”ın MİT Müsteşarı hakkında soruşturma girişiminde bulundukları ve buna Başbakan Erdoğan’ın tepki gösterdiği içerikli haberlerini okumadık mı?
Türkiye’de Başbakan Erdoğan’ı en sert biçimde eleştiren gazetecilerin Gülen’i Pennsylvania’daki çiftlikte ziyaret ettiklerinde, bir nevi dertleştikleri şeklindeki dedikodu içerikli haberleri hatırlamıyor muyuz?
Ve hatta bazılarına göre yol ayrımı Mavi Marmara’ya karşı tutum farklılığında başlamadı mı? Veya Başbakan Erdoğan’ın Gülen’e kitleler önünde “Artık yurduna dön” çağrısı yapmasının olumsuz şekilde cevaplanması da farklı yorumlara neden olmadı mı?
Kısacası “Cemaat”in imajı, sonunda bir Rus gazetecinin Fethullah Gülen’den AK Parti’ye ve Başbakan Erdoğan’a muhalif bir portre çıkartma çabasına dayanmış. Gülen’i “Türk Soros’u” olarak görecek kadar uçurmuş onu.
İKTİDARA ORTAK OLMAK
Siyasi risk taşıyanlar, iktidarlarını derneklerle, vakıflarla, cemaatlerle paylaşmazlar. Onların hayat alanlarını, özgürlüklerini güvence altına alırlar. Aktif siyasete katılmadan ve Ortadoğu coğrafyasında siyaset yapmanın risklerini taşımadan “Biz iktidara ortağız” demek, sadece tepkiye sebep olur.
Özetlersek Gülen Cemaati’nden AK Parti’ye muhalif bir siyasi hareket çıkarmaya dönük arayışlar, Rus medyasında da, bizim medyada da nakıs teşebbüsler olmaktan öteye gidemez.
Bunlar olsa olsa Gülen’in aklını, zekasını, bilincini hafife alanların ve yaşadığı deneyimlerden çıkardığı derslerin farkında olmayanların yazdıkları senaryolardır.
(…)
Peki bu bahsettiginiz turden savcilarin polis isbirligi ile neden oldugu yalan davalar hakkinda ne dusunuyorsunuz? Bu yalan davalar altinda yillardir ezilen binlerce asker Ve asker aileleri var! Polis, savci Ve hakim gomlegi altinda bu skandallara imza atanlara akparti oy kaygisi ile dokunamadi. Hukumet adaleti saglamadikca da gezi olaylarindaki gibi ofke patlamasi yasayan kitleler olusuyor. Umarim akparti oy kaygisi yasamayip civisi cikan adalet sistemini yeniden tesis etmeyi secer!
M.Barlas sadece cemaati değil cemaati kullanmaya çalışanları da uyarmış.Yazıyı dikkatli okumak lazım.Cemaatten siyasi parti olmaz; bu doğru.Ama cemaatsiz de seçim kazanılmaz.Cemaati dışlayarak eleştirerek cemaat mensupları ile iktidarın nimetlerin paylaşmadan hiç kazanılmaz.Cemaat ve AKP birbirine göbekten bağlıdır ve bağlı olmak zorundadır.Karşılıklı fitneci suçlaması yapmak yerine kazan kazan metodu daha iyi değil mi?
Not:Bülent Korucu nun bugünkü Zaman da çıkan yazısını okuyarak bu siteyi google sayesinde buldum.