Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Avukatlar Günü vesilesiyle düzenlenen etkinlikte konuştu.
Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
Meslek kuruluşları çok iyi bir sınav vermedi. Meslek kuruluşlarının belirli menfaat kurumlarının tasallutundan kurtarılması en az bu mesleklerin kendileri kadar önemlidir. Çok sesliliğe imkan veren bir yapıya kavuşturulmaları halinde hem itibarlarının artacağı hem de temsil gücü kazanacağı açıktır. Bu doğrultuda atacağınız tüm adımlarda yanınızda olduğumu özellikle belirtmek isterim. Avukat arkadaşlarımızın hem hukukçu kimlikleri hem de mücadelecilikleriyle bu meseleyi önlerine katıp çözüme kavuşturacaklarına inanıyorum. Bizim kültürümüzde hukukun çok önemli bir yeri var. Avukat müessesesi ne kadar güçlü, itibarlı, ilkeli olursa adaletin tecellisine o kadar katkıda bulunulacaktır. Kimse size itibar vermez, güç vermez. Bunu eğitiminizle, mesleki kabiliyetlerinizle, dayanışmanızla, duruşunuzla sağlayacak olan sizsiniz. Avukatlar arasında da bu sıfatı istismar ederek başka emeller peşinde olduğu gibi bundan sonra olanlar muhakkak olacaktır.
SAVCIYI ŞEHİT EDEN TERÖRİSTLERE VERİLEN DESTEĞİ GÖRDÜK
Adliyede görevini yapan savcımızı şehit eden teröristlere hukuki yardımı sağlayan, sahip çıkan, onlar için eylem yapan güya avukatlara şahit olduk. Sözde avukatların bulunduğunu biliyoruz. Aynı durum gazeteci kimliği, akademisyen kimliği, doktor, öğretmen kimliği taşıyanlar için de geçerlidir. Avukatlık bürosu adı altında terör örgütü için çalışanlar var. Akademisyen olduğuna göre tutuksuz yargılansın ne demek? Eğer suç işlediyse yargılanacak, diğerinden ne farkı var? Bu yargıda adaletin tecellisinin de bir gereğidir. Bizler milletvekili arkadaşlarımızın tespitini yaparken ciddi sayıda milletvekillerinin oran itibarıyla meslek olarak en yüksek oranda avukatlar, hukukçular var. Bu yönüyle tüm avukatlarımızı özellikle de sizleri toplumsal hayatın her alanında çok daha önde, aktif olarak görmek istediğimi özellikle belirtmek istiyorum. Sizlerin her birinizin üstlendiğiniz misyonun bilincinde olduğunuza ben inanıyorum. Avukatlarımızın çözüm bekleyen sorunları mutlaka vardır. Çeşitli vesilelerle sizlerle istişare ettiğimiz bu sorunların çözümü konusunda sizlerin yanında olmaya devam edeceğimi ifade etmek istiyorum.
ÜLKEMİZ UZUN SÜRE VESAYET ODAKLARININ ZULMÜNDE KIVRANDI
Şu anda benim de danışmanlarımın ağırlıklı kısmını hukukçular teşkil ediyor. Gerek akademisyen hukukçular gerekse avukat arkadaşlarımdan oluşan bir ekibimiz var. Bugün Türkiye’deki sorunların ortak noktası, bu milletle, coğrafyayla uyuşmazlıktan kaynaklandığını görürsünüz. Milletimizi geçmişimize düşman etmek istediler, olmadı. Ülkemiz uzun süre vesayet odaklarının zülmü altında kıvrandı.Toplum mühendisliğiyle milletimizi kalıplara sokmaya çalıştılar başaramadılar. Gezi Parkı olaylarıyla kaos çıkarmaya çalıştılar. Gezi eylemlerinde bu işe sempatiyle bakanlar bile daha sonra ‘Mesele Gezi Parkı değil sen hala anlamadın mı?’ şifresini duydular ve geri çekildiler. Ben belediye başkanlığı dönemimden Başbakanlığım dönemine kadar milyarlarca fidan ve ağaç dikmiş bir başbakandım, bir belediye başkanıydım. İçinde halkın olmadığı her hareket gibi Gezi eylemleri de kısa sürede balon gibi söndü gitti. Daha sonra başka bir operasyonun düğmesine basıldı. Paralel ihanet çetesi devreye girerek şahsımla birlikte bu ülkenin tüm büyük projelerini, yatırımlarını hedef alan bir saldırı başlatıldı.
BUNLAR AYNI DAVANIN BİRBİRİNİ TAKİP EDEN DOSYALARIDIR
Burada da işin içinde millet yoktu. Allah’ın yardımı ve milletin desteğiyle hamdolsun bu saldırıyı da boşa çıkardık. Olmayınca en aşağılık yöntemi devreye soktular. Yıllar sonra ülkemizde yeniden kan ve can pazarı kurdular. Bölücü terör örgütü Temmuz’dan itibaren eylemlere başladığında işin gerisinde yıllar süren bir hazırlığın, örgütün zekasını çok aşan bir planın bulunduğunu anladık. Gezi olayları da içeride planlanmış bir olay değildir. Arkadaşlarıma şunu söylemiştim: “Bu olay bir üst aklın planlamasıdır” dediğimde gazeteciler bu üst akılın ne olduğunu sordular. Kendilerine ‘sizin mesleğiniz onu bulmaktır, onu siz bulacaksınız. Ben açıklarsam o olmaz” demiştim. Şimdi o üst akıl ortaya çıktı. Son Amerika seyahatimde bu uygulama çok açık ve net ortaya çıktı. Gezi olayların da, paralel yapının darbe teşebbüsü de terör eylemlerin başlaması da zahirinden birbirinden bağımsız görünüyor. Aslında birbirini takip eden olaylar. Aynı davanın aynı dosyanın birbirini takip eden dosyalarından söz ediyoruz.
HAYATTA BİR ARAYA GELEMEYECEK OLANLAR…
Son ABD ziyaretinde bu daha ortaya çıktı. Bu geçmişteki olaylar birbirinden bağımsız görünüyor ama hepsi birbirinin hareketidir. Şehit olan güvenlik güçlerimiz, sivil vatandaşlarımız olmasa, terör örgütünün eylemleri Gezi’den daha büyük tehdit değil.
Son seyahat. Brookings Enstitüsü’nde konuşmam var, malum yapılar gelmiş. 100-150 kişiler. Hayatta biraraya gelemeyecekler orada; PKK, PYD, ASALA, paralel devlet yapılanması ve Atatürkçü Düşünce Kuruluşu da orada. Kimisi YPG’nin paçavrasını sallıyor, paralel yapı temsilcisi orada; onlar birbirine girdi, öbür tarafta bizi destekleyen bir grup. Bağırdıkları kim Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı.
OBAMA’YI TEHDİT EDEN 3 YIL MAHKUM EDİLİYOR
Tablo açık ve net ortada. Kimler, kime, karşı nerede bir araya geliyor? Güvenlik güçlerinin müdahalesi söz konusu değil. Orası özgürlükler ülkesi.
Obama’ya Twitter’dan ölüm tehdidi gönderen birisi 3 yıla mahkum oluyor. Özgürlükler ülkesi ya. Bana onca ölüm tehditleri oluyor, alsak alsak tazminat alıyoruz. Onu da avukat arkadaşlara ‘Bildiğiniz gibi yapın’ diyorum.
Devlet olarak terör örgütüyle mücadeleyi hukuk, ahlak, adalet içinde yürütmezsek bizim için 3 günlük iştir. Şeytan’ın bile aklına gelmeyecek şekilde döşedikleri patlayıcılarla insanlıktan nasibini almadıklarını göstermişlerdir. Biz aslan gibi, mertçe davranmaya devam edeceğiz. Biz düşmanını arkasından vuran değil, göğüs göğüse vuran bir millet olduk. Bu milletin tarihinde alçaklık, soykırım yoktur.
Terörle mücadele ederken, diğer sorunların henüz tamamen çözülmediğinin farkındayız. Paralel denen şer örgütü, tüm imkan ve gücüyle devlet ve milletimizin aleyhinde çalıştığını bilmenizi istiyorum.
ABD’de bu yapının nasıl bölücü örgütü mensuplarıyla, Ermenilerle koyun koyuna olduğunu son ziyarette bizzat yaşadık. Pusuda bekleyen paralel yapı mensuplarının nasıl içlerindeki kini, husumeti ortaya döktüklerini gayet iyi biliyoruz. Yalanın, riyanın, sahtekarlığın en üst seviyeye çıktığı bu yapıya karşı daima teyakkuz içinde olmalıyız.
MİLLETE İHANET İÇİNDE OLANLARI SIRTIMIZDA TAŞIMAK ZORUNDA DEĞİLİZ
Aynı şekilde bölücü terör örgütüyle aynı hedefleri paylaşanlar kinlerini, nefretlerini sergiliyorlar. Akademisyen, gazeteci kimlikli olarak terör örgütü emrine girenlerin elinde bombası, silahı olanlardan farkı yoktur.
Devletinde ve milletine ihanet içinde olanları sırtımızda taşımak zorunda değiliz. Güvenlik güçlerimi hassasiyetle görevlerini yürütüyor. Şehitlerimiz oluyor; ciğerimiz dağlanıyor. Şunu da biliyoruz, o araziler tabu kadastrosundaki tarla değildir. İmar girdiği zaman arsa olursa, vatan toprakları da şuheda kanıyla vatan olur. Bunun tarihi de böyle. Şu anda da işte bizim bu vatan topraklarımızı ne yazık ki, kendilerine göre operasyon yapıp da oraları tarla haline dönüştürmek isteyenlere karşı onlara gerekli ders veriliyor. Biz bir ölüyoruz ama 10 da, 20 de, 30 da onlardan öldürüyoruz. Terör örgütü yandaşlarını vatandaşlıktan çıkarmak dahil her önlemi almalıyız. Bizim gidecek başka bir vatanımız yok.