Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Uluslararası iyilik ödülleri etkinliğinde konuştu. Erdoğan Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurulmasına asla izin vermeyeceklerini vurguladı.
İşte konuşmasından satırbaşları:
Türkiye Diyanet Vakfı’nın başlattığı çalışmaları takip ediyor ve vakfımıza emek verenlere özellikle teşekkür ediyorum. 42 yıl önce bir avuç vakıf insanının diktiği fidan dünyanın 135 ülkesinde meyve veren bir ağaca dönüşmüştür. Bu 42 yıllık bir sabrın ürünüdür.
Misyonerler belli bölgelerdeki kardeşlerimizin aklını çelmek isterken buna karşı dimdik durup çalışmalar yürüttüler. Hediyem Kur’an olsun projesini doğru yolda atılmış bir adım olarak görüyorum. Bırakın uzak coğrafyalara yardım etmeyi. Kendi komşusuna, akrabasına dahi gözünü kapatan bir hayat biçimi ile karşı karşıyayız. Çocukları bakımsızlıktan ölen anne babaları yüreğimiz kanayarak izliyoruz.
Gösterişin gizliliğin yerini alması büyük bir tehlike. Sosyal medyanın burada önemli bir deformasyonu olduğunu düşünüyorum. Gönle dokunmayan amele dönüşmeyen bir yardımseverlik duygusu bana göre hastalıklı bir haldir. Kalbimiz çevremizde olan bitene karşı hassasiyetini giderek kaybediyor. İşte Suriye’deki gibi. Normalde dünyayı ayağa kaldırması gereken görüntüler birkaç ülke hariç kimseyi harekete geçirmiyor. Kalplerin nasır tutup taşlaştığı zor bir dönemden geçiyoruz.
İbn-i Sina “Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir” diyor. Biz bu anlayışı kırmak için çalışmamız gerekiyor.
Vefa ödülünün 15 Temmuz şehidlerimize verilmesini de son derece anlamlı buluyorum. Onları bizim takdirimiz nedir ki? Allah onları takdir ediyor. Ödüllendiren Allah. Hiçbir söz onların kanlarıyla yazdığı kahramanlık destanını anlatamaz. Hiçbir ödül onların fedakarlığına karşılık gelmez. Onların asıl ödülü Rabbimin katındadır. Bizler sadece onların aziz hatıralarına ve geride bıraktıkları emanetlerine sahip çıkabiliriz.
HOLLANDA KRİZİ..
İşte şu son birkaç gün yaşadıklarımız gördüklerimiz, tamamen İslamofobik bir travmanın ürünü. Batı gerçek yüzünü şu bir kaç gündür ortaya koydu. Olaylar başladığında bunların faşizan baskı olduğunu söyledim. Nazizm yeniden başladı dedim. Rahatsız oldu beyefendiler. Şimdi soruyorum dün gece bizim Aile Bakanımız Fatma Sayan kardeşime bir bayan kalkıp da kendi başkonsolosluk binasına maslahatgüzarıyla ve diplomatik bir araçla gitmesini engelleyen bir zihniyet acaba nasıl anlatılır?
Şöyle mi anlaşılacak? “Biz davet etmedik!”
İstediğime müsade ederim istediğime etmem diyecek kadar ileri gitmişlerdir. Konsolosumuzu dışarıya çıkarmayacak kadar ileri gitmişlerdir. Sabaha kadar telefonda konuşuyoruz. Ve alınan cevaplar enteresan. “Çıkması lazım!”
BUNUN BEDELİNİ ÖDEYECEKSİNİZ
Peki Hollanda? Çarşamba günü yapılacak bir seçime sen Türkiye ile ilişkilerini değişiyorsan bunun bedelini ödeyeceksin. Şimbi bundan sonraki süreç işleyecek. Bakalım bu uygulamayı yapanlar oradaki 250 bin Türke karşı nasıl bir sınav verecekler?
İsim vermeme gerek yok. Bir tane ırkçı var. Ne ırkçılığı bu devirde ya hu? Bu bölücülük nedir? Neredesin Avrupa Birliği? Ondan sonra Tayyip Erdoğan Avrupa Birliğine çaktığı zaman rahatsız oluyorlar.
TV programları yapıyorlar. Yalan yanlış bilgilerle HAYIR denmeli propagandası yapıyorlar. Sana ne ya? Şimdi bunları görünce diyorum ki demek ki evet diyenler istikamet üzeredir.
Orada her türlü edep dışı davranışları yapanlar bunun bedelini ödeyecek.
ATLARINI KÖPEKLERİNİ BENİM ORADAKİ VATANDAŞLARIMIN ÜZERİNE SÜRENLER…
Benim Hollanda’daki vatandaşlarımın üzerine atlarla yürüyen, köpekleri sürmek suretiyle hırslarını ortaya koyanlar bunun bedelini ödeyecek. Bunların içinde bir çoğu da Hollanda’nın vatandaşı. Çıkmış bir tanesi “Türkler burayı terk edecek” Terk falan etmeyecek. Bu daha da gelişecek ve genişleyecek. Onlar Hollanda’nın vatandaşı. Bunun bedelini ödeyecek, diplomasi nedir onu da öğrenecekler.
SURİYE’DE BİR MİLYON İNSAN KATLEDİLDİ, MASKELER DÜŞTÜ
Gerek son 6 yıldır Suriye’de yaşananlar gerek 15 Temmuz ve sonrası şahit olduklarımız bizler için büyük ibret vesilesidir. Maskeleri düşüren, yarınlarımız açısından önemli dersler veren gelişmeler olduğunu düşünüyorum. Bakın Suriye’deki çatışmalar altıncı yılını doldurmuş olacak. 6 yıl içerisinde yaklaşık 1 milyon insan haince katledildi. 10 Milyon Suriyeli yerini yurdunu vatanını terk etmek zorunda kaldı. Camiiler binlerce yıllık şehirler yıkıldı. Suriye bugün DEAŞ gibi PYD YPG gibi terör örgütlerinin ya da bunların zulmünü aratmayan mezhepçi milislerin alanına döndü. Devlet terörü uygulayan rejim tarafından mazlum bir halkın yok edilmesine dünya seyirci kaldı.
Halep’teki bir duvar yazısında “Suriye’de ölen çocuklardan kan yerine petrol aksaydı dünya anında müdahale ederdi” yazıyordu.
Evet petrol kandan daha değerli! Ne yazık ki milyarlarca dolar bütçesi olan uluslararası kuruluşlar tarafından sadece seyredildi. Burada yaşananlar Avrupa’nın nasırlaşmış kalbine dokunmadı.
TERÖRÜN ELİNDE BUNLARIN İMZASI VAR
Türkiye güçleniyor. Güçlendikçe de bunlar zelil hale geliyor. Bu bölgedeki tüm terör örgütlerinin silahları bu ülkelerden geliyor. Ellerinde bunların batının silahları var. Ve yalan söylüyorlar. Ve belgeli. Bütün bunlara rağmen şuanda Cerablus’tan tehdit yaşadığımız Suriye’ye ÖSO ile beraber girdik. Rai’ye, Dabık’a El Bab’a girdik. Buraları DEAŞ’tan temizledik. Şimdi sırada Münbiç var. Ve Rusya seyahatimde de sayın Putinle de bu konuları enine boyuna görüştük. Ve bütün mesele Suriye’de Türkiye için tehdit oluşturacak unsurlardan Suriye’yi arındırmaktır temizlemektir. Ve asla Suriye’nin kuzeyinde bir terör örgütünün devlet kurmasına müsaade etmeyeceğiz.
Bütün mesele Suriye’de Türkiye için tehdit oluşturacak unsurlardan Suriye’yi temizlemektir. Asla Suriye’nin kuzeyinde terör örgütünün devlet kurmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu PYD/YPG asla devlet kuramayacak. Türkiye, silahlı kuvvetleriyle, polisiyle, ÖSO’yla burada böyle bir yapılanmaya asla müsaade etmeyeceğiz. Batılılar ne yaparlarsa yapsınlar geçmişlerindeki kanı, zulmü ve utancı temizleyemeyeceklerdir. Biz onların sadece sömürgeyle anıldığı Afrika’ya başımız dik gitmeye devam edeceğiz.
İnşaAllah 16 Nisan bir kez daha oyunun bozulduğu bir gün olacak. Milletimizin feraseti bir kez daha şer odaklarına galebe çalacaktır. 17 Nisan sabahı Türkiye inşaAllah çok daha aydınlık çok daha parlak bir güne ve geleceğe uyanacaktır.