Sabah gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu bugün çarpıcı bir yazıyla Hürriyet’te Ertuğrul Özkök’ün iki gündür Hayrünnisa Gül methiyelerinin arkasında hinoğlu hinliğe dikkat çekti.
İşte yazısı:
BU EKİBE KARŞI ÇOK DİKKAT EDİLMELİDİR
Malum, medyada “beyaz hayat tarzı” jeneratörü diyebileceğimiz bir ekip var.
Çok dikkat edilmesi gereken bir ekiptir.
Bir kez sizi dillerine doladılarsa…
Hele beğeniyormuş, destekliyormuş, övüyormuş gibi yapıyorlarsa…
Yandınız demektir!
Farkınızı anlatamazsınız.
Ellerindeki medyayı ve kalemlerinin gücünü öyle kurnazca kullanırlar ki, ne politik duruşunuz kalır, ne hayat kavrayışınız.
Biliyorum, her insan gibi beğenilmek, sevilmek istersiniz ve bu adamlar işte tam da o noktadan…
Yani “aşil topuğu“nuzdan yakalar, yoğurur, yontar sizi. Artık siz, eski siz değilsinizdir.
Bu satıları niye yazdım diye soracak olursanız…
Pop sosyologun dünkü Hürriyet’te “Hayrünnisa Hanım’ın Sırları” başlıklı tam sayfa ve müthiş “hesaplı” övgülerini okurken içim bir tuhaf oldu. Eyvah, diye seslendim içimden ama artık kime ne faydası var!
Ekip olarak göklere çıkartıyorlar ya Hanımefendi‘nin resepsiyondaki çıkışını…
O hızla Köşk mönüsündeki deniztarağı övgüsüne kadar gelmişler.
Köşk’e getirilen yenilikler, davetlerdeki incelikler bir bir dökülmüş, yağlanmış, ballanmış.
Böyledirler işte!..
Daha yedi sene önce neredeyse yalancılıkla suçladıkları ve “aman asker bu başörtüsüyle sizi görmesin, çok kızar” diye korkutmaya çalıştıkları insanı işlerine geldiğinde ve politikalarına uygun düştüğünde göklere çıkartırlar.
Ve bunu her seferinde ideolojik bir zafer duygusuyla “beğeniler” üzerinden yaparlar.
GÜL AİLESİ UMARIM BU “KUŞATMA”YI KIRAR!
Umarım, Gül ailesi bir yolunu bulur, bu “kuşatma“yı kırar!
Fakat esas önemli olan, söz konusu ettiğimiz “Doğan grubu kültürü“nün kamuoyu üzerindeki zihinsel kuşatmasıdır.
Bazen insanın içinden sırf bunlara tepki olsun ve bu kuşatmayı yarmak için diye kaba bir çileciliğe yaslanmak gelir.
Düşünüyorum da, benim gibi estetiğe, medeni inceliklere, sevinç ve zevk duygusuna ayrı bir önem veren birini bile yıllar içinde usandırdılar.
Neden? Çünkü o kadar saldırgan ve kibirliler ki!
Üstelik yapmacıklar!
Çok değer verdiklerini iddia ettikleri şeyler hakkında bile üstünkörü bir bilgiye sahipler.
“Hayat tarzı” sandıkları şey mi?
İçinde hayat olmayan bir tarzdan ibarettir.
Soyle soguk bir ayranla, acili bir lahmacun yedikten sonra Ertugrul Ozkok’un uzerine kusmak istiyorum.!!!
Sayın Haşmet Babaoğlu jeneratör, bizde motor Ertuğrul diyelim, diyoruz. Bu tiplerin medyatik olmalarında sanki birazda bizim medyanın rolü var gibime geliyor. Motor Ertuğrul çıkıp; ben adam değilim, ben hep kaybeden serseriyim, ben hep yanlış yapıyorum… diyen birine motor deyip geçme dururken neden bu kadar ilgiliyiz ki? Tek yapılacak bunlara ilgisiz kalmak diye düşünüyorum. Ülkemizde Komünist ülkelerde bile olmayan saçma sapan bir uygulama olan, sanki milletin iradesini taşıyormuş gibi bir hava verilen Yargıtay, Sayıştay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi… açılış kapanışlarını değerli kılanın Devlet Erkanı olduğu bal gibi ortadır. Sayın Cumhurbaşkanımız birkaç kere gitmediği takdirde bu açılış-kapanışların hiçbir anlamı kalmadığı görülecektir. Katılmadığı zaman tabi anlamlı kılmak için ellerinden gelen her türlü psikolojik destek sağlanmasına sağlanacaktır, ama nereye kadar, bunu ilerleyen günlerde göreceğiz. Motor Ertuğrul olayı da öyle, adam ben aptalımdan tutunda, hep yenilmeye mahkumuma kadar her şeyi itiraf etmesine rağmen bu kadar özeleştirisini görmemezlikten gelip bu tiplerin altına kriko vuruyoruz gibime geliyor. Adam boş, tıngırtı! Tencere-tavadan bile daha kaliteli ses elde edilirken bu adamın tangırtısını-tungurtusunun ses getirmesini birazda kendimizde aramamız gerekir diye düşünüyorum. Dizel motorun ses kirliliği bile bu adamınkinden daha kalitelidir. Adamların oyununa gelmeyelim, demi la Motor Ertuğrulcukum! Keh Keh Kehhh!