MEDYAGÜNDEM- Bir haftadır medyada konuşlandırılmış “malum çete” tarafından “basın özgürlüğü” ve “tarafsız gazetecilik” mukayesesinin malzemesi yapılan Suriye’nin eli kanlı diktatörü Beşşar Esed röportajı nihayet ortaya çıktı.
4 gazeteci davet edilmiş içlerinden sadece Cumhuriyet gazetesinin Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer Şam’a gitmeyi kabul etmişti.
Ertuğrul Özkök, M. Ali Birand ve Amberin Zaman’ın neden gitmeyerek isabetli bir karar aldıkları da bugün Cumhuriyet’te Beşşar Esed röportajıyla anlaşıldı.
Birileri sosyal medyada “Gazetecinin işi diktatöre, teröriste doğru soruları sormaktır. Utku Çakırözer, Beşar Esad’a doğru soruları sormuş ve işini mükemmel yapmış, bu ülkenin başbakanına, dışişleri bakanına doğru soruları sormayıp çanakçılık yapan medya aparatçikleri Utku’dan ders alsınlar” diye “propaganda” yapsalar da, Cumhuriyet resmen Baasçı rejimin “aparatçikliğine” yani maşalığına soyundu.
Baştan sona röportaj okunduğunda, Çakırözer’in sorularına bakıldığında hiç de gerçek anlamda gazetecilik yapılmadığı ortaya çıktı. Çakırözer de resmen Esed’e “çanakçılık” yapmış, esasında gazetecilik adna yüzkarası işi medyadaki “malum dostları” eliyle gazetecilik diye pazarlanmaya çalışılmıştı.
Çakırözer’in gazetecilik yapamadığı, Esed’in kara propagandasına çanak tuttuğu, bir kez bile Suriye halkına yaptığı zulüm ve katliamla ilgili bir soru sormamasından belliydi. Tecavüz edilen, resmen işkencelerle katledilen Suriye halkına dair bir tek soru olmaması zaten o röportajın bir gazetecilik olarak addedilemeyeceğinin kanıtı oldu.
Başka önemli bir detay, Esed’in düşürülen uçağımızla ilgili, “Uçak İsrail uçaklarının daha önce 3 kez kullandığı koridoru kullanıyordu. Radarlarımızda görmediğimiz ve bilgi de verilmediği için askerler düşürdü. Türkiye’ye ait olduğunu düşürdükten sonra öğrendik. Yüzde yüz ‘Keşke düşürmeseydik’ diyorum” sözlerine Çakırözer’in dönüp de “Madem İsrail düşmanınız, peki bugüne kadar neden hiç onların bir uçağını düşürmediniz” diye sormamasından da gazetecilik yapmadığı belliydi.
Oysa geçtiğimiz hafta A Haber’de spiker Fatih Er, Suriye Enformasyon Bakanı’nın Esed gibi yaptığı İsrail dezenformayonuna şahane bir gazetecilik refleksiyle o soruyu sormuştu.
Ya da başka bir beceriksizlik örneği… Esed diyor ki;
“Türkiye’de Genelkurmay Başkanlığı değişiminden bu yana hükümet Türk ordusunun bizimle her türlü ilişkisini kestirmiş durumda. Oysa komşu ülkeler arasında her zaman bu tür olaylar yaşanır ve bu nedenle de silahlı kuvvetler arasında diyalog olması gerekirdi. Ama ne yazık ki şu anda bizim Türk ordusundan acil bir durumda arayabileceğimiz tek bir komutan telefonu bile yok. Olağanüstü durumlarda konuşmamız gerektiğinde kimseye ulaşamayacağız.”
Dönüp de Türk gazeteci, “Pek inandırıcı gelmedi sözünüz, madem Türk Genelkurmayı ile temas kurmak istiyorsunuz, girin internet sitesine orada telefon numarası var” bile diyemiyor.
Cumhuriyet Baasçı rejimin kapısına gidip, gazetecilik yapmayarak Esed’in Türkiye’de PR’ını icra etme işine de soyunup bunu da gazetecilik diye pazarladı ya, Türk medyasında bu gelinen herhalde son nokta…
O kepazeliği de gazetecilik diye pazarlayıp, ahkam kesen alçaklara da yazıklar olsun…
medyagundem.com