Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Türkiye’de korku ikliminin olduğunu, bunun gazetecileri de etkilediğini ama temel hak ve özgürlükler konusunda mücadele edilmesi gerektiğini söyledi. Kılıç, ‘gazeteciler direnmeli’ dedi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, kurumun gündemi değiştiren kritik kararlarından bir gün önce IPI-CPJ basın özgürlüğü heyetine yaptığı açıklamada, Türkiye’de bir “korku iklimi” oluştuğunu belirterek, gazetecilere, “Direnin, pes etmeyin” çağrısı yaptı.
Kılıç şöyle konuştu:
“Beni endişelendiren konu, Türkiye’de giderek artan kin ve nefret söylemi. Bu iklimin oluşmasında siyaset kurumlarının sorumluluğu var. Bu sorunun siyasi tansiyonun düşmesiyle azalacağını tahmin ediyorum. Korku iklimi gazetecileri de etkiliyor. Temel hak ve özgürlükler konusunda mücadele gerekir. Gazeteciler de direnmeli.”
Konu,çok uzun bir yazıyı gerektirecek kadar detaylı ele alınması gereken bir konu.,Öyle 5-10 satır yorumla anlatılması,anlaşılması mükün değil…
Şu kadarını söyleyeyim; Sayın Kılıç Türkiye’de gazeteciliğin ne olup,ne olmadığını bilmiyor olamaz. Her gazete ve her gazeteci öncelikle ait olduğu toplumun sesidir.Sonra da,patronunun…
Solcu ise sol’a methiyeler dizer,sol değerleri savunur. Sağ görüşlüler de sağ değerleri…Vs. Vs. Hiç bir gazete ve gazeteci bağımsız ve bağlantısız değildir.Bu nedenledir ki,birinin “Ak” dediğine,diğeri gözümüzün içine baka baka,”Kara” diyebilmektedir.
Bunun yanında;(Özellikle) hükümet ve hükümeti oluşturanlara,eski BB,yeni CB’nına çok rahat hakaret ve küfürler yapılabilmekte, (Bir sürü örnek verilebilir bu konuda.) bütün bunlar da, “Gazeteci” kimliği ile yapılmaktadır.Kimsenin kılına dokunulduğunun da örneği yoktur..!
Siz bakmayın Enver Aysever,Pelin Batu gibilerin hezeyanlarına.,Onlar kendi camialarında bile ciddiye alınmıyorlar.,Tam İlber hocalık şahsiyetler…
Bütün bunlar göz önünde oluyorken; KİM,NEDEN KORKUYOR Kİ..? Adamlara yapmadıkları,demedikleri kalmadı…Daha ne yapmaları lâzımdı ki,gazeteler ve gazeteciler “Hür” sayılsın..? “KIZIL DEVRİM SENDROMU” nu anladık da,birde başımıza “HUMEYNİ SENDROMU” çıktı sanırım.
“PARALEL DARBE” gerçekleşseydi de, dünya görseydi, “gazeteci katliamı” nasıl olurmuş diye…
Ne diyelim.,Bekleyelim HSYK seçimlerini bakalım