Bir tarafta ırkçı, İslam karşıtı Wilders, Rutte ve diğerleri… Diğer tarafta Hollanda’nın yüz akı, İslam’la şereflendirilmiş Arnoud Van Doorn… Wilders’ın eski danışmanlarından Van Doorn Avrupa’daki Müslümanlara, Türkiye ve Erdoğan karşıtlığına karşı yürütülen kirli politikanın iç yüzünü anlattı.
Arnoud Van Doorn, İslam karşıtı, aşırı sağcı Geert Wilders’in partisinde siyaset yapıyordu… Politik kariyerinin başlarında kendisi de İslam karşıtı bir figürdü. 2013 yılında yalnızca ailesinin bildiği bir serüvene girdi…Bir sene boyunca İslamı öğrenmek için uğraştı…Arapça dersleri aldı, birçok Müslüman ile fikir alışverişi yaptı…
Hollanda’da İslam ve Müslümanlara karşı tutumuyla bilinen aşırı sağcı Geert Wilders’ın liderliğini yaptığı Özgürlük Partisi’nden (PVV) ayrılarak Müslümanlığı seçen Arnoud Van Doorn, Birlik Partisi’nde görev alıyor kararından dolayı kesinlikle pişman olmadığını söylüyor.
Yeni yaşamı ve siyasi çalışmalarıyla ilgili konuşan Van Doorn, Müslüman olduktan sonra büyük bir iç huzuru yaşadığını belirterek, “Müslüman olduğum için bazı arkadaşlarım beni terk etti, zor dönemler yaşadığım oldu ama Allah’ı düşününce her şeyi unutuyorum” dedi.
Daha önce önyargıyla baktığı İslam dinini seçme kararının planlı olmadığını, kendiliğinden geliştiğini kaydeden Van Doorn, Lahey belediye meclisi üyeliği yaptığı PVV’den ayrıldıktan sonra bazı Müslümanlarla tanışmasının bu konuda önemli rol oynadığını ifade etti.
Aynı kentte meclis üyeliği yapan Abdoe Khoulani’yle tanışmasından sonra İslam konusunda kafasında bazı soruların oluştuğunu anlatan Van Doorn, bunun üzerine İslam’ı derinlemesine inceleme kararı alır. Kur’an-I Kerim, hadis ve sünnetle ilgili kitaplar okuyan, sürekli sorular sorarak cevaplar aramaya başlayan Van Doorn, yaklaşık bir yıl sonra Müslüman olmaya karar verir.
Van Doorn, “Derken bu süreçte İslam ile aramda sıcak bir bağ oluştu. İslam’ın batılı medya ve politikacıların anlattığı gibi negatif olmadığını kavradım. İslam’ın barış ve kardeşlik dini olduğunu, kafamdaki her soruya cevap verdiğini gördüm. Bu süreç bir sene sürdü. Şüphelere kapıldığım, çok motive olduğum anlar da oldu. En sonunda kendi isteğimle İslam’ı seçerek Kelime-i Şahadet getirdim” diye konuştu.
Üyesi olduğum İslami norm ve değerleri merkeze alan Birlik Partisi ile siyasette daha aktif rol almayı planlıyorum. Yerel seçimlerden sonra milletvekilliği seçimlerine de katılacağım.
HACCA VE UMREYE GİTTİ
Müslüman olduktan sonra arkadaş çevresi genişleyen Van Doorn, bir yıllık süre zarfında hem hacca hem de umreye gitmiş. Kutsal topraklardan manen güçlenmiş ve mutlu bir şekilde döndüğünü ifade eden Doorn, imkanı olan her Müslüman’a kesinlikle hacca gitmeleri tavsiyesinde bulunuyor.
WILDERS’IN PARTİSİNİN İSLAM’LA İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİ PAYLAŞMIYORUM
Yaklaşık iki yıl görev yaptığı Wilders’ın partisinin İslam’la ilgili görüşlerini kesinlikle paylaşmadığını kaydeden Van Doorn “O zaman şimdiki düşüncelere sahip olsaydım bu partiye kesinlikle katılmazdım” diyor. Medyada sıklıkla dile getirilen ‘Wilders’ın eski arkadaşı ya da eski PVV’li’ gibi sıfatlarla anılmak istemediğini dile getiren Van Doorn, görev yaptığı süre zarfında Wilders ile iyi ilişkilere sahip olduğunu ifade etti.
O yıllarda medya ve farklı kesimlerin etkisiyle İslam ve Müslümanlara karşı oluşturulan negatif imajı ve düşünceleri kendisinin de paylaştığını ama şimdi bunlardan eser kalmadığına dikkati çeken Van Doorn, dile getirilenin aksine Wilders’ın çektiği İslam’ı aşağılayan ‘Fitne’ adlı filmde bir rolü olmadığını söyledi.
Wilders’ın İslam’a yönelik hakaret ve eylemlerini anlamakta zorlandığını kaydeden Van Doorn’a göre, Müslümanlar buna en iyi cevabı kayıtsız kalarak vermeli: “Çünkü cevap verdiğinde daha da ilgi çekiyor, o yüzden bu tür provokatif eylemlerden uzak durmalıyız. İyi örnekleri ön plana çıkarmalıyız.
MÜSLÜMANLAR SİYASETTE YETERİNCE TEMSİL EDİLEMİYOR!
Müslümanların yararına işler yapmak istediğine dikkati çeken Van Doorn, “Başkası yapmıyor, kendimiz bunu yapmalıyız” diye konuştu. Üyesi olduğu İslami norm ve değerleri merkeze alan Birlik Partisi’yle siyasette daha aktif olmak istediklerini kaydeden Van Doorn, özellikle Müslümanların yoğun yaşadığı Lahey ve Amsterdam’da önümüzdeki sene yapılacak yerel seçimlerde iyi sonuç almayı hedefliyor. Hollanda’da yaklaşık 1.5 milyon Müslüman yaşadığını ama bunların temsil edilmediğini ileri süren Van Doorn, yerel seçimlerden sonra milletvekilli seçimlerine de aktif bir şekilde katılacaklarını ifade etti. “Müslümanların sesini duyurmak için çaba gösteriyoruz” diyen Van Doorn, Türk toplumuyla da iyi ilişkileri olduğunu, partilerinde kendilerine destek veren bazı Türk kökenli isimlerin bulunduğunu söyledi. Avrupa genelinde son yıllarda iyice artan islamofobinin endişe verici olduğuna da vurgu yapan Van Doorn’a göre Hollanda’da toplumun aktif bir şekilde hareket ederse islamofobiyle etkin mücadele edilebilir.
Geert Wilders seçimlerde ikinci parti oldu. Korkulan olmadı yani. Sence bu durum daha mı iyi?
Şöyle bir problem var. Wilders ikinci parti olunca birçok kişi sorun kalmadığını düşünmeye başladı. Tek sorun Wilders’in seçimleri kazanması ile mümkün olacağı düşünülüyordu. Fakat problem çok daha büyük bir durumda. Seçim sonrası resim şunu gösteriyor; aşırılık, tahammülsüzlük ve İslam düşmanlığı artıyor. Birçok kişi islamafobi konusunda Geert Wilders’in en önemli kişi olduğunu düşünüyor. Fakat bu konuda yanılıyorlar. Diğer siyasi partiler, medya ve gazeteciler Hollanda’da Wilders’in fikirleri ve programını birebir taşıyor. Hepsi Wilders’in bakış açısını destekliyor ve seviyor. Tüm siyasi partiler Wilders’in aldığı oy oranı nispetinde kendilerine meşru bir zemin buluyor. Wilders’e ne kadar çok kişi oy verirse, İslam düşmanlığı o kadar meşruiyet kazanıyor. Bu sebeple diğer partiler Wilders’i taklit ediyor. Bu durum Hollanda için oldukça kaygı verici.
Rotterdam’da Türkiye Aile Bakanı konsolosluk binasına alınmadı, Türkiye Başkonsolosu’da dışarı çıkarılmadı. Polis şiddeti ve diplomatlarımızın gözaltına alınması sonrası gerginlik hat safhaya ulaştı. Bunu Başbakan Rutte neden bu kadar körükledi?
Rutte gerginliği seçimler için tırmandırmak zorundaydı. Hollanda seçmeni bunu görmek istiyordu. Müslümanlara karşı acımasız ve toleranssız bir yönetim! Asıl üstünde durulması gereken nokta, İslam Hollanda’da yükseliyor! Bu gerginlik İslam’dan dolayı, Türkiye ile alakalı değil! Bilindiği gibi küresel savaş, özellikle Batı Avrupa’da, İslam’a karşı sürüyor. İslam sürekli yükseliyor ve Batı Avrupa’da en hızlı büyüyen din konumunda. Bu çok güzel bir durum. Burada politikacılar İslam’dan korkuyor. Güçlerini ve etkilerini kaybetmekten korkuyorlar. Çünkü, İslam, konu iş hayatı, ekonomi ve siyaset olduğunda Batı’nın Kapitalist sistemine nazaran çok daha samimi bir din. Bu sebeple, tıpkı benim gibi, insanlar İslam’ı öğrendiklerinde fikirleri değişiyor. İnsanlar medyadan İslam’ı korkunç bir şey olarak öğreniyor. İslam’la ilişkilendirilen tüm kötü olaylar İslam’ın kendisi gibi sunuluyor. Fakat buna rağmen Hollanda’da ve tüm Batı Avrupa’da İslam yükseliyor! Bu da gücü ve etkisi olan mevcut kişileri tehdit eden bir durum. Türkiye’ye olan düşmanlıkları, aslına azınlıklara baskı kurmak için bir araç. Türkiye’yi bu yolla kullanmaya çalışıyorlar!
Siyasi hayatının erken dönemlerinde İslam karşıtı Wilders’le beraberdin, onun partisinde meclis üyesi ve danışmanlık yaptın. Daha sonradan Wilders’ten ayrıldın ve İslam’ı seçtin, müslüman oldun. Sence İslamofobi neden artıyor?
Bu İslam’a karşı bir savaştır. Küresel bir savaş var İslam’a karşı, medya ve politikacılar aracılığıyla! İslam’a karşı savaşacaklar. Çünkü biliyorum, onlarla beraberdim, ajandalarını biliyorum, stratejilerini biliyorum ve onları tanıyorum. Onların tüm sistemini biliyorum. İslam’la daha fazla savaşabilmek için Türkiye ile çatışmayı kullanıyorlar. Türkiye, Batı Avrupa’da korkuyla eş tutuluyor. Çünkü Türkiye’de vicdan sahibi insanlar artıyor. “Vicdan” dediğimiz erdem güçleniyor ve bu Avrupa’da olmayan bir şey. Güçlü lider Erdoğan’la birlikte Müslümanlara olan destek de artıyor. Yalnızca Türkiye’de değil bütün dünyada ve özellikle Avrupa’da Müslümanlara destek veriyor Erdoğan. Bunu Avrupa ülkeleri ve politikacıları istemiyor. İşte tam da bu nedenle Erdoğan ve Türkiye’yle savaşıyorlar! Yani bütün mesele İslam!
İslam’dan nefret ediyorlar, kendilerince bunun karşısına Demokrasi’yi alternatif olarak koyuyorlar. Demokratik olmakla övünüyorlar ve İslam ülkelerini de demokratik olmamakla itham ediyorlar. Fakat görüyoruz ki konu Türkiye ve müslümanlar olunca demokratik haklar da pek umurlarında değil.
Evet. Bu son dönemde giderek büyüyen bir çelişki. Avrupa’da demokrasiye saygısı olan insanların da tepkisini çekiyor. Öncelikle şunu söylemeliyim, Türkiye’nin kendi vatandaşlarını bilgilendirme hakkı var! Hollanda’da birçok Türk asıllı kişi yaşıyor. Hem Hollanda hem de Türk pasaportları var, yani bu kişiler Türkiye vatandaşı. Hepsinin liderleri tarafından bilgilendirilme hakkı var. Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı kampanyalara izin veriliyor ve tüm Avrupa’da kampanyalarını yürütüyorlar, Hollanda’da bile. Bu ikiyüzlü bir tavır! Erdoğan’ı destekleyenler reddediliyor, konuşmalarına izin verilmiyor. Fakat Erdoğan karşıtlarına izin veriliyor. Bu bir çifte standart. Asla adil değil ve kesinlikle yanlış!
PEKİ, TWİTTER HESABINDA ‘EVET’ GÖRÜYORUZ. NEDEN EVET?
Öncelikle, umarım insanlar ‘Evet’ oyu kullanır. Benim mensup olduğum siyasi parti de bunu ümit ediyor. Çünkü buna ihtiyacımız var. Güçlü liderlerimiz yok maalesef. Erdoğan iyi ve müslüman bir lider! İnsanların sevmesi gerekiyor. Çünkü İslam ülkelerinde çoğu lider güçlü değil, zayıflar. Bu çok üzücü bir durum. Ben bir Müslüman olarak Erdoğan’ın daha güçlü olmasını istiyorum. Eğer insanlar Erdoğan için “Evet” oyu kullanırsa, bu Avrupalı Müslümanlar için de iyi olacak!… Çünkü bizim bu desteğe ihtiyacımız var. Erdoğan gibi güçlü bir liderin yardımına ihtiyacımız var. Özellikle İslamofobiyle savaşabilmek ve Müslüman azınlıklara yardım edebilmek için buna ihtiyacımız var. Avrupa’da Müslüman olmayanlar kadar hakkımız yok! Bu yüzden Erdoğan’ın bizi desteklemesi, onu arkamızda hissetmemiz çok önemli. Umarım birgün kendisiyle görüşürüm. Bu benim için en büyük onur olur.
-STAR GAZETESİ-