Başbakan’a yazıklar olsun öyle mi?
CHP’li Hüseyin Aygün (Dersim konusundaki çıkışları başta olmak üzere) baştan beri son derece çarpıcı bir siyasi portre çizdi.
Bir miktar da ezber bozdu.
Mesela, dünya görüşü bakımından kendisiyle taban tabana zıt olduğu halde Salih Mirzabeyoğlu’nu savundu.
Bolu F Tipi Cezaevi’nde tecritte tutulduğunu söyledi.
Bununla da kalmadı (Mirzabeyoğlu’ndan hareketle) “28 Şubat’la hesaplaşmanın yolunun o dönemin doğurduğu mağduriyetleri gidermekten geçtiğini” belirtti.
Belli ki vicdanlı ve dobra bir adam.
PKK böyle bir adamı kaçırdı işte.
Partisi, medyası, sivil toplum örgütleri olan bir örgütün “bizim için siyasi çözüm süreci bitti, askeri çözüm süreci başladı” demesi ne kadar mantıklıysa, bu eylemi de o kadar mantıklıdır.
Milletin vekilini kaçırmanın bütün bir dünyaya terör örgütü olduğunu ilan etmenin dışında bir anlamı var mı?
Ayrıca…
PKK’nın içinde ciddi kırılmaların olduğunu gösteren bir eylemdir bu.
Talepleri de “devlet silah bıraksın” diyen aklı evvel aydınlar kadar saçma.
Hüseyin Aygün bir defasında şöyle demişti: “Hiçbir devlet, kan dökülen, her gün insanların öldüğü bir ortamda, barış masasına oturmaz. Hükümet görüşmeler yaptı, Oslo süreci ortaya çıktı ama ortamın uygun olması lazım. Sol bir hükümet bile olsa, dağlardaki silahlı örgüt mensupları eylem yapmaya devam ederken barış isteğini kararlı bir şeklide sürdürmez. Bu bakımdan, PKK’nın, öncelikle, hiçbir şekilde silah kullanmayacağını, bunu taktik değil, stratejik olarak benimsediğini söylemesi lazım..”
Bir müddet önce de “Biz Dersim’de resmen, PKK terörü altında bir seçim kampanyası yürüttük” demişti, “Ama aydınlar hiç bunları gündemine almıyor, bunları da tartışmak, eleştirmek lazım. Tek yönlü eleştiri aydın vicdanına uygun değil..”
Evet, tek yönlü eleştiri gerçekten de aydın vicdanına “uymaz” ama neylersiniz ki böylesi aydınlardan mebzul miktarda var.
Her Allah’ın günü (Kürt meselesi ekseninde) Sayın Erdoğan’a demediklerini bırakmazlar ama PKK’ya tek bir laf etmezler.
PKK’nın seçimlerde halka baskı yaptığını bu aydınlardan hiç duydunuz mu?
Hüseyin Aygün’ün şu ifadesini bir kez olsun teşrih masasına yatırdıklarını gördünüz mü: “PKK’lılar, köylere indi, halkı tehdit ettiler, bu sandıklardan, BDP’nin bağımsız adayına oy çıkacak diye. Diyarbakır’da da AKP’lileri tehdit ettiler. Oysa BDP Ankara’da siyaset yapıyor. Biri, BDP’lileri tehdit etse hepimiz karşı çıkarız..”
Halktan tehditle oy almak ne demektir?
Halkın iradesine ipotek koymak, halkı rehin almak demek değil midir?
İşkenceci olduğunu söyledikleri o polis şefi hakkında manşetten haftalardır amansız fikri takip yapanlardan neden bu konuda bir tek satır okuyamadık?
“Bu Başbakan’a yazıklar olsun” manşetini atan bu aslan yürekli aydınlarımız halkın iradesine ipotek koyanlara bir kez olsun “yazıklar olsun” diyebildiler mi?
Yazıklar olsun dedikleri Başbakan, Türkiye’yi “olağanüstü hali kaldır yeter” denilen koşullardan bu güne getiren başbakandır.
Yazıklar olsun dedikleri Başbakan, IMF kapılarında dilenen ülkeyi IMF’ye borç verecek hale getiren başbakandır.
Yazıklar olsun dedikleri Başbakan, faili meçhul cinayetlerin arzı endam ettiği, vesayet rejiminin sürgit devam ettiği ülkeyi bu günlere taşıyan başbakandır.
Yazıklar olsun dedikleri Başbakan, pijamayla başbakan karşılayan medya patronlarının tezgahını bozan başbakandır.
En tuhafı da…
Matine suare hakaret etme özgürlüğüne sahip oldukları Başbakan’ı diktatörlükle suçluyorlar!
SALİH TUNA/YENİ ŞAFAK
