Güneş gazetesi yazarı Kayahan Uygur bugün köşesinde FETÖ’nün kozmik oda kumpasındaki rolü nedeniyle Bülent Arınç’ın ne zaman hesap vereceğini sorguladı. Uygur, “Kendisine bir suikast yapılacağı iddiasını ortaya atarak Genelkurmay’ın kozmik odasına FETÖ’cüler tarafından baskın yapılmasına ve gizli bilgilerin açığa çıkmasına neden olan Arınç’ın devlet sırları konusunda verdiği zarar Dündar’ınkini fersah fersah aşar. Sahi, Arınç bu konuda neden ifade vermiyor? Mahkemede ifade verirken lafı işlediği suç konusuna getirmemek için saatler boyu Trabzon-İstanbul arası taka yolculuğunu anlatan Temel gibi, Bülent Arınç da bir türlü kozmik oda konusuna gelmiyor.” dedi. Yazısı şöyle:
Bir insan birkaç gün önce yere göğe sığdıramayacak kadar övdüğü biri hakkında ağzını büzüp, yerel şive taklidi yapacak kadar hakaretamiz nasıl konuşabilir? Bu insanın adı Bülent Arınç ise konuşur. Bülent Arınç, Milli Türk Talebe Birliği’nin Konferansı’nda konuşup Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yağlı ballı bir şekilde övünce bunun altından bir şeyler çıkacağı aslında belliydi. Eski politikacı, artık alıştığımız taktiğini belki on bininci kez uyguluyor, asker-sivil ve dindar-laik arasında çatlak oluşturup oralara yerleşmeye ve hedefine bu şekilde varmaya çalışıyordu. Konuşmasının ana teması askerleri sivillerin gözünde aşağılama ve Erdoğan’ı sanki kendisinin istediği doğrultuda mücadele vermiş biri gibi göstermeydi.
Altın neslin delikanlısı
Arınç’ın 26 Şubat tarihli konuşmasıyla ilgili haberi hatırlayalım: “Arınç ismini söylemediği bir yüksek rütbeli askerin imam hatipliler hakkında olumsuz konuşmasına, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın müsaade etmeyerek, ‘bana bak. Otur oturduğun yerde. Terbiyesizlik yapma, ben de o imam hatip lisesinin mezunu bir delikanlıyım’ cevabını verdiğini söyledi. Arınç, “Bunlar yaşandı bitti. Herkes haddini bildi. Öyle ağzını açmış kocaman diliyle irtica, yobazlık, imam hatip bilmem ne… Bunları tehlike olarak gören omuzu kalabalık birine, o günün imam hatip neslinin, altın neslinin delikanlısı, Ağzımı açtırma benim, otur oturduğun yerde, kafamı kızdırma, gelirsem sana şöyle yaparım dedi, iftiharla söylüyorum” diye konuştu.”
Bir kere bu ifadeler fitne doludur. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK terörüne ve Suriye’den gelen PYD tehdidine karşı kahramanca mücadele verdiği bir dönemde açıkça kara propaganda içermektedir, ayrıca şerefli subaylarımızdan “omuzu kalabalık” diye söz edilmesi çok çirkin bir ifadedir. “Altın neslin delikanlısı” sözleri ise özenle seçilmiş ve maksatlı bir övgüden başka bir şey değildir ama “altın nesil” ifadesi de Arınç’ın FETÖ ideolojisinin tam etkisinde bulunduğunu göstermiştir.
Delikanlı Temel’e dönüştü
Bu konuşmanın dikkati çeken başka bir yönü vardır, bu konuşmanın yapıldığı saatlerde Arınç Anayasa Mahkemesi’nin kararını ve Erdoğan’ın buna tepkisini biliyordu ama o konudaki tavrını ortaya koymak için 2 Mart Çarşamba gününü bekledi. Bunun nedenlerine geçmeden önce bir şovmen edasıyla yaptığı 2 Mart konuşmasında ne dediğini hatırlayalım:
“Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye’ye döndüğünde veya yolda, bana da ‘o zat’ demişti hatırlarsanız, güzel bir açıklama yapacaktır, AYM kararını tanımıyorum derken maksadını aşıp aşmadığını o söylemiş olacaktır. Kendisi bu anayasaya göre Cumhurbaşkanı seçildi. ‘Ben farklı bir Cumhurbaşkanı olacağım’ deyip, Meclis’te farklı bir ant içmedi. Biz de o zaman ayakta alkışladık. O zaman ben bu anayasayı tanımıyorum demesi lazımdı. Temel İdris’e borç vermiş. Lakin bir süre sonra borç inkâr edilmiş. Konu davalık olmuş. İdris mahkemede ‘Temel’i tanımıyorum” demiş. Temel çıldırmış; kendisinin tanınmaması hali vardır çünkü. Bunun üzerine Temel tarihi cevabı verir. ‘Ben de seni tanımayirum.’ Biz bu duruma gelmeyelim.”
Pusu taktiği
Aslında durum ortadadır. Arınç, o övgü konuşmasını daha sonra yapacağı karalamalara hazırlık olarak yapmıştır, konuşmanın içeriği de amacı da riyakârlık doludur. Erdoğan’a önceden övgüler yaparak art niyetli biçimde yaklaşmış ve kendini onunla birlikte ve ona çok yakın göstermiştir ki birkaç gün sonra yapacağı hakaretlerin etkisi kamuoyunda daha fazla olsun. Ama tek ince taktik bu da değildir. Çarşamba günü için HDP’nin Sur’da yürüyüş çağrısı yaptığını bildiğinden, aklınca o gün Türkiye’de can kayıpları yaşanacağını da tahmin ettiğinden, konuşmasını o gün yaparsa Cumhurbaşkanı’na indireceği darbenin daha da ağır olacağını hesaplamış görünüyor. Arınç’ın bir yandan da AK Parti içinde kendine destek bulabileceğini sandığı, bu nedenle Çarşamba’ya kadar pusuda yatıp beklediği anlaşılıyor.
Başbakan Davutoğlu’nun Can Dündar’ın yargılandığı davanın bir casusluk davası olduğunu hatırlatarak, Anayasa Mahkemesi’nin yetki gaspını vurgulaması işte tüm bu tuzakları zaten anında boşa çıkartmıştır da asıl önemli olan Arınç’ın kendisiyle birlikte arkadaşı Zühtü Aslan’ı da deşifre etmesidir.
Arınç ve PKK
Hatırlayalım, 29 Ocak’ta bir TV kanalında “Başka bir siyasi aktörü onun yerine kullanamayacaksak, HDP’yi de güçlendirmemiz lazım” diyen Arınç, “Dağa kaç bin kişinin çıktığından haberi var mı milletin? Bu iş böyle bitmez, böyle de bitmeyecek. Bu işin bitmesi için çok önceden düşündüğümüz ve her türlü tehlikeyi göz alarak bugünlere getirdiğimiz sürecin aldığımız derslerle yenilenmesi lazım. Çözüm süreci adı da bayatladıysa, bu bir komisyon marifetiyle de olabilir” şeklinde konuşmuştur. Arınç’ın tavrı sadece PKK terörü konusunda değil aynı zamanda ve bununla bağlantılı olarak Suriye politikasında paralel yapı medyasıyla aynı çizgidedir. Nitekim aynı röportajda şunu da söylemiştir: “Dış politika konusu özellikle Rus uçağının düşürülmesinden sonra çok önem kazandı. Dış politikamızda da global anlamda da yeniden bir değişikliğe ihtiyacımız var. Ortadoğu ülkeleriyle ilgili tavrımız böyle bir şeyi gerekli oluyordu. Ama meydan mitinglerinde hamasetle dış politika olmaz. Devletlere destur vermek doğru değil.” Böyle düşünen birinin Suriye konusunda casusluktan yargılanan Can Dündar’ı yetki gaspı yaparak serbest bırakan Zühtü Aslan’ı kutlamasından daha doğal ne olabilir. Her ikisi de aynı çizgidedir.
Dündar ve Arınç
Ayrıca Can Dündar’ın verdiği zarar nedir ki? Kendisine bir suikast yapılacağı iddiasını ortaya atarak Genelkurmay’ın kozmik odasına FETÖ’cüler tarafından baskın yapılmasına ve gizli bilgilerin açığa çıkmasına neden olan Arınç’ın devlet sırları konusunda verdiği zarar Dündar’ınkini fersah fersah aşar. Sahi, Arınç bu konuda neden ifade vermiyor? Mahkemede ifade verirken lafı işlediği suç konusuna getirmemek için saatler boyu Trabzon-İstanbul arası taka yolculuğunu anlatan Temel gibi, Bülent Arınç da bir türlü kozmik oda konusuna gelmiyor.
(KAYAHAN UYGUR/GÜNEŞ)