Genelkurmay Başkanlığı’nın daha önce duyurduğu, bugün saat 15.00’de Anıtkabir’de, “Ata’nın huzurunda Ordu Millet Elele” adı altında yapılacak olan etkinlik sürpriz bir şekilde iptal edildi. İptalin sebebiyle ilgili açıklama yapılmazken, etkinliğin güvenlik gerekçesiyle iptal edilmiş olabileceği ileri sürülüyor.
“PROVOKASYON İHTİMALİ VAR”
Fakat etkinlik saatler kala iptal edildi. İptaline ilişkin olarak “bazı grupların provokasyon yapma ihtimali” gerekçe gösterildi.
1881 BALON GÖKYÜZÜNE BIRAKILACAKTI
Etkinlikte Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar öncülüğünde 1881 çift kırmızı ve beyaz dilek balonunun Anıtkabir ziyaretçileri, şehit, gazi aileleri ve TSK personeli tarafından gökyüzüne bırakılacaktı.
Genelkurmay, daha önce bu etkinlikte 1881 çift kırmızı ve beyaz dilek balonu uçurulacağını duyurmuştu. Genelkurmay’dan yapılan açıklamada, etkinliğin iptal edildiği duyuruldu ancak neden iptal edildiğine dair bir bilgi paylaşılmadı. Etkinliğin güvenlik gerekçesiyle iptal edilmiş olabileceği ileri sürülüyor.
Konuyla ilgili olarak TSK’nın internet sitesinde yer alan basın duyurusu şöyle:
SABAH GAZETESİ YAZARI ENGİN ARDIÇ YAZMIŞTI
Sabah gazetesinde bugün Engin Ardıç, balon uçurma meselesinin absürtlüğünü şöyle yazmıştı:
Doktor doktor kalksana
Bugün Ankara’da balon uçuracaklar.
Yok, vallahi “mecaz” yapmıyorum.
1881 çift (yani 3762 adet) kırmızı ve beyaz balon gökyüzüne bırakılacakmış.
1881 Atatürk’ün doğum yılı (aslında 1880 olduğu da söylenir) ama 3762 neyin nesidir?
Bunlar “dilek balonlarıymış”… İlk defa duyduk. Çaput bağlamayı falan biliriz de balon uçurarak dilek dilemek ne iştir?
Bu uçurma eylemi “ordu millet elele” anlamına da geliyormuş.
Kırmızı ordu, beyaz da millet oluyor herhalde. Bir 27 Mayıs sloganıdır.
Ne diliyorlar acaba, Tayyip Erdoğan’ın devrilmesini mi, Atatürk’ün geri gelmesini mi?
Hani bir manyağın ifadesine göre Konya’daki Mevlana türbesinden gökyüzüne bir “laser” ışını yükselecek, Atatürk de ona “tutunarak” aşağı inecekti…
Sirius yıldızından Türkiye’yi kurtarması için görevli olarak gönderildiğini söyleyenler de var…
Mirasını kimlere emanet etmişsin Atatürk’üm…
Senin “tek meşruluk kaynağı” olarak meclisi gördüğünü söyleyip o meclisi iki kere kapatanlara, dağıtanlara (1960 ve 1980), ayrıca iki kere de iradesini çiğneyenlere mi? (1971 ve 1997) Yoksa, seçimle gelmiş meşru hükümete karşı halkı “direniş hakkını” kullanmaya çağıranlara mı?
Anıtkabir’deki deftere gene yazılar yazacaklar, gece kalkıp okuman için…
Atam, yakın zamana kadar senin ölüm yıldönümünde içki içmek yasaktı.
Sirozdan öldüğünü gözönünde bulundurarak acaba “siz Atatürk gibi yapmayın” demek mi istiyorlardı?
Sinema, tiyatro gibi “eğlence yerleri” de kapalıydı.
Sinemaya ve tiyatroya “bar, pavyon, gazino” muamelesi yapılıyordu.
O gün sinemalarda siyah-beyaz ve titrek “Atatürk filmleri” gösterilirdi, kimse de gitmezdi.
(Sonra günün birinde, senin onayını almış ve beğenini kazanmış “Türkiye’nin Kalbi Ankara” filmini de yasakladılar.
Ruslar çektiği için… Filmde İsmet Paşa bir konuşma yapıyor ve Rus yönetmenle teknik ekibine teşekkür ediyordu.) Genelevler de kapalı mıydı, bilemiyorum.
Öyle olsa gerektir.
Senin ölüm yıldönümünde gülmek de yasaktı Atam.
Biz hap kadar, el kadar çocuklar okul bahçesinde “üzgün üzgün” dolaşmakla yükümlüydük, koşmak oynamak da yasaktı.
10 Kasım töreninde güldüğüm için ceza almıştım Atam, altı yaşımdaydım. Neye uğradığımı anlayamamıştım.
Beynimizi böyle ahmakça yıkamaya çalıştılar Atam.
Onun için senin adını kullanarak her türlü saçmalığı yapan bu sahtekârlara öteden beri “gıcığım var” Atam, sen sakın üstüne alınma…
Onların hepsinden çok daha akıllı olduğun için sen beni anlarsın.
Hırtlar anlamazlar.