MEDYAGÜNDEM- İyi bir bir gazeteci Paris’te 3 PKK’lıya yönelik suikasti araştırırken ne yapar? Eğer katil ortada değilse, katilin kim olabileceğine dair tüm ihtimalleri tartışır, sorgular, analizini bu ihtimaller üzerinden yapar.
Ama bizde birileri böyle yapmıyor, ihtimaller arasından birini çekip, “Katil bu adrestir” diyerek operasyon çekiyor.
“Jamestown beslemesi”, cemaate sızmış “derin damar tetikçisi” olan Taraf yazarı Emre Uslu, bunu yaptı. İhtimaller içinden birini çekip, “Katil İran’dır” dedi. Peki ya Avrupa, ya MOSSAD bu işin bir tarafında olamaz mı? Hiçbir zaman İsrail’i hedef almayan Uslu denkleme o ihtimali de koymadı haliyle.
Bugün aynı tavrı Habertürk’te Fatih Altaylı da gösterdi.
Uslu gibi ihtimaller arasından sadece “İran” unsurunu çekti, Paris’teki suikasti İran’a ihale etti.
Altaylı da tıpkı Uslu gibi ihtimallerden “örgüt içi infaz olabilir” boyutuna vurgu yaptı ama “İran da tecrübelidir” diyerek adresin İran olduğunu ima etti.
Altaylı, “Çünkü İran Avrupa’da suikast düzenleme konusunda oldukça ehil bir yapıya sahip. Geçmişte İran’ın özellikle de Kürtlere yönelik Avrupa’da organize ettiği pek çok suikast var. En bilinen olay Dr. Abdurrahman Kasımlu’nun öldürülmesi.” diye yazdı. Altaylı da Uslu gibi Avrupa ve İsrail ihtimaline değinmedi.
Peki Uslu ile Altaylı aynı odaktan mı besleniyorlar?
Bir gazeteci, içinde İran’ın da olduğu diğer ihtimallerin güçlü biçimde sorgulanması gerektiğini bilmez mi? O fotoğrafı bir gazeteci göstermiyorsa buna gazetecilik denir mi?
Hayır.
Bunun adı psikolojik operasyondur.
Uslu ile Altaylı’nın “operasyon kardeşliği”nin altı çizilmelidir.
İkisini besleyen “odakların” İmralı sürecini sabote etme peşinde koşan karanlık bir irade olma ihtimali iyi analiz edilmelidir.
medyagundem.com