Yeni Şafak yazarı Bülent Orakoğlu bugün köşesinde eski bir “Emniyet istihbaratçı” olarak Almanya’nın Türkiye’yi dinlemesini analiz etti.
Orakoğlu Alman gizli servisi BND ile paralel örgüt arasında açık bir ilişki olduğunun altını çizip, Almanya’nın Türkiye’yi dinleme operasyonunda yurt içinden desteği paralel örgütün verdiğini yazdı.
İşte yazısı:
YENİ TÜRKİYE VE MİT’İ HEDEFE ALAN KÜRESEL İSTİHBARAT OPERASYONLARI
Almanya Federal İstihbarat Örgütü’nün (BND) Türkiye’yi 2009 yılından bu yana ”aydınlatılması gereken ülke”ilan edip bu kapsamda dinlemeye aldığı 16 Ağustos’ta Alman Der Spigel Dergisi tarafından açıklanmıştı.
Derginin iddialarına göre 2013 yılı Temmuz ayında düzenlenen bir operasyonla gözaltına alınan, BND çalışanı Markus R’nin 2 yıl boyunca CIA’ye sızdırdığı 218 belge içinde ABD eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un sürekli, John Keryy ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın birer defa, Türkiye’nin ise 2009’dan bu yana dinlendiği, izlendiği muhtemelen de saha çalışması yapıldığı belirtiliyor .
Markus R.’nin 31 yaşında yürümekte ve konuşmada zorluk çeken düz bir memur statüsünde 3.sınıf bir BND ajanı olarak, NATO müttefiki üç ülke arasındaki diplomatik ilişkileri bozacak mahiyetteki kozmik bilgileri nasıl elde ettiği sorusunun cevabını, Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi ile ilgili olarak yaşanan, Yeni Türkiye ve MİT’i hedefe alan küresel istihbarat veya casusluk operasyonlarında aramak gerekir diye düşünüyorum.
BATI’YI RAHATSIZ EDEN TÜRKİYE
Muhtemelen, NSA ajanı Snowden’in, 2013 yılı içinde, ABD’nin Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) Almanya Başbakanı Merkel’i dinlediğine yönelik telekulak skandalını ifşa etmesine karşı düzenlenen kontra bir istihbarat operasyonu, Türkiye ve Almanya’yı açık bir şekilde karşı karşıya getirmiş görünüyor.
Almanya’nın Türkiye’yi uzun yıllardan bu yana dinlediği ve izlediğinin deşifre edilmesi üzerine, Alman yetkililer yaptıkları açıklamalarda özür dilemek yerine, kendilerini haklı çıkaracak şekilde, Türkiye’yi ABD, Britanya ve Fransa gibi dost bir ülke olarak görmediklerini, müttefik bir ülke olarak kabul ettiklerini beyan ederek, sanki Türkiye aleyhinde, ellerinde önemli bilgi ve belge olduğu algısı yaratacak manyel ifadelerle yasadışı etik olmayan dinlemelerine kılıf ve meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar.
21 Yüzyıl’da, Batılı ülkeler, Türkiye’nin yönünü Batı’dan Doğu’ya çevirdiği endişesi ve parayonası ile küresel haçlı seferlerini AK-PARTİ iktidar olduktan kısa bir süre sonra Türkiye’ye yönelik olarak başlatmış görünüyorlar. Davos’ta ”One Minute” çıkışıyla başlayıp, Mavi Marmara olayı ile doruk noktasına taşınan Türkiye İsrail gerginliği askeri stratejik ortaklık ve en üst düzeyde stratejik istihbarat işbirliğinden açıkça düşmanlık veya hasım ülkeler noktasına taşındığı anlaşılıyor.
Türkiye’nin, AK-PARTİ Hükümeti ve Erdoğan’ın şahsında’, ‘Bölgede mazlumların koruyuculuğuna soyunan ‘Ortadoğu’da ve dünyada yükselen yeni lider’ Yeni Türkiye Vizyonu ve Misyonu ile etkin oyun kurucu ve müdahale edici yeni aktör olarak sahneye çıkması Batı’yı rahatsız etmiş görünüyor.
BND VE MOSSAD ARASINDALİ SIKI İLİŞKİLER
Batı, AB ve NATO’nun bölgedeki sağlam müttefiki ve partneri olarak algılanan, Türkiye’nin ilk kez dış politikada kendi ülkesi yararına bağımsız bir şekilde hareket ederek, kendi rolünü kendi belirleme sinyalleri vermesi, ABD ve AB’nin, NATO’nun kısmen düşman gördüğü, Hamas, Müslüman Kardeşler, İran gibi güçlerle aynı safta görüntü veriyor olması CIA, BND ve MOSSAD’ın dikkat ve faaliyetlerini Türkiye’ye çevirmelerine neden olduğu anlaşılıyor.
BND ve MOSSAD arasındaki sıkı-fıkı iyi ilişkiler tarihsel gerçekler ışığında günümüzde de ideolojik eksen etrafında devam ediyor. Almanya’da kontrgerilla hareketinin adının ”Gehlen Harekatı” olması şüphesiz rastlantı değil. BND’nin bağlantılarının, Yahudi Finans Lobisi Trilateral ve Rockefeller’a kadar uzanması sanırım ilişkilerin derinliği hakkında önemli bir kanıt özelliği taşıyor.
Sevr ve Lozan ile Ortadoğu’dan tamamen dışlanan Osmanlı’nın, torunları, Türk-Kürt savaşı çıkarmak isteyen kolonyalist ülkelerin kaos plan ve politikalarını boşa çıkaracak şekilde Kürt-Türk kardeşliğini pekiştiren ”çözüm” sürecini başlatarak başarıyla sürdürmeleri ve bu sürecin yarattığı olumlu psikolojik ortamın, Ortadoğu’da Barzani petrollerinin, Türkiye üzerinden dünya pazarlarına taşınması, Türkiye’nin Ortadoğu’ya muhteşem bir şekilde dönüşüne ve Kürt-Türk ittifakına neden olmuştu.
ALMANYA’NIN TÜRKİYE’Yİ DİNLEMESİNİN İKİ ÖNEMLİ NEDENİ
Bu anlamda, Almanya’nın Türkiye’yi dinlemesinin iki önemli nedeni var. Birincisi tıpkı Oslo görüşmelerinin tahrif edilmiş dinleme tutanaklarının basına sızdırılması sonucu sürecin akamete uğratılması gibi çözüm sürecini de aynı şekilde sabote ederek akamete uğratmak suretiyle Türkiye’nin Ortadoğu’da sözü geçen bir ülke olmasının engellenmek istenmesi.
İkinci neden ise IŞİD ile Türkiye’yi ilişki içinde göstererek, Türkiye’nin teröre destek veren ülkeler kategorisinde değerlendirilmesi sağlanacak ve bu şekilde, Yeni Türkiye’nin imajı ve itibarının menfi yönde etkilenmesi suretiyle AK-PARTİ’nin iktidardan uzaklaştırılmasına yönelik eylem planlarına meşruiyet kazandırılacaktı.
Oysa NSA ajanı Snowden, IŞİD’in CIA, MOSSAD ve MI6 tarafından kurulan ve bu istihbarat birimlerinin bağlı olduğu ülkelere hizmet eden bir ajan devlet olduğunu belgelerle açıklamıştı. IŞİD’in bölgede İsrail’in güvenliğini tesis ettiğini söyleyen Snowden İslami değerlere zarar veren ve bölgeyi kaosa sürükleyen IŞİD’in İsrail hakkında hiçbir açıklamada bulunmamasına da dikkat çekmişti.
BND’YE YURTİÇİ DESTEK PARALEL YAPIDAN
Paralel Yapı’nın, Almanya’da güçlü bir lobiye sahip olması, Alman vakıflarıyla bağlantıları ve en önemlisi de Alman Dış İstihbarat Servisi BND ve İç İstihbarat Örgütü Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı, İngiliz ve ABD gizli servisleriyle yakın ilişkileri (Necip Hablemitoğlunun Köstebek adlı kitabı) Almanya’nın yaptığı dinlemelerde, BND’ye yurt içi desteğin Paralel Yapı tarafından sağlanmış olabileceği ihtimalini ve kuşkusunu arttırıyor.
