MEDYAGÜNDEM- Eski ülkücü Zaman gazetesi yazarın Mümtazer Türköne’nin başını çektiği bir grup aydın “İslamcılık öldü” diye tezvirat yapıyorlar ya, Yeni Şafak yazarı Prof. Dr. Yasin Aktay bugün Türköne’ye tam anlamıyla bir ders verdi.
Aktay, Türköne’nin “İslamcılık öldü” tezi için “varsın öyle bilsin” deyip şöyle yazdı:
“Aslında kendisini daha iyi hissetmesini sağlayacaksa sevgili Mümtazer Türköne’nin İslamcılığı ‘ölmüş’ bilmesine hiç müdahale etmek istemem. Hele kendisi için ‘ölmüş’ bir şey varsa, o şey kendisine İslamcılık olarak görünmüş de olsa İslamcılığın aslında yaşıyor olduğunu kendisine kanıtlamayı asla istemem. Benim daha önce de şimdi de yapmaya çalıştığım şey bu değil. Ayrıca neme lazım. Belli ki, Türköne için bir şeyler ‘ölmüş’, varsın öyle bilsin.
Aslında ölenin muhtemelen İslamcılık hakkındaki kendi hayalleri olduğunu söylesem mi? Doğrusu, buna da çok emin değilim, çünkü öldüğünü söylediği İslamcılık için pek yas tutar bir hali yok, yani o İslamcılık için zaten hiç bir zaman hayal kurmamış, aksine hep ona karşı bir mesafe tutmuş. İslamcılığı tez konusu olarak çalışırken bile, ondan hiç bir şey beklememiş, onu bir tür ham-hayalcilik olarak görmüş. Şimdi de o ham-hayalcilik olarak gördüğü şeyden kendilerine İslamcı diyenlerin vazgeçişlerini İslamcılığın ölümü olarak görmüş. (Aslında, İslamcıların kendisinin çocuksu bulduğu fikirleri aşmış olmasını bir vazgeçiş, bir ölüş, bir son olarak niteleyeceğine, bir olgunlaşma, bir içtihad olarak da niteleyebilir, ama yapmıyor, bunu tercih etmiyor).”
Aktay, “Dolayısıyla, anlaşılan bu ölüme sevinmiş, çünkü o İslamcılığın zaten yanlış bir şey olduğunu düşünüyor. Çünkü İslamcılık onun anladığı şekliyle ideolojiler çağının bir örneği ve insanlığa mutluluk getirmeyen diğer tüm ideolojiler gibi o da mezarlıktaki yerini almış oldu.” diye yazdı.
İslamcılığın ölmediğini de Aktay şu çarpıcı ifadelerle anlattı:
“Bugünkü dünyaya şöyle bir göz atın. Hıristiyan Fundamentalizminin, Siyonizmin, Rus, Çin ve Türk Milliyetçiliklerinin, İslamofobinin, İslam dünyası içinde Kürt ve Arap milliyetçiliğinin, Şii-Sünni gerilim ekseninin ulaştığı düzey ideolojilerin çöküşünden bahis açmamıza imkan veriyor mu?
İdeolojilerin çöküşü, insanın topyekûn sahneden çekilmesi demek aslında. İdeolojilerden arınmış bir insanî hayat hala mümkün olamadı, gelecekte mümkün olacağına dair de şahsen benim bir ütopyam yok. Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle ‘insan cehûldür’ çünkü. Kendisine verilmiş azıcık bilgiyle bütün mahlukata efendilik taslama potansiyeline sahiptir ve bu onun hiç bir zaman ideolojilerin, yani zannî bilginin cenderesinde boğuşmaktan kurtulamayacak oluşunun resmidir.”
Aktay Türköne’ye de şöyle fıkralı bir gönderme yaptı:
“Son olarak, Türköne İslamcılığın aslında yaşamasının pek yaşamaya benzemediğini anlatmak için bir doktor fıkrası anlatmış. Oysa anlattığı fıkra onun yaptığı işle ilgili başka bir fıkrayı anımsattı bana: Hani yanlışlıkla öldü diye morga kaldırılmış ve üzerine dökülen kaynar suya tepki veren şahsın kafasına morg görevlisi elindeki tasla vurur ya? Bir de şunu söyler öldüresiye vururken: Yat uyu, sen mi bileceksin yaşadığını, doktor mu?”